Uzun bi şeyle döndüm buraya! Derin bir 'huh' çektim bittiğinde, umarım okurken sıkılmazsınız ahshdhhd
2.sezonun "bence"sini okuyacaksınız, yorum yapmayı ihmal etmezseniz seviniriiim, keyifli okumalar✨
*
Seninle bi' daha aynı yolda yürümem
Seninle yürüyene yolda tuzakların var
Bir daha asla dokunmam tenine
Senin teninden önce duvarların var*
Mine, 3 haftadır Hakan'ı görmüyordu.
Uluçınar kapandığında herkes bir tarafa dağılmış, hemen hemen bütün personel Gümüşok'a transfer olmuştu. Mine Gümüşok'a dönemeyeceği için bir sağlık ocağında iş bulmuştu. 3 haftadır burada çalışıyor ve her şeyden uzaklaşmanın iyi geldiğini inkar edemiyordu.
Yalçın'ın geri dönmesi, Erol Bey'in ameliyatı, Uluçınar'ın kendi küçük dramaları derken bir süredir alışılagelmiş düzenlerinin dışında yaşananlar herkesi yıpratmıştı. En çok da Mine'yi. Sağlık ocağında çalışmaya başladığı ve Hakan'dan uzaklaştığı günden beri uzun zamandır kafasında bir tortu gibi birikmiş duygularının yavaş yavaş çözüldüğünü hissediyordu. Birinkitilerin oluşturduğu tıkanıklık gidince yeniden berrak bir akılla düşünebiliyordu. Yaşananları en ince ayrıntısına kadar ama bir adım geriden, büyük resme bakarcasına incelediğinde neler olup bittiğini ancak görüyordu. Azla yetindiği, feda ettiği, kendinden verdikçe tükendiği bir hayattı karşılaştığı.
En basit tabirle yorulmuştu Mine. Cevapsız kalmaktan, dışarda bırakılmaktan, yok sayılmaktan... Birbirleri hayatında hangi sıfatla var olurlarsa olsunlar, Hakan bunu yapmaktan vazgeçmiyordu. Sevgili, eş ya da dost fark etmeksizin Mine, Hakan'ın duvarlarını aşamıyordu. Artık aşındırmaya çabalamaktan yorgundu.
Onu en son gördüğünde gideceğini söylemişti Hakan. Bir gün önce Uluçınar'ı tekrar kazanmak için planlar yapan adam bir gün sonra pes etmişti. Mine bu işin içinde başka bir şey olduğunu öyle iyi biliyordu ki...
Benim bir yolum yok demişti Hakan o gün. Kaybolmuş hissediyordu. Mine ona bir yol gösteremese de onunla kaybolurdu. Ancak Hakan buna izin vermiyordu. Nedenini anlatmıyor, en iyi bildiği şekilde çekip gidiyordu. Onun yanında olmaya her şartta ve koşulda hazır olan bir kadın varken karşısında, Hakan bunu umursamıyordu. Mine, tanıştıkları günden beri bir kez olsun Hakan'ın yanından ayrılmayan, en acı günlerinde dahi Hakan'ı terk etmeyen Mine, o zaman son raddeye geldiğini anlamıştı. Artık yalnızsın demişti Hakan'a. Bir daha onun yanında yürümemeye kararlıydı. Kendine başka bir yol bulacaktı ve en az Hakan kadar yalnız kalacaktı.
Şimdi eski bir fotoğraf vardı elinde. Aynı fotoğrafı Hakan'ın da hâlâ sakladığını öğrendiğinde yaşadığı mutluluğun üzerinden çok geçmemişti. Birkaç aydı belki. Ancak seneler öncesinde kalmış bir anı kadar uzaktı zihninde. Kederi büyüdükçe mutlu anılardan uzaklaşıyordu. Bundan sonra hiç mutlu olamayacakmış ve öncesinde de zaten hiç mutlu olmamış gibi.
Fotoğraf evlendikleri güne aitti. 13 sene geçmişti üzerinden. Evlendiklerinde öyle kimsesizlerdi ki neyin nasıl olacağına dair ufacık fikirleri bile yoktu. Uluçınar'daki dostlarından aldıkları yardımlarla sade bir nikah organize edebilmişlerdi fakat bu telaşların arasında fotoğrafçı ayarlamayı unutmuşlardı. O zamanlar Uluçınar'da çalışan bir doktor kendi kamerasıyla gelin ve damadın bir fotoğrafını çekmişti de ancak ellerinde bu fotoğraf kalmıştı o günden. Birer tane bastırmışlardı bu fotoğraftan ve tek düğün fotoğrafları olduğu için hep saklayacaklarına dair küçük bir espiri dönmüştü aralarında.