5

100 18 9
                                    

Sandığından daha sakin geçen yemekle biraz olsun rahatlamıştı. Changbin'in erken ayrılması sandığından daha da iyi olmuştu.

Son kez kontrol etti arkadaşının ateşini. "Emin misin gelebileceğine?" Yeosang küçük çocuklar gibi kafa salladı. "Evet hyung. Baksana iyiyim hem." Seonghwa gülümsedi. "Evde bunaldın diye gidiyoruz. Kötü olursan söyle döneriz." Yeosang onayladığında ikisi de evden çıktılar.

***

Hongjoong'dan

Yorgunlukla kendimi Mingi'nin yanına attım ve sandalye de yayılarak oturdum. Birden hesabı ödemeye gelen kadınla benden önce davranarak kasaya yöneldi.

İşi bittikten sonra birden yükselen kalın sesiyle irkildim. "Hanımefendi telefonunuz!!" kadın geri dönüp telefonu aldığında teşekkür etmişti. "Ahh aklım..." mahcupça konuştuğunda Mingi rahatlatmak adına hafifçe gülümsemişti. Kadın baş selamı verip çıktığında aklına bir şey gelmiş gibi bana döndü. "Tanrımmm unuttum tamamen." sorgular bir bakış attığımda devam etti. "Kadın telefonu unutmasa bende unutup gidecektim söylemeyi. Bugün biri geldi. Ajandasını unutmuş dün akşam. Görüp görmediğimi sordu ama senin görmüş olma ihtimalin vardır diye numarasını aldım. Görmüşsen mutlaka geri dönmemizi istedi." şaşkın bakışlarımı ona sunmuştum. Bu kadar çabuk fark etmesine şaşırmıştım. Ama belliydi, özel bir şeydi. İçindeki özenle ve yoğun duygularla yazılmış bestelerden anlayabiliyordum bunu."Evet. Bende çıkarken fark ettim almaya dönerler diye çantama attım."

Mingi önlüğünün içinden çıkardığı kağıdı bana uzattığın da alıp vakit kaybetmeden numarayı telefona tuşladım ve aradım. Çok geçmeden yanıtlanan aramayla derin bir nefes aldım konuşmak için."İyi günler. Unuttuğunuz ajanda için aramıştım." hattın diğer ucundan bir iç çekiş aldığımda devam ettim. "Arkadaşım sabah numaranızı almış. Ajanda bende. Yarın öğleden sonra uygun bir saatte buraya gelip alabilirsiniz." "Ahh teşekkür ederim. Benim için ne kadar önemli bilemezsiniz. Fırsatını bulduğum ilk saatte orda olacağım." hafifçe gülümsedim duyduğum heyecanlı sese. Tabi bunun karşısında Mingi'den garipser bir bakış almıştım. Göz devirip umursamadan yanıtladım. "Rica ederim bir şey yapmadım. Öyleyse yarın görüşürüz. İyi akşamlar." aceleyle kapatmaya çalışmam çok mu belli olmuştu acaba? Ama daha ne konuşabilirdim ki. "Görüşürüz. İyi akşamlar." aldığım cevapla sonlandırmıştım aramayı.

"Neye sırıttın o kadar?" koluna vurduğum yumrukla sinsi gülüşünü düşürmemişti bile. "İşine dönsen iyi edersin." sert çıkışımla ellerini teslim olmuş gibi kaldırıp mutfağa doğru yürümüştü.

***

Yoğun günümün ardından sahne arkasında yere oturmuş, elimdeki ajandayı incelerken buldum kendimi. İçine bakmam doğru gelmediği için okumamıştım dün geceden sonra. Okumayacaktım da. Üzerimde bıraktığı etki beni şaşırtmıştı. Bu duygu iyi niyetli gibi gelmemişti. O yüzden okumamak en iyisiydi. Ama küçük bir hediyenin zararı olmazdı. Kapağını açıp çantamdan çıkardığım Hello Kitty'li çıkartmalarımdan birini baştaki boş sayfanın köşesine yapıştırdım. Kim inanırdı ki benim gibi soğuk ve sert görünümlü, kalbi buz tutmuş, siyahdan başka renk bilmeyen birinin yanında pembeli Hello Kitty çıkartmaları taşıdığına.

Tekrardan kapağını kapatıp çantama attım ve ayağı kalkıp gitarımı boynuma astım. Kafamda ki şapkayı da düzelttikten sonra tamamen hazırdım.

Çoktan yükselmeye başlamış alkışlarla sonunda sahneye çıktım. İnsanların beni böylesine desteklemesi öylesine heyecan vericiydi ki benim için. Her çıkışımda asla eksilmeyen duygular oluşturuyordu.

Bir elimi kaldırıp salladığımda tezahüratlar yükselmişti. "TRIGGER! TRIGGER! TRIGGER!" duymayı sevdiğim sahne adımla gülümsedim. Vakit kaybetmeden gitarımı ve tellerini kavramdım.

***

Yazar'dan

(Burdan itibaren medyayla okuyabilirsiniz Hongjoong'un çaldığı şarkı çünkü. (Onewe - AuRoRa))

Yükselen tok gitar sesiyle Seonghwa aynı dehşetle izlemeye başladı sahnedeki adamı. Birkaç notadan sonra dudaklarını yaklaltırdığı mikrofonla başlayacağını anlamıştı.

"Bu ışığın peşine düştüm.
Sana giden yolu...
Bu beyaz yolu takip ediyorum...

Saklanmış zamanın içinde kalmışız,
Seninle aynı yolu yürüyoruz.

Henüz kaybolmamış olan yansıman da..
Buğulanmış anıları çekip tekrar çıkar.

Geçip giden zamanım,
Işıl ışıl parlayan seni bulmaya çalışıyor.

Kırmızı ve mavi karışıp mor olmuş...
Bizse onun üstünde aşk yaşıyoruz.

Gecenin bir yarısı pırıl pırıl parlıyor
Ve o ışığın sen olduğunu varsayıyorum.

Senin verdiğin o AuRoRa hep o mor renge boyanmış...
Üzerimden geçerken bile...

Yolda gördüğüm...
AuRoRa

Süzülüyor başımın üstünden...
Geçip gidiyor işte...

Seni örten bulutların hepsini bir kenara topla.
Karanlık gecenin ışığıyla daha da aydınlat kendini.

Senin olan benimle kal lütfen...
Karanlık gecenin ışığıyla biraz daha kal..."

Duygularını en ince ayrıntısına kadar yansıtarak çaldığı gitarı ve içtenlikle söylediği sözlerle Seonghwa fark etti. Sadece iki gecedir dinlediği bu sesin bağımlısı olmuştu.

Ellerini inceledi dün yaptığı gibi. Parmaklarının bir kaçını yara bandıyla sarmıştı. Açık kalanlar da belirli kesikler olsa da Seonghwa diğerlerinin daha derin olduğunu tahmin ederek yapıştırmış olduğunu varsaydı.

Sahnenin kenarına oturup bacaklarını aşağı sarkıttı. Bir yandan çalarken bir yandan sarkıttığı bacaklarını sallıyordu. Seonghwa'nın gözüne çok kısa bir süreliğine sevimli gelmişti, çaldığı ağır notalar gelene kadar. Yüzünün tekrardan ciddi bir ifade aldığı birbirine bastırdığı dudaklarından belli oluyordu.

Çaldıkça derinleşen kesiklerden kanlar dökülmeye başladığında Seonghwa şaşırmış ve endişelenmişti. Fazlasıyla can yakıcı görünüyordu ama yüzüne baktığında o sinsi sırıtışı asla silinmiyordu sanki hiçbir şey yokmuşçasına. İzleyenlerin de pek umrunda sayılmazdı, hepsi için normalleşmiş bir durum gibi görünüyordu. Akan kanlar telleri ve gitarı da kirlettiğinde parmakları kaydığından elini pantolonuna silmiş, çalmaya devam etmişti.

"Hep olur mu bu?" Jongho'ya yönelttiği soruyla Jongho neyi kast ettiğini anlamışçasına kafa salladı. "Hafta da bir gün burda çalar. Her zaman değil evet ama çoğunlukla oluyor. Pek umrunda değil gibi. Bence bu çalışına ayrı bir hava katıyor ama eminim acıyordur." Seonghwa anladığını belirten mırıltılar çıkarttı ve tekrardan dikkatini gitarist çocuğa yöneltti.

Sonlanan şarkıyla baş selamı verdi. Silmesine rağmen kanamaya devam eden parmaklarıyla kavradı mikrofonu tekrardan."Bu gece de desteğiniz için teşekkür ederim. En iyisi olmak için daha fazla çabalayacağım." Ahh aptal. Senden daha iyi çalan görmedim şimdiye kadar. Seonghwa içinden geçirdiğiyle kendi kendine ona sitem etmişti.

Son defa selam verip sahneden ayrıldığın da Seonghwa derin bir nefes vererek içkisini tekledi...

***

Bölüm sonuuuuuuuuuuuu bir sonra ki bölüm biraz kaoslu olacak 😋

DEEP IN LOVE//SEONGJOONG Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin