Aklıma gelen şey ile biraz duraksamış ve düşünmüştüm. Eğer doğru çıkarsa nasıl bir çözüm bulacağımı bilmiyordum. Tabi, emin olmamız gerekiyordu. Bunun için de Felix'i uyandırmam gerekiyordu fakat uyandırmak istemiyordum. Bu hastalık ortaya çıktığından beri rahatça uyuyamıyordu. Bu yüzden de uyandırmamış ve başında beklemiştim.
Bir süre sonra Felix yavaşça gözlerini açmaya başlamıştı. Tamamen gözlerini açmasını ve ayılmasını bekledim.
"Daha iyi misin?" Diye sordum.
"İyiyim, teşekkürler."
"Felix, benim sana bir şey söylemem gerekiyor," dedim ve devam ettim. "Bu hastalığınla ilgili." Yattığı yerde doğrulmuştu ve bana doğru dönmüştü.
"Ne diyeceksin?"
"Benim düşündüğüm bir ihtimal var. Ama olabilir mi emin değilim. Bu yüzden de benimle gelmen gerekiyor."
"Nereye geleceğim?"
"Dükkana gideceğiz. Orada test yapmam gerekiyor."
"Test mi? Neden?"
"Oraya gittikten sonra sana açıklayacağım," dedim ve devam ettim. "Gelmek istiyor musun?"
"Gelirim."
"Tamam. O zaman çıkalım," dedikten sonra yavaşça yataktan kalkmıştı. Bir yandan yürürken bir yandan da Felix'e bakıyordum. Yorgun ve solgun görünüyordu. Bu haldeyken onu dışarı çıkarmamalıydım.
"Yorgun görünüyorsun," dedim ve devam ettim. "Tamamen benim aptallığım. Seni bu haldeyken çıkarmamalıyım. Dinlenmen-"
"Ben gayet iyiyim," dedikten sonra gülümsemiş ve ellerimi tutmuştu. Şaşkınlıkla ona bakmıştım. "Sen de sakin ol."
"Ah, tamam," dedim ve devam ettim. "Ama istersen yarın da gidebiliriz."
"Ben bir an önce bana ne olduğunu öğrenmek istiyorum."
"Peki o zaman, çıkalım," dedikten sonra ellerini çekmiş ve yürümeye başlamıştı. Ben de arkasından yürümeye başlamış ve yanına gelmiştim. Daha sonra da evden çıkmış ve dükkana doğru yürümeye başlamıştık.
Bir süre yürüdükten sonra dükkanın önüne gelmiştik. Chan hyung içeride olduğu için kapıyı açmış ve içeri girmiştik. İçeri girmemizle Chan hyung kapıya doğru dönmüştü.
"Hyunjin, ne işiniz var burada? Hem sen gitmemiş miydin?"
"Bir şeyden emin olabilmek için geldim."
"Neyden?"
"Emin olduktan sonra anlatırım hyung," dedim ve devam ettim. "Biz test yaparken kullandığımız malzemeler vardı. Onları getirebilir misin hyung?"
"Peki. Siz içeri geçin."
"Tamam," dedikten sonra Felix ile içeri doğru gitmiştik.
"Ne yapacağız?" Diye sormuştu Felix.
"Senden kan alacağım. O kanı da bizim Chan hyung ile yaptığımız iksir ile karıştıracağım. Böylece ne olup olmadığını anlayabiliriz."
"Anladım," dedikten sonra içeri Chan hyung girmişti. Malzemeleri masaya bırakmıştı. Ben de Felix'e sandalye getirmiş ve oturtmuştum.
"Neden istedin bunları Hyunjin?"
"Felix'e uygulayacağım," dedikten sonra şırınga ile Felix'in kanını çekmiş ve Chan hyung'un getirdiği tüpe boşaltmıştım. Chan hyung ise iksiri küçük bir tüpe dolduruyordu. Çektiğim kanı Chan hyung'a uzatmış ve Felix'e dönmüştüm. Masanın üzerindeki pamuktan koparıp Felix'e uzatmıştım. Pamuğu almış ve iğneyi batırdığım yere koyup bastırmıştı.
"Şimdi ne olacak?" Diye sormuştu Felix.
"Kanını bu iksir ile karıştıracağız."
