10.BÖLÜM: "ÇARESİZLİĞİN ÇARESİ"

167 15 46
                                    

🕊

Çaresizliğin çaresini bulan bana da söylesin. Fikirlerinizi merak ediyorum.

Yalını seven yıldızlasın Emreyi seven daha çok yıldızlasın ★
__________________

10.BÖLÜM: "ÇARESİZLİĞİN ÇARESİ"

Dua ediyordum. O evden kaçmak için bile dua etmeyen ben şu an hiçbirşeyin bozulmaması için dua ediyordum.

O küçük kız dua etmeden o evden kurtulmuştu. Fakat o geçirdiği bir yıldan nefret etmişti. O on yaşından nefret etti. Şimdi ise on yaşını kabullenen bir kadına dönüştü. Geçmişi değiştiremezdim. Onunla yaşamayı kabullendim. Hatta unutmamak için yazdım sonra da onu çekmeceme gömdüm ve kilitledim.

Dua ettim. Yalın için. Operasyonun bozulmaması için. Yakalanmamak için. Ve ilk defa ettiğim o dua kabul oldu.

Yalın Zeynel'den önce davranarak sandalyesinin önüne geldi ve bana göz kırptı. Halletmişti.

Titreyen ellerim durmadı. Hızlı atan kalbimde değişen bir şey yoktu ama yakalanmamıştık. İçimde bir mutluluk oluştu ama mutluluğumu yaşayamıyordum. Başım anlık döndü ve hızla masaya tutunup tabağımın önündeki su bardağını titremeye devam eden ellerimle alıp içtim. Yalın titreyen ellerimi fark etti.

Ben içtiğim bardağı tekrar masada bıraktığımda Zeynel merdivenlerden iniyordu. O fark etmesin diye ellerimi arkama sakladım. Üzerime çöken ağırlığı topuklu ayakkabılarımla kaldıramıyordum. Yalın bunu hissetmiş gibi masanın etrafında dönüp yanıma geldi ve elini belime koydu.

Yalın'ın bu davranışına karşın Zeynel'in kaşları çatıldı. Bense ağırlığımı Yalın'a verdim. Yalın konuşamayacağımı anlayınca ikimiz adına konuştu "Geç oldu. Artık gitsek iyi olur. Her şey için sağ ol" dedi.

Başımı onu onaylarcasına salladım ama sessizliğimi korudum. Zeynel de "Siz bilirsiniz. Seninle tanışmak güzeldi Yalın. Belki bir gün birlikte iş yaparız" dediğinde Yalın bu fırsatı kaçırmadan "Çok isterim" dedi. Sonra da iyi akşamlar dileyip bizi evden çıkardı.

Dışarıda adamlar olduğundan ikimiz de konuşmadık. Arabaya yaklaştığımızda benim oturduğum tarafın kapısını açtı ve kolumdan destek vererek beni arabaya bindirdi.

Kendimi koltuğa bırakmamla gözlerimi kapattım ve derin nefesler alıp verdim. Ellerimin titremesi azalmıştı. Kalbimin hızı da yavaş yavaş azalıyordu.

Yalın hızlıca direksiyona geçtiğinde arabayı çalıştırmadan önce ellerime baktı. Sonra içeri girmeden önce yaptığı gibi yine tuttu "Bitti. Geçti." Dedi. Ve elimin tersini baş parmağıyla okşadı. "Başardık"

Başımı salladım ve söylediğini tekrar ettim. "Başardık"

Derin bir nefes bıraktım. Elimi bırakmadan arabayı çalıştırdı ve hızla ordan uzaklaştık. Elimi bırakmayan eli sakinleşmem için elimi okşamaya devam ederken araba geldiğimiz yerden gitmek yerine başka yere saptı. Nereye diye sormadım. Gittiğimizde görecektim.

Yol boyunca ne o elimi bıraktı ne ben elimi çektim. İkimiz de konuşmadık ama en sonunda araba bir uçurumda durdu. Denize bakan bir uçurumdu.

Arkamız ormandı. Evin yakınlarındaydık belki de. Yalın arabadan indi. İnerken benim de inmemi söylemişti. Kendi ağırlığımı daha taşıyamazken inmemi istemesi saçmaydı. Peşinden ben de indim. İnmemle iyot kokusu burnuma doldu. Aşağısı tamamen deniz değildi. Önce çakıl taşları vardı ardından kum ve deniz.

ACIBADEM +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin