Egemen konusuna değinerek anlatmıştı içindekileri. Değinmişti çünkü üstünde durulacak önemli bir mevzu değildi. Asıl mevzu Tuğsel ile arasındaki mevzuydu.
Geçmişini anlatmayı yine reddetmişti. Nasıl tanıştıklarını, aralarında neler olduğunu yine o zamanlarda bırakmayı tercih etmişti. Sadece neden bu kararı verdiğini anlatmıştı. Neden ayrıldıklarını, neden onu affetmediğini anlatmıştı.
Hepimiz geçmişteki bir olay yüzünden güven problemleri yaşadığını biliyorduk fakat o olayın ne olduğunu bilmiyorduk. Bu konuda ne Tuğsel bir şey anlatıyordu ne de Doğan.
"Yani kızın ondan hoşlandığını bile bile kızla kol kola yürüdü?"
Doğan başını sallayıp Sezer'i onayladıktan sonra söz alan Selim olmuştu.
"Sen onları öpüşürken gördün bir de üstüne?"
Doğan iç çekerek onu da onaylayınca Kaan bir hışımla yerinden kalktı. Doğan oturduğu koltuğun tepesinden arkaya zıplayarak kapının tam önüne barikat kurdu.
"Söz verdiniz Kaan. Ben sözünüz üzerine anlattım her şeyi. Tuğsel'e gitmek ve bu konuyu sormak yok!"
Kararlı bir ses tonuyla karşılaşmıştı Kaan. İçindeki siniri bastırarak kalktığı yere geri oturdu. Yavaş adımlarla Doğan da yerine geçince Kerim'den sıkıntılı bir nefes geldi. Hepimiz ona dönerken Kerim de bana döndü. Kısa bir bakışmanın ardından da gözleri herkesi turlayıp armut koltukta biraz geriye yaslandı.
"Sorulan soruların dışında bir soru daha var. Hikayenin Tuğsel kısmını hiç dinlemedin değil mi?"
Doğan yavaşça gözlerini Kerim'den ayırarak bana döndü ardından da ellerini izlemeye başladı.
"Ben dinlemedim. Akın dinledi ama."
Bakışların yeni odağı olunca kafamı kaşıdım. Evet hikayenin Tuğsel kısmını ben dinlemiştim fakat ona bir söz vermiştim. Doğan gelip her şeyi öğrenmek isteyene kadar çenemi kapalı tutacaktım.
"Üzgünüm arkadaşlar konuşulmuş bir konu, verilmiş bir söz var. Tuğsel'e söz verdim. Doğan gidip dinleyene kadar ben tek kelime etmeyeceğim."
Sezer sıkıntılı bir nefes alarak kalktı yerinden. Çaylarını bitirenlerin bardaklarını toparlayarak yenilerini doldurmak için mutfağa ilerledi. Kaan bakışlarını benden Kerim'e çevirerek boğazını temizledi.
"Bir tepki vermediğine göre homofobik tiplerden değilsin."
Sorusuyla tüm gözler önce Kaan'a ardından da Kerim'e döndü. Yerinde rahatsızca kıpırdandıktan sonra bakışlarını çok kısa bir süre bana çevirdi ardından da Kaan'a dönerek başını salladı.
"Ben sevdim bu çocuğu ha. Alalım aramıza, şuna baksanıza çok masum da bir şey bu. Sevimli pıtırcık."
Kaan'ın sevgi dolu sözlerine kahkahalarla karşılık vermişti Kerim. Utandığı da belliydi kızarmış kulaklarından. Çok utandığında yanaklarını boyayan kırmızılık kulaklarına ulaşırdı.
"Aramıza almayı istemenin başka bir sebebi var mı?"
Sezer'in elinde tepsilerle gelirken sorduğu soruyla ıslık çalmaya başladı Kaan. Gözlerini de etrafta dolaştırıyordu. Odak almayı bırakın görüş açısına bile sokmuyordu Sezer'i.
Bu sefer utanan taraf ben olmuştum. Bu yüzden sinirlerim hafif bozulsa da öksürerek odaksız bakışlarını kendime çevirmesini sağladım. Sinirli olduğunu düşündüğüm bir bakış yolladığımda dudaklarını mühürler bir hareket yapmıştı, ardından da önüne koyulan çay bardağına uzanıp bir yudum çay almıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geleceğin Yarası (bxb)
Short StoryHomofobiklerin girmesi tehlikelidir. Eşcinsel içerikli bir kurgudur. Bazen insanlar hayatlarını değiştirecek ufak bir nokta bulurlar. Bir dönüm noktası. Bu kimi zaman size yapılan bir iş teklifidir kimi zaman sizi başka bir şehre zorla yollayan aile...