Gergin ve sinirli olduğum için rahat uyuyamamıştım. Dün gece duyduklarım yüzünden sinirim tavan bir şekilde uyumaya çalışmıştım. Güzel başlayan günü güzel kapatmayı çok istesem de olmamıştı ve bir kıyametin ortasına düşmüştüm.
Şimdi ise gergin bir şekilde arabayı okula sürüyordum. Yanımdaki bedenin beni süzdüğünü bilsem bile ağzımı açıp tek kelime edemiyordum maalesef.
Çok sinirliydim çok. Emek verip uğraştığım her şey çöpe gitmişti resmen ve benim bunun üstüne yapabileceğim tek şey soğuk su içmek olmuştu.
Kırmızı ışığa geldiğimizde direksiyona bir tane vurup bakışlarımı yan tarafa, camdan dışarıya çevirdim. Bunu kimlerin yapabileceğine dair şüphelerim vardı ama ihtimal vermek istemiyordum. Kenan ve çevresindekiler bize ellerinden gelen her şeyi yapmış ve rezil etmişti ama asla emeklerimize karışmamışlardı. Saygıları var sanıyordum.
Sanırım yoktu.
Kolum bir el tarafından sıkılınca kafamı Kerim'e çevirdim. Mavi gözlerindeki endişe çok belliydi. Işık yeşile dönerken kolumu tuttuğu elini sıkıp arabayı hareketlendirdim. Yumuşadığımı hissetmiştim. Bunun sebebini de tahmin etmek zor değildi.
Kolumdan çekmemişti elini. Yavaş yavaş yumuşarken arabayı kenara çektim. Kafamı koltuğa yaslarken bakışlarımı da Kerim'e çevirmiştim. Gözlerini gözlerimden çekmediğinde derin bir nefes verdim. Bakışlarımla onu süzdüğümde fark ettiğim gerçeklikle sıkıntılı bir nefes bıraktım. Kerim yanına çanta almamıştı, yani okula dersi olduğu için gitmiyordu.
"Neden zahmet ettin? Tek başıma olmayacaktım zaten."
Vardığım farkındalığın gerçekliği de Kerim telaşlanınca doğrulanmıştı. Kolumdaki tutuşu hafif sertleşince dudaklarım yukarı doğru kıvrıldı.
Gerilmişti, yani doğru bilmiştim.
"Nerden anladın?"
Gözlerini gözlerimden çektiğinde elini de çekmişti. Tuttuğu yer alev alev yanıyordu, neyse ki bunu bir tek ben biliyordum.
"Çantan yok, elinde de hiç bir şey yok. Deftersiz, kitapsız, kalemsiz okula giden hukuk öğrencisi tanımıyorum. Hele ki bu sensen imkanı yok."
Parmaklarıyla oynamaya başladığında içimdeki sinirin uçup gittiğini hissettim. Kerim'in sakinleştirici bir yönü vardı bana karşı.
"Yanında olmak istedim. Sen beni istemiyorsan taksiye binip eve geri dönebilirim."
Elimi saçlarına atıp karıştırdım. Kahverengi yumuşacık düz saçları, benim yüzümden bozulurken, Kerim sadece kıkırdıyordu.
"Yanımda olmak istediğin için de olacağın için de teşekkür ederim."
"Önemli değil."
Sevimlice konuşmasının ardından arabayı tekrar hareket ettirdim. Sinirim dinse bile arabadaki sessizlik geçmemişti. Okula geldiğimizde de birime ilerlerken de o sessizlik geçmedi.
Kapıdan içeri girdiğimde bir çok kişinin içeride masanın etrafında oturmuş konuşurken gördüm. Bu görüntü tatmin etse de tek kelime etmedim. Kerim'i az ilerideki kırmızı koltuklara yönlendirip kendim de beyaz tahtanın yanına ilerledim. Hareket ettirip herkesin rahatça görebileceği bir konuma yerleştirdikten sonra kendi dolabıma ilerledim. Dolabı açıp içinden siyah tahta kalemlerini aldım ve tekrardan tahtanın önüne geçtim.
Elimi kaldırıp tahtaya yazmak istediğim şeyi yazamamıştım. Elim titriyordu bu yüzden de yazıları yazamıyordum. Sinirli bir soluk verdikten sonra elimdeki tahta kaleminin çekilip alındığını hissettim. Yanımdaki beden önce en üst köşeye tarihi atmış, ardından da mavi gözlerini bana çevirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geleceğin Yarası (bxb)
Short StoryHomofobiklerin girmesi tehlikelidir. Eşcinsel içerikli bir kurgudur. Bazen insanlar hayatlarını değiştirecek ufak bir nokta bulurlar. Bir dönüm noktası. Bu kimi zaman size yapılan bir iş teklifidir kimi zaman sizi başka bir şehre zorla yollayan aile...