1

172 19 10
                                    

Dibine geldiğim sigarayı söndürüp yakınımdaki çöpe attım ve kendime verdiğim aradan sonra tekrardan içeriye döndüm.

"Hongjoong masa üçün siparişini alabilir misin? Ev siparişi var bende onu hazırlayayım." Mingi'nin söylediğini onayladıktan sonra bahsettiği masaya yöneldim. Durgun bakışlarımı karşımdaki bedene sunduğum da sonunda fark etmiş olacak ki bana döndü. Alnını açık bıraktığı siyah saçları inkar edemeyeceğim yakışıklı yüzünü ortaya çıkarmıştı.

Boğazımı temizledim ve konuşmaya başladım. "Ne alırdınız efendim?" bir elinde tuttuğu kalemle uğraşırken yanıtladı. "Ice Americano." aklımda tutabileceğimi bildiğim halde telefona not edip tezgahın arkasına geçtim.

Hazırladığım kahveyi servis ettikten sonra sandalyelerden birini çekip oturdum. Normalde kalabalık olan bir mekan olmasına rağmen kapatmaya yakın olduğumuzdan bir iki kişi tek vardı. Elimdeki boş sigara kutusunu sanki boş olduğunu bilmiyormuş gibi kontrol edip ofladım.

Var olan ama varlığı hiçbir işe yaramayan bir ailede gelirimi kendim karşılamak durumundayım. Bu yüzden şehrin merkezinde bulunan bu kafede çalışıyorum. Geceleriyse barlarda gitar çalıyorum. Bazen birkaç kişi grup halinde hem söyleyip hem çalıyoruz ama çoğu zaman yalnız çalarım. Sesimin vokal konusunda pek iyi olduğu söylenemez ama insanlar tınısını ve çalışımı sevdiklerini söylüyorlar. Durum böyleyken tabi ki hiçbir işime yaramayan bir popülaritem var. Çoğu zaman düşünüyorum da insanların ismimi dahi bilmeden beni sevip desteklemeleri çok farklı. Bazen gurur dolu bakışlarla karşılaşmak... Pek alışıldık şeyler değil benim için...

Önüme uzatılan kredi kartıyla dikkatim dağılmıştı. Yerimden kalktım ve kasaya yöneldim. Az önce siparişini verdiğim adam dik bakışlarını bana sunarken pos cihazını şifreyi girmesi için uzattım. İşlem bittiğinde konuşmadan çıkmıştı.

Bakışlarımı boş masalarda gezdirdim. Kimse kalmamıştı. Masaları temizleyip çıkacaktım. Ta ki az önce çıkan adama ait olduğunu tahmin ettiğim siyah ajanda dikkatimi çekene kadar. Anlaşılan unutmuş olmalıydı. Elime aldım ve hızlıca dışarı çıktım. Karanlık sokakta tek bir kişi dahi yoktu. "Ahh tanrım.. Gerçekten mi?" Bu kadar kısa sürede gitmiş olması inadıma yapılmış bir durum gibiydi. Oflayarak içeri döndüğümde belki almaya döner mantığıyla ajandayı çantama attım.

"Çıkıyorum ben." Mingi'ye seslendiğimde geç olmadan yanıtlamıştı. "Tamam. Yarın görüşürüz."

Duvara dayalı gitarımı da çantasıyla sırtladığımda çıkışa doğru adımladım.

***

Giriş bölümü olduğu için kısa, anlaşılır olsun ve olaylar aklınızda otursun istedimmm ♡

DEEP IN LOVE//SEONGJOONG Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin