Yazardan...
|10 yıl önce, Araz 14 yaşındayken|"Araz, mesain bitene kadar buraları da temizle."
"Tabii efendim."
Araz duvardaki saate bakınca gece yarısına yaklaştığını gördü. Bir tekel bayiide çalışıyordu ve mesaisi tam gece yarısında bitiyordu.
Henüz 9. sınıftı ancak gündüzleri okulda, akşamları işte, geceleri de ders çalışmakla geçiyordu vakti. Buna mecburdu.
Yerleri iyice sildikten sonra kolundaki saatten gece yarısı olduğunu anladı. İçerideki gizli odaya eşyaları bıraktı ve "Enver amca" dediği kişiyi beklemeye başladı. Geceleri o çalışıyordu ve Araz onun iyi bir insan olduğunu düşünüyordu. Birkaç dakika sonra beklediği kişi gelince dükkandan çıktı ve karanlık sokakta yürümeye başladı. Geç kalmaya hakkı yoktu.
Aklına yıllar öncesinden bir kare gelince adımlarını hızlandırdı.
Düşünme Araz, düşünme.
Her ne kadar beyni ile savaşsa da yine aklına aylar öncesi gelmişti.
Bir adam yurda girmişti. Diğer tüm çocuklar gibi Araz da onun gülüşüne kanmış, gözlerini önemsememişti. Adam önce kız çocuklarına yönelmişti. Ancak kız çocukların hepsi bir sebep ile adama gitmekten vazgeçti. Adam ise Araz'ı evlatlık edinmek istedi.
Araz çok mutlu olmuştu o gün. Çünkü kardeşi de gelecek sanıyordu. Oysa Ege gelmeyecekti.
"Ben senin abinim," demişti ona o gün vedalaşırken, "ve bunu hiçbir şey değiştirmeyecek. Ne kan bağı ne mesafe bunu değiştirebilir!"
"Ben yine kimsesiz mi kaldım?" demişti Ege. O Araz'dan birkaç yaş küçüktü. Araz, Ege'yi kendine yakın görmüştü hep. Ona "Bu senin kardeşin" dediklerinde şaka olduğunu anlamamıştı. Buna inanmıştı ve hâlâ inanıyordu. Öz kardeş değillerdi ama bu ikisinin de umrunda değildi.
"Saçmalama Ege! Sen kimsesiz falan değilsin. Ben geri geleceğim tamam mı? Seni de alacağım buradan. Söz veriyorum."
Son kez saçlarını okşadıktan sonra ayrıldı Ege'den. Kimsesiz değildi o. Onun Ege'si vardı. Ailesi bebekken onu bırakmış olabilirdi ama Araz kendini bırakmayacaktı.
O gün, yeni ve mutlu bir hayata başladığını sanarak girdi yeni evine. Oysa kâbusu olmuştu o yer. Defalarca kez şiddet görmüştü. Kaçmak istediğinde kaçamamıştı. En son kabullenmişti bu cehennemi yaşaması gerektiğini. Şehir değiştirmişlerdi izleri bulunmasın diye.
"İki seçeneğin var," demişti adam. "ya çalışır, para kazanır, dediklerimi yaparsın. Senin okumana izin veririm. Ya da evinden tek bir adım bile atamazsın. Ege'nin bir daha yüzünü bile göremezsin."
Araz, son cümleye kadar düşünmüştü. Ancak son cümlede vermişti kararını. Söz vermişti, ne olursa olsun sözünü tutacaktı.
"Anlaşmayı" kabullenişinin ertesi günü okula gitmişti. İşe gitmişti. Evde köle gibi çalışmıştı. Dersler zorlaşmaya başlayınca gecelerinden de vazgeçmişti.
O ıssız sokakta yürürken aklından bunlar geçiyordu Araz'ın. O an aniden karşısına biri çıkıp ona zarar verse yaralandığı için yine dayak yerdi. Bundan bıkmıştı. Kendisine bunları neden yaptıklarını anlamıyordu ama yapılanlara susmaktan başka çaresi de yoktu.
|6 yıl sonra, Araz 20 yaşındayken|
"Benimle evlenir misin Tuğçe?" Herkesin önünde diz çökmüştü Tuğçe'si için. İlk sevgisiydi o. Her şeyiydi. Tuğçe bir an kararsızlık ile gözlerini kaçırsa da kabul etmişti.
Araz ise geçen yıllarda reşit olmuş, sözünü tutmuştu. 18 yaşına bastığı an yurttaki kişilerden de yardım alarak Ege'yi yanına almıştı. O adamın evinden gizlice kaçmış, onu polise vermişti. Kimlikte hâlâ o adamın soy adını taşıdığı için üniversite ve ev için yeterli para da Araz'a kalmıştı. Araz sonraki zamanlarda ilk iş olarak soy adını eskisine çevirmişti. Ailesi hakkında tek bildiği şey soy adlarının "kurşun" olduğuydu.
Mükemmel gidiyordu hayatı. Kardeşi, aşkı... hepsi yanındaydı. Bu sırada yeni biri daha girmişti hayatına. Daha sonra ise Tuğçe'nin sanıldığı gibi biri olmadığını öğrenmiş, karanlık işlere karıştığını fark etmişti. Yine de ondan vazgeçememişti. Düzelir sanmıştı. Düzelmesi için elinden geleni yapmıştı.
Düzelmedi.
|Günümüz|
Araz'dan..."Merhaba Mersin." diyerek indim arabadan. Attığım ilk adımda bile kendimden nefret etmiştim.
Burası çocukluğumun geçtiği şehirdi. Burası acılarımın olduğu şehirdi.
Burası benim sevgiyi hissettiğim yerdi.Kaçmıştım buradan hep. Çünkü buraya gelmek bile yeterince canımı yakıyordu. Şimdi ise buradaydım. Olmak zorundaydım.
Cüzdandaki ufak bölmeden kaldığım evin anahtarını çıkardım. İlk evimdi burası. Hiçbir şeyi ellememiştim.
Kapıyı açınca doğrudan salona girdim ve beklediğim kişiyi buldum.
"Merhaba Tuğçe."
______________________________________
Ben geldiiiiim! Bakın bu sefer merhaba kısmında kesmedim ne kadar düşünüyorum sizi
Çok özlediniz dimi Tuğçe'yi? Paraya kıydım getirdim size
Nasıl gidiyor kitap? Texting bölümleri bir süre daha olmayacak
Kitap 2K'ya doğru gidiyor ahaliiiiii!
Görüşürüzz...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Avukat Bey -Texting- ✓
ЮморSiz: Avukat Beeeeey Avukat Beyciğim: Buyurun? Siz: Bekar mısınız? Avukat Beyciğim: Pardon? Siz: Klavyeme tüküreyim bakar mısınız yazacaktım ben... Siz: Kusura bakın. Siz: Yine de cevap verin bari bekar mısınız? Kapak Tasarımı için @esraav20'ye teşek...