"Karıştırdıktan sonra ne olacak?"
"İçinde herhangi bir iksir olup olmadığına bakacağız."
"İçimde nasıl iksir olabilir ki?"
"Sana kan testi yaptırdığımızda hiçbir şey çıkmamıştı. Ama bu durum devam etti," dedim ve devam ettim. "Bazı iksirler eğer güçlüyse kan testlerinde çıkmaz. Ama bizim Chan hyung ile yaptığımız bu iksir ile anlayabiliriz."
"Nasıl anlayacağız?"
"Eğer rengi sarı olursa bir şey yok demektir. Ama eğer rengi mor olursa içinde güçlü ve zararlı bir iksir var demektir."
"Ne zaman belli olur?"
"Birazdan belli olur. Çok uzun sürmez," dedikten sonra beklemeye başlamıştık.
Umarım, mor olmazdı. Ama bir yandan da ne olduğunu anlayabilmemiz için mor olmasını istiyordum.
Lix için çok endişeleniyordum. Daha fazla acı çekmesini istemiyordum. Rahatça nefes alabilmesi için elimden geleni yapacaktım.
"Rengi belli oldu," dedi Chan hyung. Hemen gözlerimi karıştırdığımız iksire çevirmiştim.
"A-ama bu-"
"Rengi mor," dedim ve Felix'e döndüm. Gözleri iksirde takılı kalmıştı.
"Bana kim iksir vermiş olabilir ki? Nasıl?" Diye sordu Felix.
"İksir satan sadece biz varız," dedi Chan hyung.
"Demek ki Felix'i tanıyan biri olmalı," dedim ve devam ettim. "Senden iksir alan biri oldu mu hiç Chan hyung?"
"Düşüneyim," dedi ve bir süre durdu. "Şu an bir sürü kişi aklıma geliyor. Ama Felix'i tanımayan hatta hiç alakası bile olmayan kişiler."
"Hyunjin," diye ismimi seslenmişti Felix. "Bana ne olacak?"
"Merak etme, bir şey olmayacak. Bir yolunu bulup iyileştireceğim seni."
"Olmaz, değil mi?" Yanına gitmiş ve sarılmıştım.
"Olmasına izin vermeyeceğim. İyileştireceğim seni."
"Sana inanıyorum." Bir süre birbirimize sarıldıktan sonra istemeyerekte Felix'ten ayrılmış ve Chan hyung'a dönmüştüm.
"Şimdi ne yapacağız?"
"Felix'in içindeki iksiri yok etmemiz gerekecek. Ama testten de anlaşıldığı üzere bu güçlü bir iksir. Kan testinde bile çıkmamış."
"O iş bende. Ben halledeceğim," dedim ve devam ettim. "Bu iksiri Felix'e veren kişiyi bulmalıyız."
"O durumu da ben halledeceğim."
"Peki, ben ne yapacağım?" Diye sordu Felix.
"Sen sadece kendine dikkat et. Bu durumu çok düşünmemeye çalış."
"Onu yapıyorum. Ama hala olmaya devam ediyor ve daha da ağırlaşıyor," dedi ve bir süre durdu. Ben de tekrardan Felix'in yanına gitmiş ve oturmuştum. Chan hyung ise dışarı çıkmıştı. "Ben, hiçbir şey bilmiyorum. Nasıl yapacağımı da bilmiyorum."
"Merak etme, hiçbir şey olmayacak. Atlatacaksın. Birlikte bu işin üstesinden geleceğiz."
"Her zaman yanımdasın. Hiçbir zaman yalnız bırakmıyorsun beni."
"Her zaman yanında olacağım. Yalnız bırakmayacağım."
O an her şey durmuştu sanki. Bakışlarımız birbirimizin gözlerinde kesişiyor ve en derinine inmeye çalışıyordu. Gözlerindeki derinlik beni ona çekiyordu.
İlk defa böyle hissediyordum ve bu his bambaşka bir histi.
O an ikimiz için de söz vermiştim. Felix iyileşecekti. Onu iyileştirecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VENOM || Hyunlix
Teen Fiction[ANGST] Aşk, insanı zehirleyebilir miydi? Hayatı boyunca bu zehiri içinde taşıttırıp acı çektirebilir miydi?