"Yibo". Etrafına baktı genç adam. Her taraf bembeyazdı ve kulakları uğultu doluydu. "Yardım et".
Bu ses, Xiao Zhan'ın sesiydi. Uzakta bir figür belirmişti. Koşarak oraya doğru ilerledi. Yaklaştığında komiser Xiao ayakta, elleri kelepçeli halde kendisine bakıyordu. "Ellerimi çöz".
Yibo komisere şaşkınlıkla baktı. Ne olduğu hakkında bir fikri yoktu ve içinde açıklayamayacağı bir huzursuzluk vardı. "Ama nasıl?".
"Cebinde anahtar var". Zhan'ın söylediği şey ile ceplerini kontol etti Yibo. Küçük bir anahtar bulmuştu. Alelacele komiser Xiao'nun ellerini çözmeye çalıştı ancak heyecandan mıdır yoksa korkudan mıdır bilinmez bir şekilde elleri çok titiyordu.
"Acele et buraya doğru geliyor". Xiao Zhan gencin arkasına korku ile bakarken Yibo'da arkasına döndü. Maskelinin yavaşça kendilerine doğru geldiğini gördü. "Acele et Yibo".
Yibo hızlıca kelepçeleri çözmeye çalıştı ancak olmuyordu. Yapamıyordu."Yapamıyorum". Maskeli ise çığlık dolu kahkahalar eşliğinde koşarak gelmiş ve bıçağı saplamıştı.
Ancak ona değil, Xiao Zhan'a. Kendisini yere itmiş ve kelepçeli adamı üç defa karnından bıçaklamıştı. Bıçakta ki kanı dizine sürdükten sonra Yibo'ya döndü.
"İnsan sevdiğinin katili olur komiser. Onu kurtarma hakkı vermiştim sana".
Bunu söyledikten sonra bir anda yok olmuştu. Yibo yere yığılan adama doğru yaklaşı kafasını dizine koydu. Korkudan bedeni titriyor ve gözlerini korku ile büyütüyordu.
Beyaz zemin kan götürüyordu, tıpkı yüzü gibi. "Zhan gözlerini aç". Yanaklarına küçük küçük tokatlar vursa da nafile. Gözlerini açmıyordu Xiao.
"Özür dilerim benim hatam". Gözyaşları usul usul akarken titrek sesiyle hıçkırarak ağlıyordu. Xiao Zhan'ın bedenine sarıldı.
Yibo çığlık eşliğinde uyandığında, garip bir şekilde ağlamaya devam ediyordu. En son böyle, rüyasında annesini öldürdüğünü gördüğünde ağlayarak uyanmıştı.
Bir iki dakika sonra sakinleşmeye başlamış ve duvar saatine bakmıştı. Güneş yeni yeni batmış olmalıydı ancak hala emniyetteydi.
Ayağa kalkıp askılıktaki kabanını alırken sehpa üzerindeki fotoğraf çerçevesine baktı. Geçen sene kapattıkları dosyadan sonra yemeğe çıkarken çekmişlerdi. Ceketini giyip cebinden telefonunu çıkardı ve daha önce aramaya çekindiği numarayı aradı.
İlk çalışta açmıştı. "Efendim". Yibo bir iki saniye nefesini düzeltip konuşmaya başladı. "İyi misin?". Telefonun ucundaki kişinin şaşkınlığı her şekilde belli oluyordu. "İyiyim, bir şey mi oldu?".
"Rüyamda gördüm seni, kollarımda ölüyordun".
Bir kaç saniyeliğine cevap gelmemişti. "Emniyetin ilerisindeki sahilin önüne gel. Buluşalım". Telefonu kapadıktan sonra, emniyetten çıkıp sahil önüne geldi Yibo.
Xiao Zhan bankın birine oturmuş denizi izliyordu. Yanına oturup selam verdi. "Bu senin için". Karton bardakta ki sıcak içeceğe baktı. "Papatya çayı mı?".
Daha içmemişti ama tahmin ediyordu. Xiao Zhan sürekli ona papatya çayı verirdi. Tıpkı dün gece onun evinde kaldığı gibi. Zhan kıkırdadı. "Evet, hadi iç".
Yibo çaydan bir yudum aldıktan sonra yüzünü buruşturdu. "Tadı iğrenç". Zhan yanındaki çocuğun yüzüne bakıp sırıttı.
"Onu içersen sana hediyem olucak". Yibo bunun üzerine komiserin omuzuna yavaşça vurdu. "Azgınlığın anasını ağlatmışsınız".
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cambaz ⏤ yizhan
Misteri / ThrillerCambaz internette cinayet oyunu olarak popüler bir hale gelirken, bir cinayet davasına dönüşür. Katil durmaksızın kurbanlarını acımasızca katlederken, dosyayı başkomiser Wang Yibo ve ekibi üstlenir. Acil bitirilmesi gerekilen davanın yeni ortağı ise...