Kendi internetini kontrol etti ama kendi internetinde sorun yoktu. Suna'nın internetinde sorun olsa dahi uyandığını haber edip ikizlerle konuşmak için arardı. Hiç değilse Osamu böyle düşünüyordu çünkü böyle bir durum yaşanmamıştı ama Suna'yı tanırdı. Bu yüzden endişelenmişti.
Aklına Suna'yı aramak gelince telefon rehberinden Suna'yı bulup aradı.
"Aradığınız kişiye şu an ulaşılamıyor. Lütfen daha sonr-"
Duyduğu ses ile telefonu kapatıp tekrar saate baktı. Suna bu saatte kesinlikle uyanırdı. Bu yüzden aklı karışmıştı. İkizi bunu fark etmiş olacak ki Osamu'ya seslendi.
"Sorun ne?"
Saçlarını geriye doğru atarken ikizine cevap verdi.
"Suna'nın telefonu kapalı. Çoktan uyanırdı."
Atsumu göz devirip televizyon izlemeye devam etti.
"Ne var yani? Geç uyanacaktır bugün belki de. Veya şarjı bitmiştir. Aşık mısın niye bu kadar endişelendin?"
Duyduğu şey ile ikizine yanındaki yastığı fırlattı ve yastığı atarken cevap verdi.
"Hayır!"
"Evet."
Suna hayatına gireli ne kadar oldu bilmiyordu. Ama onunla geçirdiği vakitlerde kendini iyi hissediyordu. Bileğine bağlı olan kırmızı ipin diğer ucunu bulmuş gibi hissediyordu.
Ve Suna'ya karşı olan hislerini herhangi bir arkadaşına hissedeceğini düşünmüyordu.
Onu seviyordu. Ona alışmıştı ve onun şu anki alışılmadık yokluğu bile ona garip geliyordu.
Kendisine gelen yastığı tekrar ikizine fırlattıktan sonra (çakma) sarışın çocuk konuşmaya başladı.
"Aynen aynen. Öyledir."
" TSUMU!"
Klasik kavgaları ve klasik Miya ikizleri...
~
"Yok Tsumu ben çocuğun evine gidiyorum."
"Evini mi biliyorsun aptal?"
"Bulurum. Kes sesini."
Onca saatin geçmesine rağmen Suna'dan haber yoktu ve işin kötü yanı saat yaklaşıyordu. Bu durum iki çocuğu da iyice germişti ama Atsumu gerildiğini belli ederse kardeşi bu şehri altına üstüne getirir Suna'ya ulaşırdı. Bunu bildiği için sakin duruyordu.
Ne Suna ikizlerin evine gitmişti, ne de ikizler Suna'nın evine gitmişti. Ama yine de birbirlerinin evleri hakkında bilgi sahibiydiler. En azından hangi civarda oturduğunu biliyordu. Etrafa sorarak da Suna'nın hangi binada oturduğunu öğrenirdi.
Acele ederek evden çıktı ve Suna'nın evine doğru hatırladığı kadarıyla gidiyordu. İlk zamanlar arabanın nereden geldiğini anlamak için arabayı izlemişti ve araba caddenin sağ sokağındaki yerden gelmişti. Oraya gidip biraz da Suna'nın tarif ettiğiyle Suna'nın evini bulabilirdi.
Telefonunun çalması ile durdu. Arayan kişinin Suna olduğunu düşünerek telefonu cebinden çıkardı ama arayan kişi kardeşi Atsumu'ydu.
Yorulduğunu arayan kişiye bakmak için durduğunda fark etti. Bu yüzden telefonu açtığında kaldırım kenarına oturdu. Biraz soluklanması gerekirdi.
"Ne var Tsumu?"
"Evde tek sıkıldım, neredesin tam olarak? Ben de seninle geleceğim."
Derin bir nefes aldıktan sonra konuşmaya başladı.
"Konumu atıyorum. Yolu bulamayıp kaybolursun öteki türlü. Seninle uğraşmak istemiyorum."
"ABİN İLE DÜZGÜN KO-"
İkizinin sesi yükselirken telefonu kulağından uzaklaştırıp yüzünü ekşitti. Ardından telefonu bir şey demeden kapattı.
Konumu atıp soluklanırken mesajların Suna'ya gidip gitmediğini tekrar kontrol etti. Ama mesajlar hâlâ gitmemişti. Saat akşam olmaya yakındı ve Suna'daki bu sessizlik gericiydi...
~
"SAAAMUUUU~."
İkizinin ona seslenmesi ile yerinden kalktı ve üstünü başını düzeltti.
"Gidelim hadi."
Atsumu'nun gevezeliği ve Osamu'nun merakın strese, stresin ise sinire dönüştüğü bu gerilim dolu yolu şu an ikisi yürüyordu.
Aslında Atsumu'nun sıkılma sözü bahaneydi. O da Suna'yı merak etmişti ve ikizini tek bırakmak istemiyordu. İkizi ile beraber gidiyor olmak biraz da olsa içini rahatlatıyordu. Suna'dan haber alırlarsa asıl o zaman tam anlamıyla rahatlayacaktı tabii ki...
Sokağı yolda -her zamanki- ikiz kavgalarını yaparak bulmuşlardı. Bir yokuş çıkıyorlardı ve üç sokak yukarısı Suna'nın evinin olduğu sokaktı.
Ama bir tuhaflık vardı.
Sokağa yaklaştıkları her an siren sesleri duyuyorlardı.
"Sen de duyuyor musun Tsumu?"
"Evet Samu."
İkisi bir anda koşmaya başlamış ve yokuşu bu sayede hızlı çıkıyorlardı. Bir yanılma yoktu, sokağa yaklaştıkça siren sesleri geliyordu ve bir kalabalığın sesi de yükseliyordu.
Sokağa geldiklerinde buz kesmişlerdi. Suna'dan neden haber alamadıklarını anlamışlardı.
Suna'nın evinden sağlık çalışanları sedyedeki Suna ile ambulansa doğru ilerliyorlardı. Sokak, şoktan konuşamayan, Suna'yı görüp ağlayan, ya da genç bir çocuğa bunu yapan caniye küfürler savuran kişiler ile doluydu.
İki çocuk da gözlerine inanamıyor ve oldukları yerde duruyordu. Ama Atsumu bir şekilde konuşma gücü bulabilmişti.
"Osamu..."
Osamu, sedyedeki sevdiği çocuğa bakıyordu. Kilitlenmişti resmen. Yine de ismini duyması onu kendine getirmişti. Bacakları kontrolden çıkmış gibi kendine gelir gelmez düşünmeden ambulansa doğru koştu. Kalabalıktaki kişileri yararak ambulansa doğru koşarken Atsumu dolu gözleriyle sadece izledi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
blanc en noir | SunaOsa
AçãoArkadaş kelimesi "arka taş" lafından gelir. Savaş sırasında sırtını yaslamak amaçlı kullanılan bu taşlar bir süre sonra "arkadaş" kelimesinin adı olacak şekilde türemiştir. Şu an arkadaş oldukları söylenemezdi ama bulundukları savaşta birbirlerine y...