Felix'in Anlatımıyla
Dükkanda daha fazla durmak istememiş ve eve gitmek istemiştim. Hyunjin ise beni yalnız bırakmak istemediğini söyleyip benimle gelmek istemişti. Ben de kabul etmiştim. Şimdi öylece yürüyorduk. İkimiz de sessizdik.
"Hyunjin."
"Efendim."
"Eve gitmekten vazgeçtim."
"Nereye gideceksin?"
"Şuradaki parkta oturmak istiyorum. Gelmek ister misin?"
"Geleceğim," dedikten sonra birlikte yanımızda duran parka girmiş ve herhangi bir banka oturmuştuk. "Neden eve gitmek istemedin?"
"Bilmem," dedim ve devam ettim. "Nefes almak istedim. Biliyor musun? Nefes almak benim için daha değerli hale geldi. Normalde nefes almayı o kadar düşünmeyiz. Ama ben düşünüyorum. Her an aklımda oluyor."
"Sen de her insan gibi nefes almayı çok düşünmeyeceksin. Bu durum bitecek."
"Bitecek, değil mi?"
"Bitecek," dedikten sonra Hyunjin bedenini tamamen bana doğru döndürmüş ve ellerimi kendi ellerinin arasına hapsetmişti.
"Ellerimi her tuttuğunda sanki iyileşiyorum."
"Bu elleri asla bırakmayacağım."
"Sen, hep böyle güzel miydin Hyunjin?"
"Güzel olan sendin. Etrafa iyilik ve güzellik saçan hep sendin. Ben ise, sadece bunun etkisine kapıldım."
"B-ben-" Aniden giren ağrı ile titremiştim. İstemsizce ellerimi sıkmıştım.
"Felix, ne oluyor?" Diye sorduktan sonra devam etti. "Yine mi oluyor?"
"İyiyim. Geçer şimdi."
"Tırnaklarını avuçlarıma geçiriyorsun ve titriyorsun," dedi. Ayağa kalkmış ve önüme geçip eğilmişti. Ellerini yanaklarıma koymuştu. "Düşünme, sakin ol. Ben yanındayım. Bir şey olmayacak. Tamam mı?"
"C-canım çok acıyor." Ellerimle karnımı tutmaya başlamıştım. Acıdan dolayı göz yaşları birikmiş ve akmaya başlamışlardı.
"Geçecek, dayan. Hem sen çok güçlüsün."
"Y-yapamıyorum," dedikten sonra gözlerim kapanmaya başlamıştı. Ne oluyordu?
"F-Felix."
"H-Hyunjin korkuyorum," dedikten sonra daha fazla dayanamamıştım. Göz kapaklarıma aniden ağırlık çökmüş ve kapanmışlardı. En son hatırladığım şey Hyunjin'in beni tutuşunu hissetmemdi.
—————————————————————————
Bilincim yavaş yavaş yerine gelmeye başlamıştı. Gözlerimi de yavaşça açmaya çalışmıştım. Gözlerimi tamamen açtığımda karşımda ilk olarak Hyunjin'i gördüm. Daha sonra da etrafa bakarak hastanede olduğumuzu fark ettim.
"Felix."
"Hyunjin," dedim ve devam ettim. "Biz buraya nasıl geldik?"
"Ben getirdim buraya."
"B-ben teşekkür ederim."
"Teşekkür etmene gerek yok," dedi ve devam etti. "Serum taktılar. Bittikten sonra çıkabilirmişiz."
"Bu arada Chan hyung'u aradım. O bizi alacak ve seni eve bırakacağız."
"Kendim de gidebilirdim."
"Daha yeni yeni kendine gelmeye başladın. Bu halde seni yürütecek değilim."
"Beni kendimden daha çok düşünüyorsun."
"Başına bir şey gelmesini istemiyorum. Bu yüzden de seni düşüneceğim tabiki," dedikten sonra kapı açılmıştı. İçeri Chan hyung girmişti.
"Hoş geldin hyung," dedi Hyunjin.
"Hoş buldum Hyunjin," dedi ve bana doğru döndü. "Geçmiş olsun Lix."
"Teşekkür ederim Chan hyung."
"Herhangi bir ağrın var mı? İyi misin?"
"Yok, iyiyim," dedim ve devam ettim. "Bu serum bitmiş gibi gözüküyor." Gözlerimle serumu işaret ettim.
"Hemşireyi çağırayım," dedi Hyunjin ve odadan çıktı. Kısa bir süre sonra odaya hemşire ile geri dönmüştü. Hemşire ise yanıma gelmiş ve serumu kontrol etmişti.
"Serum bitmiş. Çıkabilirsiniz," dedikten sonra serumu çıkarmıştı. "Geçmiş olsun."
"Teşekkürler," dedikten sonra odadan çıkmıştı. Ben de yerimden kalkmıştım.
"Dikkat et."
"İyiyim Hyunjin. Merak etme." Gülümsedim. Daha sonra da birlikte odadan çıkmış ve daha sonra da hastaneden çıkıp arabaya binmiştik. Arabaya bindikten sonra Chan hyung sürmeye başlamıştı. Ben ise camdan dışarıyı izliyordum. Bir yandan dışarıyı izlerken bir yandan Hyunjin'e bakıyordum. Bu yüzden de birbirimize bakışıp durmuştuk.
Evin önüne doğru geldiğimizde Chan hyung arabayı durdurdu. Tam kapıyı açacaktım ki Hyunjin konuşmaya başlamıştı.
"Bu durumu en kısa sürede halledeceğim. Sen de en kısa sürede kurtulacaksın. Bu yüzden endişelenme ve korkma olur mu?"
"Sana güveniyorum," dedikten sonra devam ettim. "Ama bu nefessizlik ve acı bir anda geliyor. Bunun için ne yapabilirim bilmiyorum."
"Bunun için yaptığım bir karışım vardı. Onu sana vereceğim," dedi Chan hyung ve cebinden bir karışım çıkardı. Sonra da bana uzattı. Karışımı aldıktan sonra konuşmaya devam etti. "Bu durum tekrar yaşanırsa bunu iç. Bir çözüm bulunana kadar bununla idare etmeye çalış."
"Tamam. Teşekkür ederim hyung."
"Sen güçlüsün. Bunun üstesinden de geleceksin. İnanıyorum." Gülümsedi. Ben de ona gülümsedim.
"Kendine dikkat et. Eğer daha kötü olursan mutlaka bizi ara."
"Tamam," dedikten sonra arabanın kapısını açmış ve dışarı çıkmıştım. Onlara el salladıktan sonra gitmişlerdi. Gittikten sonra eve girecektim fakat girmemiştim. Eve girmek istememiştim. Bu yüzden de dışarıda biraz yürümek istemiştim. Bir yandan yürürken bir yandan da düşüncelerimle baş başa kalmıştım.
Her şey üst üste geliyordu. Hem bu hastalık hem de, Hyunjin'di. Bir yandan da o aklımdaydı her zaman. Bilmediğim bir duygu vardı içimde. Her zaman yanımdaydı. En zor zamanlarımda yanımdaydı. Bana her baktığında huzurlu hissediyordum. Her zaman yanımda olsun ve bana baksın istiyordum. Ellerimi tutmasını ve gülümsemesini isiyordum.
Onun yanındayken her şey sanki yolundaymış gibi. Onu gerçekten de çok seviyordum. Ama, sevmekten de öteydi, sanırım.
Öyle miydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VENOM || Hyunlix
Ficção Adolescente[ANGST] Aşk, insanı zehirleyebilir miydi? Hayatı boyunca bu zehiri içinde taşıttırıp acı çektirebilir miydi?