4

96 18 8
                                    

Seonghwa sabahın ilk ışıklarıyla bu anı bekliyor gibi hızlıca yataktan kalktı ve evden çıkmak için hazırlandı. Aceleyle çantasını koluna taktı ve çıkmadan son defa arkadaşının ateşini ölçüp hafifçe dürterek uyandırdı. "Çıkıyorum ben. Bir şey olursa, çok fenalaşırsan ara mutlaka. Kafeye gideceğim defterim için sonra da eve uğrarım. Elimden geldiğince hızlı dönmeye çalışacağım." Yazın bu sıcağın da üşümeyi başaran arkadaşına hayret ediyordu.

Sonunda evden çıkıp yürümeye başladı. Telefonuna gelen aramayla çok geçmeden yanıtladı."Günaydıııın" arkadaşının neşeli haline gülmeden edememişti. "Sana da günaydın. Fazla aymış sanırım." kıkırdayarak konuştuğunda Yunho homurdanmıştı. "Ne yapsak yaranamıyoruz zaten."
"Şaka yapıyorum ya. Söyle bakalım bu saatte seni uyandıran ve beni aramanı sağlayan sebebi."
"Yeos'u soracaktım uyuyordur diye onu aramadım hemde bir teklifim var."
"Düne göre daha iyi. Hafif ateşi var sadece."
"Onsuz eğlencesi yok hiçbir şeyin. Meleğime iyi bak da daha kötü olmasın."
"Senden daha iyi bakıyorum o kesin de. Çocuğun yanına bıraktık hasta çorbası diye içine şeker atmışsın. Tüm sebzeler çöp oldu."
"Aşk olsun Hyung. Hem ben kaç defa mutfağa girdim sor bakayım. Açlıktan ölmesin diye ilkimi yaşadım." ikisi de gülüşürken Seonghwa boğazını temizledi. "Söyle bakalım neymiş teklifin?"
"Trigger'ı çok beğenmiş gibi duruyordun. Ne tesadüf ki Jongho bara çağırdı uzun zamandır toplanamıyoruz diye. Sonradan öğrendim bu gece orda sahne alacakmış. Anlayacağın Yeos iyi olursa onu da alıp gel. Olmazsa da dünkü gibi gelir izler gidersin."
"Tekliften çok emir gibiydi bu sanki ama kabul. Duruma göre haber veririm sana."
"Heheheh tamamdır."

Arama sonlandığında Seonghwa sonunda önüne geldiği kafeden içeri girdi. Büyük ihtimal bu kadar erken olduğundan kimse yoktu. "Afedersiniz?" seslendiğinde içeriden kasaya doğru elinde süpürgeyle ona göre uzun olan adam gelmişti. İsim kartlığına baktı. "Song Mingi." İçinden okuduğu isimle bakışlarını tekrardan yüzüne çıkardığında konuşmaya başlamıştı. "Yeni açtığımız için hazırda bir şey y-"
"Şey onun için gelmedim." Mingi sorgular bakışlarını sunarken Seonghwa devam etti. "Dün gece buradaydım da. Ajandamı burda unuttum sanırım." Mingi düşünerek ensesini kaşıdı. "Bu tarafı ben temizlemem genelde belki gördüyse arkadaşım görmüştür haberim olmadı onun dışında. Ama kendisi şuan burda değil maalesef öğleden sonra geliyor." Seonghwa sıkıntıyla nefes verdi. Mingi toparlamak isteyerek devam etti sözlerine. "İsterseniz numaranızı bırakın. Geldiğinde sizin için sorar haber veririm." Seonghwa kafasıyla onaylayıp ceketinin cebinden çıkardığı küçük not defterine numarasını yazdı ve sayfayı koparıp uzattı. "Benim için çok önemli. Lütfen haber verin." Mingi baş selamı verdiğinde karşılık verdi ve tekrardan dışarı çıktı.

Hızla metroya binip evinin yolunu tuttu. Defteri bulamadığına mı streslensin, eve gideceğine mi bilemiyordu. Annesi yetimhaneye bıraktıktan kısa bir süre sonra evlat edinilmişti. Üvey annesi ve babası ona fazlasıyla iyi bakmış, kendi çocuklarından ayırt etmemişlerdi. Üvey babası öleli birkaç ay oluyordu. Öldükten sonra vasiyetinde tüm çocuklarına eşit bir mal dağıtımı yapmıştı fakat şirketi Seonghwa'ya bırakmıştı. Kalan arsaları ve evleriyse haksızlık yapmamak niyetiyle şirket değerinde diğer çocuklara eşit şekilde dağıtmıştı.

Seonghwa her ne kadar anne babası tarafından el üstünde tutulsa da iki kardeşi arasında sürekli ezildi. Nedenini anlayabiliyordu kendisi evlatlıktı onlarsa öz çocukları. Hâl böyleyken onu kıskanmalarına sessiz kaldı her zaman. Üzerine de şirket meselesi eklenince herkes birbirine girmişti doğal olarak. Seonghwa'nın şirkette ciddi mana da gözü yoktu. Babasının hiçbir malında olmadığı gibi. Zaten kendine yeten bir geliri vardı, sattığı besteleriyle. İstemediğini inatla belirtse de annesi kabul etmemiş, onu şirketin başına geçmesi için ikna etmeye çalışıyordu her defasında.

Eve gittiğinde her zaman yaşananların tekrarlanacağını biliyordu. Gitmek de istemiyordu. Sadece annesinin koyduğu kurala uymaya çalışıyordu. Her Perşembe sözde bağlarını koparmamak için toplu bir öğlen yemeği yeniyordu. Annesi olmasa adımını dahi atmazdı o eve, kendisi de biliyordu. Çünkü her hafta olan bu kavgalardan o kadar yorulmuştu ki...

Metrodan ineli on dakika olmuştu. Sonunda geldiği büyük beyaz evin önünde derin bir nefes aldı ve görevlilerin kapıyı açmasını bekledi. İçeriye adımlayıp arka bahçeye geçti. Annesi onu görür görmez sandalyesinden ayaklanıp hızla Seonghwa'ya yürüdü ve her zaman ki sıcak sarılmasını sundu oğluna. Seonghwa da tabi ki karşılık vermişti. Çekilip hafifçe sıktı yanaklarını. "Hoş geldin~" sonunu uzatmasıyla Seonghwa gülmeden edememişti. Gözleri bir anlığına masaya kaydığın da her zamanki delici bakışlarla karşılaşmıştı. Tekrardan annesine dönerek konuşmaya başladı. "Biraz daha burada dikilirsek bizi bakışlarıyla dövecekler." annesi ne kastettiğini anlayarak kıkırdayıp omzuna vurmuştu. Beraber masaya adımlayıp oturduklarında her zaman ki gergin ortam oluşmaya başlamıştı bile.

"Tabağına al biraz." annesinin uzattığı tabaktan biraz kendi tabağına boşalttığı yemekle teşekkür etti. Herkes yemeye başladığında etraf suskundu ta ki kız kardeşi Mina konuşmaya başlayıncaya kadar. "Ee Seonghwa hyung. Karar verdin mi?" Seonghwa rahatsızca iç çekti. Konuşmak için ağzını açacaktı ki annesi ondan önce davranmıştı. "Seonghwa şirketin başına geçecek. Sadece hazır hissetmesini bekliyorum." annesinin dediğiyle Changbin ayaklanmıştı. "Nereye?" annesinin sorusuyla sert bakışlarını fark ettirmemeye çalışarak ona çevirdi. "Felix bekliyor. Bir yerlere götüreceğim söz verdim dün ." annesi dudaklarını birine bastırarak kafasını salladı. "Bir dahakine onu da getir. Sonuçta artık o da ailemizden biri." Changbin onayladıktan sonra annesinin kalkmasına izin vermeyerek oturduğu yerden sarıldı ve ön bahçeye ilerleyerek gözden kayboldu.

Changbin'in kalkmasıyla tekrardan herkes sessizliğe bürünmüştü...

***

Bölüm sonuuuu. Birazcık da Seonghwa'nın hayatını anlayın istedimmm. Birbiriyle aşırı alakasız üç kişiyi kardeş yaptım nasıl ama?



DEEP IN LOVE//SEONGJOONG Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin