KOKU
Sönmez Emmi oturduğu yerden yavaşça doğruldu ve koridora doğru ilerledi. Ivır zıvırların olduğu çekmeceyi karıstırmaya başladı. sonunda aradığını bulmustu. Elinde anahtarla kapıya doğru ilerledi ve anahtarı yavaşça çevirdi. Sonunda kilitli kapı açılmıştı.Sönmez Emmi o odanın içinde kaybolacağını biliyordu.Odaya girmeden önce her şeyi hesaba katmıştı. İçinin aciyacagini, vicdanının sizlayacağını bildiği için günlerdir buna hazırlamıştı kendini.
Kapının eşiğinden içeriye adımını attı ve oracıkta durdu. Önce odanın her köşesinde gözlerini gezdirdi dakikalarca ve tek bir adım daha atmadan öylece durmaya devam etti. Sanki ayakları oraya çivilenmişti. Ne ileriye gidebiliyordu ne de geriye. Eline bir kağıt bir kalem verseler bu odanın resmini gözleri kapalı çizebilirdi. Başını hiç oynatmadan öyle dikkatli bakıyordu ki etrafına sadece gözleri geziniyordu odanın içinde. Duvarlarda, raflarda, resimlerde, halıda ve ... Bir anda gözlerini yumdu sıkıca. Hayır oraya bakmayacaktı. Oraya bakmamak için gözlerini odanın içinde yavaş yavaş ilerletiyordu. Gözyaşları akmaya başladı yanağından çenesine doğru. O kadar sıcaktı ki akan her bir damla yanaklarını yakıyordu. Göz göze geldiği her şey gözlerini kanatiyordu kalbinden önce. Başını önüne eğdi ve yumduğu gözlerini yavaşça açtı. Adımlarını geriye doğru atıp odanın kapısını tekrar kilitleyip lavaboda yüzünü yıkadı ve evden uzaklaştı. Biraz yürüyüş yapmak ona iyi gelecekti. Ve yürüdükçe üşümekten kurtulacaktı. Kendini ne zaman kötü hissetse hep yürüyüş yapardı. Kaç km yürüdüğünü bilmiyordu. Şimdi bu yürüdüğü yol kadar geriye dönmek için yürüyecekti. Yürüdükçe elindeki tesbihini çevirdi durdu. Yürüdükçe ayakkabısının altında ezilen karlar kırt kırt diye ses çıkarıyordu. Sanki bir cezaevinde volta atar gibiydi. Gidiyor geliyor, tekrar gidiyor tekrar geri geliyordu aynı yolu.Hayat bu kadar zor muydu gerçekten? Nerede yanlış yapmıştı? Hayat neden yalnızlığı layık görmüştü ona? Yakacak bir odunu dahi yoktu. Biraz parası olduğunda iki bira alır ısınırdı.
Kafasının içinde susmak bilmeyen sesler vardı ve bu sesleri ancak kendi kendine konuşarak bastırabiliyordu. Düşünceler beynini kemiriyor ve günden güne bedeni yenik düşüyordu beynindeki bu gürültülü kalabalığa. Onu huzura erdiren tek şey uyumaktı. Uyuduğunda ise üşüdüğünü hissetmiyordu. Fakat bazı uyuduğu gecelerde de kabus gördüğü çok oluyordu.
Sessizliğin esir aldığı ev kapkaranlıktı. Sokak direğinin yaydığı hafif ışık ile bir mum yakıp odanın aydınlanmasını sağladı ve yatağına kıvrandı.***
Ertesi gün sabah erkenden uyanıp kahvede gazetesini okuyordu. İçtiği çay içini ısıtmıştı. İki bardak çay içip tekrar evine geri geldiğinde kendini kilitli odada buldu. Kalbinin ortasına oturan bir öfke vardı. Bir kaya parçası gibi oturmuş ve nefes almasını zorlaştırıyordu.
Odanın içinde yarım saat kaldıktan sonra daha fazla dayanamadı ve odanın kapısını kilitleyip dışarıya çıktı. Bu kokuya bir süre daha katlanmak zorundaydı.Odaya garip bir koku yayılmıştı. Daha önce kokladığı hiç bir kokuya benzemiyordu bu koku ve burnunu oldukça rahatsız ediyordu. Sönmez Emmi titiz ve disiplinli bir adamdı. Zaten giydiği takım elbiseden de bu anlaşılıyordu. Fakat bu kokuyu yok etmeye hazır değildi henüz. Beyninin içi karmakarışıktı. Sanki içinde ondan başka biri hatta biri de değil birileri vardı onu yönlendiren ve sürekli konuşan. Fakat dışarıdan bakıldığında yapayalnızdı işte. Dışarıdan bakıldığında zavallı bir adamdı. Aç ama açlığını belli etmeyen, üşüyen fakat üşüdüğünü belli etmeyen, evi dağınık ve pis ama takım elbisesi gayet temiz ve ütülü giyinen bir adamdı.
Eşi yıllar önce onu terkettikten sonra boşvermişti dünyayı. Karnını doyursa yetiyordu işte. Karın tokluğu haricinde bu hayattan beklediği başka bir şey de yoktu. Çay, sigara olsa yeterdi onun için. Arada sırada da iki bira...
