Düşüncelerin Koynunda

15 4 0
                                    

Medya: Geceler Kara Tren-Nazan Öncel. 

İsterseniz Manuş Baba'nın da sesinden dinleyebilirsiniz. İkisi de oldukça güzel, keyfinize kalmış.

Bilgisayarımın başına oturmuş işlerimle uğraşıyorken gözlerimin acısına daha fazla dayanamadım. Kurgusunun yarısına geldiğim videoyu kaydedip bilgisayarı kapattım. Saat çoktan 00.00'ı geçmişti. 

Yaklaşık 6 saattir kurgusunun üzerinde uğraştığım videonun bitmemesine söverken kalkıp mutfağa ilerledim. Uykum yoktu lakin gözlerimin acıyordu. Derin bir nefes alarak dolaplardan birinden katle çıkarttım. İçine suyu koyduktan sonra düğmesine basarak bardakların olduğu rafa ilerledim. Kupalarımdan birisine elimi uzatmıştım ki termosumla göz göze geldik. Aklıma gelen fikirle, mantık sorgulamasında bile bulunmadan termosumu elime aldım. 

Çıkarttığım kahveyi termosa attıktan sonra ısınmış suyu da yavaşça ekleyip karıştırarak doldurmuştum termosumu. Kapağını da kapattıktan sonra odama geçerek üzerimi inceledim. Üstüme bir hırka aldıktan sonra komidinin üzerindeki gözlüklerimi de alıp kapıya ilerledim. 

Anahtarımı aldıktan, ayakkabılarımı da giydikten sonra dışarıya çıkmıştım. Buz gibi hava üşümeme sebep olsa da umursamadan elimdeki kahveden bir yudum aldım. Yavaş adımlarla sokaktan çıksam da yürümeye devam ettim. 

Gece olmasına rağmen oldukça işlek olan caddeye ulaştığımda etrafıma bakındım. Gece ayrı bir güzeldi bu şehirde. 

Işıkların yanına geldiğimde yeşil yanmasını bekledim. Arabalar yavaşladığında kafamı kaldırarak yayalar için yeşil yanan ışığa baktım. Hızlı adımlarla karşıya geçtiğimde, önüme serilmişti yeşil alan. Yüzüme kondurduğum bir tebessümle teyzelerin, çocukların, gençlerin emekleriyle oluşmuş küçük dinlenme alanına doğru yürüdüm.*

Belediyenin de desteğiyle canlı tutulan küçük alana yerleştirilmiş banklardan birisine oturarak kahvemden bir yudum daha aldım. Kafamı kaldırıp gökyüzünü izlemeye başladım. Her ne kadar güzel bir bahçesi olsa da maalesef şehir, şehirdi. Işık kirliliği yüzünden yıldızları görememek üzse de indirmedim kafamı. 

Bacağımı diğerinin üstüne atarak iyice yayıldığım bankın sırt kısmına kafamı koyarak kapattım gözlerimi. Soğuk hava ve içtiğim kahve uyumamı engellese de şu an huzurun kucağındaydım. 

Gözlerimdeki acı yavaş yavaş azalıyordu. Kahvemden bir yudum daha alarak yaptığım kurguyu nasıl ilerleteceğimi düşündüm. 

Düşüncelerim yavaş yavaş bir çift mavi göze evrilince hızla açtım gözlerimi. Hızla atan kalbimin sebebinin, gözümün önünden ayrılmayan yüz olduğunu biliyordum. Derin bir nefes alıp termosu yanıma koyarak yüzümü sıvazladım. Ellerimi saçlarımdan geçirerek başımın üstünde birleştirdim. 

Sönmeye yüz tuttuğunu düşündüğüm alevlerin ilk günki gibi harlı olması canımı acıtıyordu. Yine de o alevlerin üstüne su dökmüyordum. 

Birkaç gün önce Mehtap ablanın sorusuyla içimi döktüğüm gerçeği gözlerimin önüne geldikçe utanıyordum. Kerim, hislerime şahit olmuş hatta yoğunluğunu bile dile getirmişti. 

O hislerin hedefinin kendisi olduğunu bilse neler olurdu acaba?

Aklımdan geçen düşünceyle kafama salladım. Ayrıca o gün aklıma her geldiğinde Kerim'in sözleri de kulaklarımda yankılanıyordu. 

"Özellik sayılır mı bilmem ama onun da beni sevmesi isterdim."

Aklıma geldikçe, içimde bir yerlerin kırılmasına engel olamıyordum. 

Geleceğin Yarası (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin