Her zaman olduğu gibi hızlıca uyandığında aklına o cümle geldi.
"Her şeyi biliyorum."
Bu da ne demekti? İkizi nasıl her şeyi bilebilirdi? Bunun o günlük bir hata olması ihtimaline şans vermek isteyip tuvalete gitti. Bu sefer sağ kolu acıyordu. Elini yüzünü yıkadıktan sonra baş ağrısı şiddetlendiği için içinden bir küfür savurdu. Bu iş uzarsa baş ağrısı yüzünden hastaneye bile kaldırılabilirdi.
Sağ kolunu dikkatli bir şekilde incelediği zaman gözündeki yara gibi bir çizik olduğunu fark etti. Ama bu çizik cidden büyüktü. Bileğinin birkaç parmak üstünden başlayıp omuzunun birkaç parmak altında son buluyordu.
Normale göre şu an kardeşinin ona seslenmesi gerekirdi ama seslenmedi. Tuvaletten çıkınca kapının önünde kardeşini göremedi.
"Salondayım Samu."
Gelen ses ile her şeyin o günlük bir hata olmadığını anladı. Salona ilerledi ve kardeşini koltukların birinde yayılarak otururken buldu. Atsumu, Osamu'nun gelmesi ile oturuşunu düzeltti.
Gözü, karşısında aklı karışık bir şekilde duran çocuğun sağ koluna kaydı.
"Kötü olmuş, ama bu benim ağrılarımın yanında hiçbir şey."
Osamu'nun hâlâ anlamsız bir şekilde baktığını fark edince oturması için karşısındaki koltuğu işaret etti.
"Otursana."
Osamu hipnoz olmuş gibi denileni yapmış ve Atsumu'yu inceliyordu. Gözleri yine kızarmıştı.
"Ne olduğunu soracaksın değil mi? Anlatayım."
Atsumu, sırtını geriye doğru yaslayarak konuşmaya başladı.
"Açıkçası dikkatini çekmemek için her gün aynı hareketleri yapmak, aynı şeyleri söylemek cidden zordu. İyi rol yaptım."
Osamu hâlâ Atsumu konuya açıklık getirmediği için sinirli duruyordu. Her şey ortadaydı, bu oyuna Atsumu da dahildi ama bir açıklama lazımdı.
"İlk başlarda söylemek istemedim, her gün bir darbe almak cidden can acıtınca dayanamayıp söyledim. Düşünsene, gözlerin kıpkırmızı ve kalbindeki ağrı büyüyerek uyanıyorsun. Her an kalp krizi geçirecekmişim gibi bir his veriyor."
Osamu sadece dinliyordu. Gözlerindeki kızarıklığın nedenini şimdi anlamıştı.
"Ben de bugünde sıkışıp kaldım Samu. Olayı sadece sana bırakmak istedim, bu süreçte de düşündüm. Tüm günlerimiz böyle geçse ne kadar kötü olur veya nasıl bu oyundan çıkarız diye."
Derin bir nefes alıp verdi.
"Cevap bulamadım. Uğraşmak da istemedim. Olayı sana bıraktım. Ama senin aldığın bu yara izleri..."
Konuşmasını yarıda kesip kardeşini inceledi. Gözündeki kırmızı çizik, sağ gözünün üstündeki morluk ve sağ kolundaki büyük kırmızı yara izi... Daha fazla bakmak istemeyip bakışlarını kendi ellerine çevirdi.
"...Canımı sıktı. Ben bu acılara katlanırım, belki de kalbimdeki ağrının artması ile de ölürüm bilinmez. Bir şekilde kurtulurum. Ama sen ölümcül yaralar değil, acı veren yaralar alıyorsun. Bu işe son vermek istedim."
"Bu yüzden şimdi söylüyorum. İlk başlarda bencilce davrandığım için özür dilerim."
Hâlâ ellerine bakıyordu. Yaptığı bencilceydi bunu biliyordu. Bu olay kolay aşılacak bir şey değildi ve bunu bilerek tüm yükü ikizine atmaya çalışmıştı. Nasıl bu işe son vereceklerini bilmiyorlardı. Tek bildikleri Osamu'ya çarpan kişiyi bulmaktı. Onu bulduktan sonrasını hep beraber düşüneceklerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
blanc en noir | SunaOsa
ActionArkadaş kelimesi "arka taş" lafından gelir. Savaş sırasında sırtını yaslamak amaçlı kullanılan bu taşlar bir süre sonra "arkadaş" kelimesinin adı olacak şekilde türemiştir. Şu an arkadaş oldukları söylenemezdi ama bulundukları savaşta birbirlerine y...