O kilitli odayı temizlemeliydi ama nerden ve nasıl başlayacağını bilmiyordu. Erteledikçe erteledi. Daha sonraki günlerde temizlemekten vazgeçmişti. Her an Talha'ya yakalanabilirdi. Onu bu halde kimsenin görmesini istemiyordu. Talha yanına geldiğinde tedirgin davranmıyor, 'Ustaa' diye bağırdığı da bazen radyo çalarken gazete okuyor havası veriyordu bazense tesbihini çekiyordu.
Emmi Usta bu kokuya alışmıştı alışmasına ama peki ya komşularının alışamadığı bu kokunun sebebi neydi?
Talha yine bir yolunu bulup kaçmıştı evden annesi sakinleştikten günler sonra. Talha odayı görmek istiyordu. Topunu aldığı gibi sokağa fırladı Talha. Ve daha sonra topunu sektire sektire Ustasının evinin önüne gelmişti.
'Ustaaa evde misin? Diye bağırdı Talha.
Evdeydi Sönmez Emmi. 'Gel gel evdeyim' diye işaret etti eliyle.
Talha- Bil bakalım ben niye geldim.
Sönmez Emmi- Niye geldin söyle bakalım.
Talha- Hani benim merak ettiğim bir şey vardı ya. Kilitli oda.
Sönmez Emmi- Kokuyor evlat pis kokuyor.
Oraya giremeyiz. Kokudan bayılırsın o derece pis kokuyor yani.
Talha- Burnumuzu tıkarız Usta ya hadi be Usta.
Sönmez Emmi- Kokuyor dedim. Üstüne siner o pis koku sonra annen yine kızar sana.
Talha- Annem kızarsa bende senin yanına gelir, seninle yaşarım. Olmaz mı Usta?
Sönmez Emmi- Ben kendime bakamıyorum sana nasıl bakıcam acaba? Kaçma sakın evden. Senin evin sıcacıktır. İstediğin her yemeği annen yapıyordur.
Talha- Ya sen napıyorsun burada Usta? Soğuk olmuyor mu?
Sönmez Emmi- Ben soğuk havayı severim. Annem kış ayında doğurmuş beni ve tek oyuncağım kar taneleri olmuş. O zamanlar başka bir sevdiğim vardı. Tabi böyle konuşmak görüşmek yoktu. Telefon falan hiçbisey yoktu. Anca bakışırdık. Sonra onu babası başka biriyle evlendirdi.Unuttuk sonra tabi. Ne yapicaksin, kaçırmayın desen nereye kaçıracaksın. O evlendi hemen çocukları oldu. Sonra karım çıktı karşıma. Onu sevdim. Sonra hiçbir şeyini eksik etmeyeyim diye gece gündüz çalışıp çabalarken meğer sevgimi eksik etmişim. Yanlız bırakmışım onu. Kimsesiz bırakmışım. O zamanlar ben onu nasıl kimsesiz bıraktıysam o da beni kimsesiz bıraktı.
Talha- Üzülme be Usta. Beni de üzme. Bak ben varım şimdi yanında.
Sönmez Emmi- Cesur yanımda olmasaydı, o gece havlayıp beni uyandırmasaydı belki şuan hayatta yoktum.
Üzülmemek elde mi evlat. Nasıl üzülmeyeyim. Her gece Cesur'a anlatıyorum derdimi. Ekmeğimi onunla bölüşüyorum. Çocuklarım başka adama baba derken ben bir köpeğe babalık yapıyorum.
Talha- Banada yapıyorsun babalık. Akıl veriyorsun bana.
Sönmez Emmi- Senin baban var oğlum. Ben neden sana babalık yapayım.
Talha- Cesur'un da babası vardır belki. Ona neden babalık yapıyorsun?
Sönmez Emmi- Annen merak eder seni. Hadi git artık geç oldu.
Talha- Tamam Usta bir dahaki gelişimde istediğin bir şey var mı?
Sönmez Emmi- Cesur'a biraz ekmek getir. Başka da birşey istemem. Birde kitap oku.Talha 'Tamam Usta getiririm' diye evine doğru yol aldığında Sönmez Emmi de bir bilinmezliğe doğru yol almıştı. Dünden kalan yarım bir ekmeği vardı. Biraz kuruduğu için ıslatıp onu yemişti. Boş karnınıda doyurmak bu kadar basitti işte. Peki aç olan ruhu ne olacaktı. Kim doyuracaktı guruldayıp duran ruhunu. Bir Neşet Ertaş vardı onu yanlız bırakmayan. Belkide derdine ortak ettiği bir o vardı. Onu yakın görüyordu kendine söylediği şarkı sözlerinde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Takım Elbiseli Adam
Cerita PendekDikkat! Bu hikaye tamamiyle gerçek bir hikayedir. Elimde geldiğince gerçeklikten sapmadan yazmaya çalışıyorum. Okuduktan sonra yorum yazarsanız çok mutlu olurum. Eleştiriye her zaman açığım.