Derya kız arkadaşı ile yaşadığı için sürekli Talha'ya gidip geliyordu. Dışarıda buluşmaktansa evde bir demlik çay demleyip mısır patlatıyorlardı. Ve bir film açıp birlikte seyrediyorlardı. Artık evli bir çift gibi birbirlerine çok alışmışlardı. Üniversite bittiğinde Talha sonunda mühendis olarak bir işe girdi. Maaşı gayet yüksekti ve Derya ile çok mutluydu. Hiç tartışmıyorlar, öyle büyük kavgalar etmiyorlardı. Talha işten geldiğinde mutfağa geçip kendi yemeğini kendi pişiriyordu. Derya okuldan geldiğinde ise birlikte yiyyorlardı. Bu ilişki uzun bir süredir böyle devam ediyordu. Birgün yine birlikte sarılmış film seyrederken Talha'nın annesi aradı.Talha'nın annesi Emine hanım:
Emine - Naber oğlum iyi misin?
Talha - İyiyim anne sen nasılsın.
Emine - Bende iyiyim sağol kuzum. Nasıl gidiyor, herşey yolunda mı?
Talha - Valla burda herşey yolunda anne işe gidip geliyorum. Derya ile film izliyorduk bizde. Köyde ne var yok?
Emine - Burda da bildiğin gibi be oğlum. Baban berber dükkanına gidip geliyor işte. Arada söyleniyor. 'Ben yaşlandım artık Talha dükkanın başına geçseydi iyi olurdu' diyor. Boşver sen takma babanı. Mesleğini yap. Bende oğlum mühendis oldu diye hava atıyorum arkadaşlarıma. Gerçi babanda gurur duyuyor ama belli etmiyor. Başka bir değişiklik yok köyde. Haa unuttum bak, şey oldu geçenlerde... Hani yaşlı bir adam vardı bizim evin ilerisinde. Yıkık evde yaşayan adam hani. Sen küçükken sürekli onun yanına kaçardın top oynuycam diye. Bir gün seni ne çok aramıştım köyde.Talha olayı anlamak için istemeden sesini yükseltmişti.
Talha - Sönmez Emmi'ye ne olmuş anne.
Emine - Sönmez Emmi evet. Evinde ölü bulunmuş. Köpeği havlamış durmuş başında. Komşular öyle farketmiş. Bu köpek niye bu kadar havlayıp duruyor diye evine girmişler. Bir bakmışlar ki koltuğunda otururken son nefesini verivermiş. Kalp krizi geçirmiş. Onun cenazesi oldu işte. Gömdüler adamı. Doktor oğlu bile gelmemiş cenazesine. Karısıda gitmedi. Tabi kocası istermi eski kocasının cenazesine gitmesini. Kimse istemez. Oğlu bari gelseydi. Köylü çok ayıpladı. Yazık adama.
Talha - Tamam anne görüşürüz.Yasmin - Annen hiç birşey bilmiyor değil mi?
Talha telefonu annesinin yüzüne kapattı bir anda. Ağlaması gerekiyordu fakat tek bir damla yaş gelmiyordu gözünden.
Annem yıllardır Sönmez Emmi ile neler yaşadığımı bilmeden sanki önemsiz biriymiş gibi pat diye söyleyivermişti öldüğünü. Sanki yol kenarında bir sokak hayvanı ölmüş der gibi basitçe anlatıverdi. Ustamla yaşadığım bütün herşey bir anda gözümün önüne geldi. Çocukluğum ölmüştü o an. Çünkü ne zaman anneme 'Top oynamaya gidiyorum' diye dışarıya çıksam oyun oynamaktan vazgeçip kendimi Ustamın yanında bulurdum. Çocukluğum onunla geçmişti.
Peki ya Cesur ne yapmıştı Sönmez Emmi ölünce. O da sahipsiz mi kalmıştı Talha gibi. Kim kuru ekmeğini bölüşecekti şimdi onunla? Cesur, Sönmez Emmi'nin hareketsizce yattığını köylülere haber vermişti. Peki Cesur'a sahibinin öldüğünü kim haber verecekti.
Talha'nın düşünmekten başı ağrımaya başlamıştı. Bir ağrı kesici yuttu yetmedi. Başı deli gibi ağrıyordu. Bir ağrı kesici daha yuttu oda ağrısını dindirmeye yetmedi. Ağrı kesiciler çare etmezdi Talha'ya. Çünkü Sönmez Emmi'nin yanında onun da çocukluğu ölüp çoktan gömülmüştü.
Günlerdir acı çekiyordum. Ağlamak istiyordum fakat ağlayamıyordum. Arkadaşlarım beni güldürmek için espri yapıyorlardı fakat beni güldürmeyi başaramıyorlardı. Ne ağlayabiliyordum ne de gülebiliyordum.
Emmi Usta'nın ölümünden günler sonra bir arkadaşı aradı Talha'yı.
'Bende bir emanetin var. Sönmez Emmi bana bir anahtar verdi. Ölmeden önce sana vermemi istemişti. Nerenin anahtarı bilmiyorum. O ne yapacağını bilir dedi. Ben çok önemsememiştim açıkçası. Meğer öleceğini hissedip sana vermemi istemiş.'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Takım Elbiseli Adam
Short StoryDikkat! Bu hikaye tamamiyle gerçek bir hikayedir. Elimde geldiğince gerçeklikten sapmadan yazmaya çalışıyorum. Okuduktan sonra yorum yazarsanız çok mutlu olurum. Eleştiriye her zaman açığım.