2.0

2.7K 175 60
                                    

"Arel, iyi misin?" Yanımda duyduğum ses ile irkildim.

"İyiyim, ne oldu ki?" diye sordum Öykü'ye. Geldiğini fark etmemiştim.

"Seni göremeyince merak ettim. Sesleniyorum, duymuyorsun da."

"Dalmışım." diye mırıldandım. Ama gözlerimi hâlâ Araz'dan alamıyordum. Ege de son çare olarak önüne geçmiş, kollarını sallayarak zıplıyordu. Araz'ın çatılan kaşları burnuma doğru kayınca gözlerimi kaçırdım.

Burnumda bandaj vardı ve birkaç gün kalması gerekiyordu. Öykü resmen sakat bırakmıştı beni. Nihayet baktığım yere bakmak aklına gelince o da ileri baktı. Aynı anda Ege de tabii.

"Lan!" Ay! Ege vardı, değil mi?
"Tatlımı çalan hain!"

"Senin tatlın değil ki o, salak!" Aramızda birkaç metre olmasına rağmen duymuştu. Öykü tam hareketlenecekken kolundan sıkıca tuttum ve Ege'ye bir şey yapmaması için kaşlarımı kaldırdım. O ise dil çıkararak cevap verdi.

~~~

Nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde bir kafede oturmuş, bir şeyler yiyip içiyorduk. Araz ile tek kelime dahi konuşmamıştık. Nedenini bilmiyordum.

"Lan bu pastada niye çilek var?"

"Geri zekalı, çilekli pasta sipariş ettiğin için olabilir mi?" Boşluğuma gelen bu diyalog ile başımı aniden kaldırıp güldüm. Ege, Öykü'ye pis pis bakıyordu sadece. Sonra ise aniden gözleri telaşla bana kaydı.

"Ne oluyor?" dedim, ne olduğunu bildiğim halde. Burnumdan akan yoğun sıvı ile gözlerimi kapattım. Görmek istemiyordum.

"Arel sakin ol, hemen geçecek!"

"Önemli bir durum mu?" Araz'ın sesi ile gözlerimi istemsizce açtım. İlk kez konuşmuştu. Açmamla beraber de gözlerim karardı. Ellerime bulaşan yoğun kanı görmüştüm.

"Arel'i şiddetli biçimde kan tutar." Bilincim kapanmadan önce duyduğum son cümle buydu.

~~~

"Keşke hastaneye gitseydik."

"Gerek yok hallettim ben."

"Ama-"

"Araz ben hemşirelik okuyorum. Hastaneye gitsek sıra beklemekten daha perişan olacak. Arel'i liseden beri tanıyorum. Hatta şu an uyandı, bizi dinliyor." Öykü'nün dediği son cümle ile kıkırdayıp gözlerimi açtım. Açtığım an gözlerimi bir çift ela göz karşıladı.

Öykü hemşirelik okumuyor ki...

"Sonunda uyandın, akşam oldu lan!" Yüzümü buruşturup Öykü'ye döndüm. "Öykü daha şimdi uyandım, yavaş bağır ya! Komaya girmedim mi ben?"

"He girdin girdin. Yaklaşık üç yüz yıldır uyuyorsun." Çalışma masasındaki sandalyede oturan Ege'ye dil çıkardım şimdi de. Elimi burnuma götürüp bakacakken Öykü'ye fırsat kalmadan Araz tuttu bileğimden.

"Aman, sakın."

"Bana bir şey olmaz Avukat Bey, endişelenme."

Öykü benim bu saçma mesaj olayımı bildiği için biraz düşününce yazdığım kişinin Araz olduğunu da anlamıştı muhtemelen. "Hadi Araz tamam da, bu gereksiz niye geldi bizimle?" diyerek Ege'yi işaret etti.

"Sana ne lan?"

"Kes lan!"

"Bir dakika, 'Araz tamam' derken?" dedim kaşlarımı kaldırıp. Duymamış gibi Ege ile uğraşmaya devam etti.

"Ege hadi gel, gidelim."

"Ama-"

"Ege çocuk musun? Gel, gidiyoruz işte! İşe dönmem gerek."

Ege homurdanarak sandalyeden kalktı. Ne olduğunu anlamamıştım.

Ben de kalkacakken Ege ellerini kaldırıp "Aman aman sen yat zıbar abla." diyince güldüm. O da gülümseyip odadan çıktı.

Birkaç dakika sonra Öykü onların gittiklerini söyleyip bir şey isteyip istemediğimi sordu. "Telefonumu verir misin?"

"Yanında ya?" Yatağın yakınındaki komidine baktım. Onu almam için kalkmam gerekirdi ve bunu kesinlikle reddediyordum. Öykü göz devirip yanıma geldi ve telefonumu verdi.

"Öykü!" dedim o, odadan çıktığı esnada.

"N'oldu yine?" dedi başını uzatıp.

"Neden Araz'a 'hemşirelik okuyorum' dedin? Sen gastronomi okuyorsun." dedim. Yalandan hiç haz etmezdim. Bir nevi adımın anlamını taşırdım.

"Arel, sen bayıldığında az kalsın hastaneye götürecekti. Çok endişelenmişti. Latrofobi'n olduğunu biliyorum." Başımı sallayınca gülümsedi.

Çocukluğumdan beri böyle bir fobim vardı. Yani, doktor korkusu. Çok uğraşsam da atlatamamıştım. Bugün burnum hasar aldığında da o yüzden hastaneye değil, Öykü'nün doktor bir arkadaşına gitmiştik zorla.

Omuz silkip WhatsApp'a girdim ve Araz'ın attığı mesajlara baktım.

~~~

Siz: İyiyim

Siz: Bugün benimle konuşmadın bile. Neden?

Avukat Beyciğim: Burnuna ne oldu?

Siz: Öykü yanlışlıkla terlik fırlattı. Burnuma gelince de böyle oldu. Daha önceden de ufak sorunlar vardı zaten. Ama iyiyim

Avukat Beyciğim: Bana yalan söylediğini düşündüm önce. Öykü'nün geldiğini söyledin ama gezmeye gittin sandım. Şimdi farkına varıyorum

Siz: Yalan söylemedim

Siz: Öykü beni doktor bir arkadaşına götürdü. Dönüşte de öylece bir dükkana girdi

Avukat Beyciğim: Tamam

Avukat Beyciğim: Benim kapatmam lazım

Avukat Beyciğim: Bir müşterim geldi

Siz: Onlara müvekkil demiyor musunuz?

Avukat Beyciğim: Çok uzun o ya

Avukat Beyciğim: Ben böyle diyorum

Avukat Beyciğim: Birkaç gün boyunca davalarım var. Çalışmam lazım

Siz: Tamam, görüşürüz

Avukat Beyciğim: Görüşürüz

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Olaylar olaylar... Öykü n'aptın!

Nasıl gidiyor kitap?

Favori karakter var mı?

Ship?

Karakterleri tek bir kelime ile özetleyin kendinize göre desem?

Texting bölümleri de yazmam lazım biraz, neyseh!

Şaka maka 20. Bölüme de geldik. Hatta 21. Kitap 750 okunmayı geçti.

Hadi görüşürüzzz....

Avukat Bey -Texting- ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin