Bölüm 6

16 2 0
                                    

Bir yanım kurt adamların neden burada olduğunu merak ediyor diğer yarımsa onların varlığı dengeyi bozabilir mi diye sorguluyordu. Keven çıt çıkarmıyor sadece mektubu okumamı bekliyordu. "Majestelerinin bir sorusu mu var?" Mektubu masadan kaldırdım odaya girdiğim zaman burnuma dolan koku bundanmış demekki.

"Sevgili Lumisee lideri,

Sizin için ufak bir karşılama düzenlemekten onur ve şeref duyarız.
Sevgiler Sylwie Alfası."

Mektubun sonundaysa davet edilen yer ve saat vardı. "Ne giymemiz uygun olur?" Kaşları çatılırken gülümsemeye çalışıyordu. "Majesteleri gitmeyi düşünüyor musunuz?" Mektubu masaya geri bırakmıştım. "Neden olmasın? Davet ederek bir nezakette bulundular." Anlaşılan çok da gülerek duramıyordu yüzü eski keskinliğine dönmüştü bile. "Bu apaçık bir tuzak, onlar kurt adamlar asla söz dinlemezler." Masadan kalkıp kendim için bir çay hazırlamaya başladım. "Sen de ister misin?"

Ayağa kalktığını sandalye sesinden anlamıştım. "Neden? Neden sürgün edilmiş bir ırkın davetine gidiyorsunuz? Yüzyıllardır boyun eğmedikleri için son 22 yıldır sürgünler. Asla sizi dinlemezler." Çayımı alıp koltuğa geçtim. "Yani? Sırf bu yüzden mi sürgün edildiler?" Eğer karşısındaki ben olmasaydım vereceği tepkileri kestirebiliyordum. "Biz Luxlar için sadakat ve bağlılık önemlidir. Tılsımından bile." Son cümleyi eli göğsünde söylemişti, sinirle yaptığına emindim.

"Gelmek istiyorsan hazırlanmanı öneririm birazdan çıkmış olurum." Tek kelime etmedi ya da edemedi. Bir Lux için sadakatin önemini anlamıştım kraliçeye sadakat demek kainatın işleyişini sağlamak demektir her Lux için bu çarkın parçası olmak bir görevdi. "Hey Keven." Boş bardakları toplarken çok kısa duraksadı. "Annem yani kraliçe nasıl oldu da kaybetti. Lumisee'nın en güçlü canlısı aşağılık Aysketlere yenilmiş olamaz." Tezgahın önünde geniş sırtı bana dönük kalakalmıştı. Bildiği bir şey vardı orası kesindi ama ne ya da ne kadar biliyordu. "Aslında yenildi denemez daha çok tuzağa düştü." Elindekileri bırakıp yanıma geldi.

"Kraliçe çok güçlüydü akıl almaz bir güce sahipti ama gün gün aldığı ilaçlar onu zayıf hale getirdi. İlaçları kimin hazırladığını tahmin edebiliyorsunuzdur. Tüm doğanın sözde lideri Valensiya." Şaşırmamıştım bitkisel karışımları başkası hazırlayamazdı kaldı ki yaptığı karışımları biri görse bile sorgulayamazdı işi bitkilerle 'biliyordur' der geçerlerdi. "Gaddariçe tüm planı kusursuz hazırlamıştı kraliçe gittikten sonra Lumisee'yi o yönetecekti." Bu saraya kurulmasının sebebini açıklıyordu. "Tüm Aysketleri sarayın içine sokmanın ne kadar zor olduğunu bildiği için portalla gönderdi." O aptal kadın portal açmayı biliyordu yani. Buna rağmen beni görmeye bile gelmedi.

"Ne olur ne olmaz diye kraliçeye saldırı günü felç edici çay ikram edildi. O an orada olmadığınız için şanslısınız majesteleri yoksa size de çay getirilmişti. Orada olmadığınız için çok mutluyum açıkcası." İçimde bir huzursuzluk vardı midemde bir sancı yayılıyordu. "Bunları nerden biliyorsun? Orada olmadığımı mesela?" Elini karnıma koydu ve sıvazladı. "Ben de sarayda büyüdüm majesteleri size layık bir eş olabilmek için diğer seçkin ailelerin çocuklarıyla eğitiliyorduk." O iki sürtük kesinlikle sürgün edilmekten daha fazlasını yaşayacaklardı. Sadece kraliçeyi öldürmediler kainatın dengesini de bozmaya kalkıştılar bunun hesabının verilmesi gerektiğini tüm Luxia halkı biliyordu. "Çıkmamız gerek yoksa davete geç kalacağız."

***

Ormanlık bir alanda evdeydik burnuma odun ve misk kokusu geliyordu biraz da çam. Karşımda zarif bir çiçeği andıran orta yaşlarda bir kadın vardı. "Hoş geldin Ashley Belven. Ben Clare, misafirlerimizi karşılamak için Alfa adına geldim." Uzattığı eli sıktım gözleri altın sarısı bir parlaklığa büründü. Tepkisizdim ve bu sürü üyelerini rahatsız etmiş gibiydi. Aralarındaki fısıldamaları rahatlıkla duyabiliyordum. "Sizi duyabiliyorum." Sesim onlarınkinden daha da kısık çıkmıştı ama herkesi susturmaya yetmişti.

MelezHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin