Dün öldüm ve bu gün tekrar öldüm.Derek önüme atlayana kadar gördüğüm tek şey beyaz bir ışıktı. Beyaz ışık süzmeleri bedenine saplanırken göz bebekleri dalgalandı bu içindeki tılsımın alevlendiği anlamına geliyordu karşısındakine duyduğu derin bağlılığın simgesi. Beni kurtarmak istemişti en azından benim bildiğim bu kadarıydı...
O kendini benim için feda etti hem de benim için benim gibi değersiz bir arkadaş için. Şimdiyse ellerimde dudakları mor cildi kireç gibi bembeyaz olan arkadaşımın soğuk ve cansız bedeni vardı. Yere bakıyor hiç bir şey görmüyordum hissettiğim şeylerin tarifi yoktu yanaklarımda göz yaşlarım ve yollarını kesen kolum vardı. Hızlıca yaşlarımı sildim ve arkadaşımı, tek arkadaşımın cansız bedenini yere bıraktım. Işıktan bir bir çıkan Noxplere döndüm,bu savaşın ilk kıvılcımıydı.Hissettiğim bu his aklım ve kalbim arasındaki bağı koparmak üzere. Sakin olmam gerektiğini biliyorum ama etrafım bulanıklaşırken bu çok zor. Tüm gücümle bağırmaya başladım. Duygularım içimden dışıma akıyor etrafıma siyah bir aura olarak dağılıyordu bunlar acı, öfke, hüzün ve intikam. Yaydığım siyah aura parlarken o pis sürüngenler gözlerini korumaya çalışıyordu. İçimdeki acıyı atarcasına daha da bağırdım ben bağırdıkça etim parçalanıyor kendi benliğime ulaşıyordum. Havaya yükselirken derinlerimde bir şeyin kırıldığını hissettim. Gözlerim ağrıyordu daha fazla dayanamayıp kapadım paramparça hissediyordum. Canımın acısı tanımlanamayacak bir boyuttaydı gözlerimi açtığımdaysa gözlerimden ve bedenimden kan koyusu kırmızı bir ışık saçtığımı fark ettim.
Bedenimden çıkan ışık onları yakıyor acı içerisinde kıvrandırıyordu. Işık onların bedenine doğru ok gibi fırladı kiminin kafasını kopardı kiminin kol ve bacaklarını, bazılarının da göğsünden girip iç organlarını parçalıyordu. Girdikleri insan şekli onları savunmasız bırakıyordu yaptığım şeyin canice olduğunun farkındayım ama buna engel olamıyordum. Olmak da istemiyordum.
Son Noxp öldüğünde acım hafifledi ama dinmedi. Beyaz ışığa doğru elimi uzattığımda vücuduma baktım. Kafamı yan taraftaki aynaya çevirdim saçlarım ensemden sonra havaya kalkıyordu bedenim ise kan kırmızısı bir ışık tarafından sarılmış adeta bir bütün olmuştu. Gözlerim ise bir iki ton açıktı görüş şeklim bile değişmişti pencereye konan kuşu sarımtırak bir renkte görürken Noxpleri normal bir şekilde görüyordum bu ısı görüşü dedikleri şey olmalı. Peki ya Derek? Hemen yanına koştum ve kalbini dinledim, ses yoktu.. Ona baktığımda diğerleri gibi görüyordum sadece cansız nesneleri gördüğüm gibi... Kafasını göğsüme yasladım ve yoğunlaşmaya çalıştım. Yalvarırım işe yarasın! Lütfen.. Sikerler işe yaramıyor!
İnsanlar! İnsanlar bu gibi bir durumda ne yaparlar?! Düşün düşün çok fazla vaktin yok Ash! Tabi ya kalp masajı. Hemen ellerimi göğsüne koydum 1 ve 2 ve 3 ve.... ilerledikçe her sayıda umudumu kaybediyordum en sonunda yumruklamaya başladım "At artık.. Ne olur at..." Geri gelmeyeceğini anladım ve anlımı anlına yasladım daha fazla dayanamayarak ağladım. İçimde bir yer sızlıyordu bu etimin kopmasından bile daha çok acıtıyordu. Umudumu tam kaybettiğim anda bir şey oldu anlımızın birleştiği yerde boynumdaki taşın aynısı belirdi. Fiziksel bir hissi yoktu saydam gibiydi ben daha ne olduğunu anlayamadan Derek'in yaraları iyileşmeye başladı ve gözlerini yavaşça açtı. Aklım karışmıştı bu nasıl mümkün olabilir hiç bir fikrim yoktu. "Ah dostum! sanki kafamın içinde Lux sürüsü sıçıyor." Koluna sertçe vurdum hafif bir inilti çıkardı. Dudaklarımı büzüp kendimi tutmaya çalıştım ama dayanamayıp boynuna atlayıp sıkıca sarıldım. "Aptal! Bir daha sakın! Sakın benim gibi değersiz biri için kendini feda etme!" Elini sırtıma atıp sıvazladı. "Kimse değersiz değildir Ash, özellikle sen. Benim aksime senin bir amacın var. Sen kendi türünü arıyorsun bense boş işlerle uğraşıyorum." Bir süre beni izledikten sonra konuşmaya devam etti. "Hem sana bir şey olsaydı kendimi affetmezdim." Göz yaşlarım durmak bilmiyordu kendi özgürlüklerini ilan etmişlerdi. Eğer ölseydi ne yapardım, intikam? Kesinlikle, belki yasak olmasına rağmen diriltmeye bile çalışırdım. Kendi canım pahasına..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Melez
Science FictionKayıp bir ruh vardı bir melez ruh. O, safkanlarla dolu bir evrende bir melez Neslini devam ettirmeye çalışan biri. Keşfedilmemiş bir gücün sahibi. Gereksiz bir evrende gereksiz bir düşünce. Bencilliğini kendine saklamış, kendine kötü olmuş biri. En...