Evet, bu defa başlangıçta bi şeyler söylemek istedim hızlıca. Hikayeleri dizi yayınlanırken yazdığım için izlediğim her bölümde değişen Hakan ve Mine sağ olsun benim yazdıklarımı da bir miktar çöp ediyolar, mesela benim 15 sene önce yaşanmış olarak yazdıklarım aslında 8 sene önce yaşanmış önceki bölüm öğrendiğimiz üzere ahshhdhd Bu detaylara takılmayınız demek istiyorum!
Neyse... Evli hakmin izlemek bana o kadar iyi geldi ki gençleştim resmen! Tazelendim, yenilendim, içim kıpır kıpır! Bu motivasyona tutunarak şöyle mis kokulu bi bölüm yazdım, umuyorum seversiniz. Ve LÜTFEN yorumlarınızı eksik etmeyiniz!
Keyifli okumalar✨
*
—geçmiş
Önden girip evin kapısını açan Kemal, koridora girince kenara çekilerek Mine'ye yol verdi. Gelinliğinin eteğini tutarak içeri girdi Mine. Biraz gergin, biraz da heyecanlıydı. Son haftalarda sık sık geldiği bu eve, Kemal'le karı-koca olarak ilk girişleriydi. İdrak edememişti henüz fakat evlenmişlerdi. Birkaç saat olmuştu daha. Her şey hızlıca olup bitmiş gibiydi. Neler olduğunu anlaması için biraz oturup soluklanması gerekiyordu. Bunu da evinde yapacaktı. Kemal'in ve Mine'nin evinde...
Salona girdiği gibi turuncu koltuğa bıraktı kendisini. "Çok yorulmuşum." Derken koltuğun kırlentini kendi boyuna doğru çekiyordu. Topuklulardan kurtulmuş ayakları biraz rahatlamıştı. Onları koltuğun kolçağına uzatıp, başını kırlente koydu.
"Bir de düğün yapsaydık, düşünsene." Peşinden giren Kemal de kendini karşı koltuğa bırakmıştı. O uzanmamış fakat yorgunca yaslanmıştı koltuğun arkasına.
"Yok, yok. Böylesi yetti bana."
"Turgut'a yetmedi sadece." Derken ufak bir kahkaha attı Kemal. Mine de ona katıldı.
"En son..." Dedi ama cümlesi kahkahasına karıştı. "En son seni damat halayına çekmeye çalışıyordu."
Kemal katıla katıla güldü o anı düşünerek. Nikahtan sonra, hastaneden arkadaşlarıyla ufak kutlama yapmışlardı. Ancak hem Mine'nin hem Kemal'in yakın arkadaşı olmanın verdiği mutlulukla Turgut bu kutlamayı biraz abartmıştı.
"Neyse ki mesele çayda çıraya gelmeden kaçtık." Mine daha çok güldü. Turgut'un o hâllerinin çok komik olması bir yana, üzerindeki mutluluk kahkahasını çoğaltıyor gibiydi.
"Seni oyun havası oynarken hayal edemiyorum."
"Ne güzel. Bir ömür öyle kalsın mümkünse."
Mine'nin kahkahası bir gülümsemeye dönüşürken yattığı yerden Kemal'in gözlerine baktı. Bir ömür deyişi kalbinde bir şeyleri havalandırmıştı. Beraber kuracakları bir ömürleri vardı önlerinde... Hayatları birbirine ortaktı artık. Bunu duyana kadar inanmakta zorluk çekiyordu. Her şey bir rüyaydı sanki. Bir an görüp bir an kaybolacak bir hayalden ibaret sanıyordu içinde bir yerler bu yaşananları. Ancak sol parmağında olmasına alıştığı halka kadar, çantasındaki ikisinin imzasını taşıyan bordo kapaklı defter kadar gerçekti her şey. Aralarında büyüyen aşk kadar gerçekti.
"Kahve yapayım mı?" Dedi birden. Yattığı yerden doğrulurken Kemal'in "Kahve mi?" Deyişini duydu.
"Evet. İçer misin?"
Kemal bunun nereden çıktığını anlamadığı için şaşırdı fakat "Olur." Dedi. "İçerim."
"Yardım edeyim mi?" Diye seslendi Mine mutfağa geçtiği zaman. Mine'den aldığı olumsuz cevap üzerine başını koltuğun arkasına yasladı. Yorgundu ama hayatında daha tatlı bir yorgunluk tatmamıştı. Nikah öğleden sonra kıyılmasına rağmen sabahın 5'inden beri uyanıktı. Uyku tutmamıştı dün gece. Bir gün sonra Mine'yle aynı çatı altına gireceğinin düşüncesi bütün uykularını kaçırmıştı. Bu kadar heyecanlanacağını da düşünmezdi hiç. Duygularını böyle uçlarda yaşayan biri değildi çünkü. Bütün duygular, bütün yaşananlar Kemal için sıradan sınırlarda kalırdı. Hissettikleri çok yüksek olduğunda ise bunu belli etmemekte ustaydı. Bir tek Mine söz konusu olduğunda öyle olamıyordu. Hem ondan saklanmak istemiyor hem de ona karşı herhangi bir duygusu öyle yoğun ve çok oluyordu ki içinden taşıyordu istese de istemese de.