Y/N: Bu bölüme şarkı koymazsam bölüme ayıp ederdim. O yüzden Bu sahneleri yazarken dinlediğimi değil de onları yazarken hep düşündüğüm şeyi koyayım dedim. Dinlediklerim hiç bölümle uyumlu değil sdkjfhlsjkdhf Ben bunları yerim ya.
Küçük bir çocuk neşesi ile yaptığım planı uygulamak için erken uyanmıştım. Güzel bir kahvaltıdan sonra Kerim'i okula götürecek, onun dersi bitene kadar okulda bekleyecektim. Okuldan sonra da güzel bir kafede öğle yemeği yiyecek ardından da sinemaya gidecektik. Daha sonra da onu Gençlik parkına götürmeyi düşünmüştüm ama Ulus'taki parka gidip oyuncaklara binme konusunda emin olamadığım için sinemadan sonrası tamamen doğaçlama ilerleyecekti.
Siyah gömleğimin altına siyah pantolonumu giymiş, uzun süredir takmadığım kolyemi de takmıştım. Üstüme lacivert ceketimi giydikten sonra hem gözlerimle uyumu hem de rahatlatıcı kokusu yüzünden bayıldığım ve Seher'in de bana çok yakıştırdığı orman kokulu parfümü sıktım.
Bu parfüme kadar, birisi bana 'orman nasıl kokar' diye sorsaydı bile adım kadar emindim ki bu kokuyu tarif ederdim. Huzur verici, rahatlatıcı bir kokusu vardı. Bana orman havasını hatırlatıyordu.
Gerçi bana bu soru zaten sorulmuştu. Bu kokuyu sevmeme vesile olan kişi tarafından sorulmuş ve aynı tarifi almıştı.
Yüzümde bir gülümseme ile saçlarıma şekil verdikten sonra hazırdım. Telefonumu çıkartıp havanın kaç derece olduğuna baktım. 12 derece olması hoşuma giderken, ani verdiğim kararın bu güne denk gelmesiyle mutlu olmuştum. Üstüme ek bir şey alma gereği duymazken saate de baktım. 07.15 olan saat yüzümü biraz daha güldürürken çoktan evden çıkmıştım.
Arabayı Kerim'in apartmanının önüne çektiğimde park edilebilir alanda olmaya dikkat etmiştim. Arabadan çıkıp dairesinin ziline bastığımda, içimde uçuşan kelebeklere engel olamıyordum. Uzun zamandır görüşmediğim arkadaşımla, vakit geçirecektik. Tabi benim için arkadaştan biraz daha öteydi orası ayrı konu.
Birkaç dakikanın ardından duyduğum ses ile olduğum yerde kalakaldım. Yeni uyandığı, ahizeden bile belli oluyordu. Duyduğum ses beni mest ederken zorlukla konuştum.
"Kim o?"
"Benim, Akın."
Kısa sürede kapı açılmıştı. Demir kapıyı iterek adımlarımı Kerim'in katına yönelttim. Kapıda beni bekleyen dağınık saçlı çocuk, beni gördüğü gibi gözlerini fal taşı gibi açmıştı. Gözlerindeki uyku isteği, yerini şaşkınlığa bırakırken tam karşısında durdurdum adımlarımı.
"Destur bismillah. Hayırdır az ömrüm kaldı da beni bilgilendirmeye mi geldiniz?"
Tek kaşımı kaldırarak yüzüne baktığımda benimle alay ettiğini düşünüyordum. Oysa o çok ciddi duruyordu.
"Ne saçmalıyorsun Kerim? Ağzından yel alsın."
Kulağımı çekiştirip Kerim'in kafasına vurduğumda elimi ittirip vurduğum yeri ovaladı. Sert vurmamıştım halbuki.
"Benim kafam tahta mı Akın? Ne vuruyorsun kafama?"
Hafifçe kıkırdayarak bana açtığı yerden geçerek içeriye adımladım.
"Bilmem. Kurduğun cümlelerden öyle bir anlam çıkartmıştım."
Gözlerini devirdikten sonra peşimden geldi. Ben salona geçip koltuğa oturduğumda o da karşımda dikilmeye başladı. Dudaklarını esnemek için ayrılırken, eliyle ağzını kapatmıştı. Bu hali gülmeme neden olsa da, dudakları kapandıktan sonra bana soru sormak için tekrar aralanmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geleceğin Yarası (bxb)
NouvellesHomofobiklerin girmesi tehlikelidir. Eşcinsel içerikli bir kurgudur. Bazen insanlar hayatlarını değiştirecek ufak bir nokta bulurlar. Bir dönüm noktası. Bu kimi zaman size yapılan bir iş teklifidir kimi zaman sizi başka bir şehre zorla yollayan aile...