Şimdi başlıyorduk.
''A-Arel-''
''Ne oldu? Tanımadın mı beni?''
''Zehra, tamam. Her şeyi öğrenicez.'' diyerek koluna dokundum. Kolunu benden kurtarıp yanındaki tekli koltuğa oturdu. Giydiği siyah, deri ceketiyle. Siyah pantolonu ve yine siyah, uzun botları ile ne o bu eve; ne de tesettürü ve giyimi ile ben bu eve yakışıyorduk.
"Hoşgeldiniz." Diyerek gülümsedi ve ortalığı toplamaya çalıştı Deniz Abla. Kucağımdaki Eda ile üçlü koltuğa oturdum. Yanıma da Araz. "Bu Araz. Şu konu bir hallolsun tanışırsınız." Diyerek babama baktım. Başını sallamakla yetindi. "N'aber ufaklık?" Diyerek Eda'nın minik burnuna dokundum. Gülünce ben de güldüm.
"Eda gel hadi kızım, biz odaya çıkalım."
"Ama anne-"
"Hadi gel büyükler konuşsun." Son kez saçını okşayıp Deniz Abla'ya bıraktım. Odadan çıktıklarında yanıma oturan babama döndüm.
"Zehra ile yaşadığımız bir olay yüzünden tanıştık. Tesadüf de denebilir." Diyerek söze girdim. "Mersin karakolunda polis olarak çalışıyor." Diye devam ettirdim Zehra'nın gözlerinin içine bakarak. Mevki ve makamlardan hiç anlamazdım. "Dediğim olay yüzünden-" diye devam edecekken Zehra sözümü kesti;
"Arel'in bilgilerine ulaşmamız gerekiyordu. Her ne kadar nüfus bilgilerinde bir sorun olmasa da garip şeyler vardı. Uzatmamam gerekse de araştırdım. Babasının bilgilerine ulaştım. Her şey normal gözüküyordu ama gizli şeyler vardı. Yurt bilgilerimi talep ettim. Her şey uyuyordu. Arel'in bir ablası vardı. DNA testi yaptırdım. Sonuç olarak tanıştırayım baba, kızın Zehra." Hepsini bir anda söylemişti. Ama gayet anlaşılırdı. Babama döndüm. O ise Zehra konuştuğundan beri olduğu gibi Zehra'nın gözlerine odaklanmıştı.
"Biz bunu öğreneli birkaç ay oluyor. Zehra gelmek istedi ama şuan gelmeye fırsatımız oldu." Dedi Araz.
"Senden dinleyelim bir de babacım." Dedi burukça gülümseyerek Zehra.
Derin bir nefes alarak konuşmaya başladı; "Sare ile evliyken. Aniden sen doğdun. Ben ne kadar istesem de Sare istemedi. Yurda bıraktık. Yıllar sonra Arel doğdu. Sare yine istemedi. Ama bu sefer aynı hatayı yapmayacaktım. Arel'i büyütmek istedim. Seni de alacaktım. Her şey düzelecekti."
"Hiç bir şey düzelmedi." Diyerek araya girdim. Başıyla onayladı ve konuştu; "Birkaç yıl sonra boşandık. Aklımda hep seni almak vardı ama..." Dedi ve sustu. Devam etmeyince Zehra tekrar konuştu; "Unuttun." Başını sallamakla yetindi. Konuşulacak başka bir şey yoktu. "Sizin kanınızı taşıyor olabilirim. Bu kız benim kardeşim de olabilir. Ama sen asla benim babam olmayacaksın."
Bu sözlerin yaraladığını hissettim babamı. Bana kalırsa Zehra haklıydı. "Lavaboyu gösterebilir misin?" Diye sordu bana. Başımı salladım ve kalktım. Buraya uzun zamandır gelmiyordum ama yerini biliyordum. Biraz yürüdükten sonra lavabonun önüne geldik. Bir şey demeden içeri girdi ve kapıyı kapattı.
Zehra'dan...
Unutulmuştum. Bir kez daha...
Yere çöküp dizlerimi göğsüme yasladım. Bu eve ait değildim, hiç olmamıştım.
Yapacak bir şeyim yoktu. Olan olmuştu. Gerçekleri öğrenmek için gelmiş, öğrenmiştim. Bir hafta daha iznim vardı. Evime dönmek istiyordum. Lavabodan çıkıp tam karşımdaki merdivenleri gördüm. Salon çok bayıyordu insanı. Gözükmeden üst kata çıkınca. Bir çocuk ağlama sesi duydum.
İnsanlar bana ne kadar kalpsiz veya duygusuz deseler de buna dayanamıyordum. Sesi takip edip aralık kapıdan içeriye baktım.
"Hadi Ela, uyuman lazım." Kucağına Eda'yı almış, odada volta atan adının Yağmur olduğunu öğrendiğim kadını izledim birkaç saniye. Odaya girdim.
"Uyuması mı gerek?" Diye sordum sessizce. Başını salladı, "İlaçlarını aldı. Soğuk algınlığı geçiriyor ve uyuması gerek."
"Uyumak istemiyorum," dedi Eda yorgunca. "Deneyebilir miyim?" Diye sordum. Kadın bir çocuğa bir bana baktı. Biraz düşündükten sonra başını sallayınca yanına gidip çocuğu kucağıma aldım.
Yatağa oturduktan sonra küçük kıza gülümsedim. Çok kez çocuklarla ilgilenmek zorunda kalmıştım. Yanıma dönünce Deniz'in oda kapısına doğru sessizce ilerlediğini gördüm.
"Bak şimdi seninle bir oyun oynayacağız," dedim. Heyecanla başını salladı Eda. "Sen gözlerini kapatacaksın. Ben de sana bir şarkı söyleyeceğim. Sen hayaller kuracaksın. Sonra uyursan kazanacaksın. Anlaştık mı?" Birkaç saniye düşünür gibi yaptı. "Olur!" Dedi heyecanla. Burukça gülümsedim.
Gözlerimi kapatıp başladım;
"Küçüksün, daha çok.
Var önünde kocaman bir yol,
Mutlu olmak, zor ama başarabilirsin.
Sakın unutma, bir prenses asla ağlamaz..."______________________________________
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Avukat Bey -Texting- ✓
HumorSiz: Avukat Beeeeey Avukat Beyciğim: Buyurun? Siz: Bekar mısınız? Avukat Beyciğim: Pardon? Siz: Klavyeme tüküreyim bakar mısınız yazacaktım ben... Siz: Kusura bakın. Siz: Yine de cevap verin bari bekar mısınız? Kapak Tasarımı için @esraav20'ye teşek...