"Ambulans ça...rın!"
"Hey, u...nık kal!"
"...lans!"
"...yi mi...n!"
Sesler Osamu için bazen çok net, bazen ise kesik kesik geliyordu. Çoğu zaman kulakları çınlıyordu. Ölecek miydi? Her şey bu kadar mıydı? Öldükten sonra ne olacaktı? Film şeridi dedikleri şeyi ne zaman yaşayacaktı? Peki ya kardeşi... Kardeşi ne hâlde olacaktı kim bilir?
Ölmek istemiyordu, yeterince bilincini açık tutmaya çalışıyordu. Bunu, etrafında bağıran insanların dediklerini algılamaya çalışarak yapıyordu.
" 'SAMU!"
Bu bağıran kişi kardeşiydi, bunu kolaylıkla anlayabilmişti. Nasıl bu haldeydi hatırlamıyordu. Ölmezse ve ne olduğunu sorsalar "Bilmiyorum." derdi.
Kardeşi, yerdeki ikizinin yana doğru düşen kafasını iki eli arasına alıp gözlerine bakacak şekilde kafasının açısını değiştirdi.
Bir yandan ikizinin adını bağırıyor, bir yandan iyi olacağını, dayanmasını söylüyordu. Ne kadar ayık kalmaya çalışsa da açık olduğuna bin şahit gerekecek gözleri temelli kapandı. Kulakları son kez çınlarken son duyduğu şey ikizinin çığlığıydı...
~•~
Derin uykusundan uyandığında yataktan nefes nefese fırladı. Ellerine baktı, ardından elleri ile vücudunu yokladı.
"Nasıl yani? Rüya mıydı?"
Zihni tüm yaşadığı şeyleri çok net hatırlıyordu oysa. Ambulans ve yardım için bağıran insanlar, ardından ikizinin gelişi, onun bağırışı...
İkizinin bağırışı aklına gelince gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı, elleri ile yüzünü ovuşturdu. İçinde garip bir his vardı. Bir daha aynı rüyayı yaşama korkusu.
Nasıl bir şeyse her şeyi hatırlayıp rüyanın o noktaya nasıl geldiğini hatırlamıyordu.
"Nasıl olsa bir rüya, bu kadar takılma Osamu."
Kendine böyle aptal bir moral konuşması yaptıktan sonra elini yüzünü yıkamak için tuvalete gitti. Suyu soğuk ayarlayıp kendine gelmek için yüzünü, ensesini, bileklerini yıkadı. İster istemez rüyanın etkisindeyken kardeşinin ona seslenmesi ile suyu kapatıp tuvaletten çıktı.
"Ne var, 'Tsumu?"
"Birlikte kahvaltı yapalım diyecektim."
Atsumu'dan böyle bir teklif almak şaşırtmıştı, normalde onun gelip "Tüm onigirilerini yedim." diyip ikizini sinir etmesi gerekirdi.
"Tamam."
Ne kadar soğuk ve düz bir cevap verse de içten içe mutlu olmuştu. Kardeşi onu sinirden komaya sokacak kadar uğraşırdı ama yine de onunla vakit geçirmeyi severdi.
Bir şeyler hazırlayıp sessizce yemeye başladı. Atsumu bir şeyler anlatıyor, Osamu ise kafasını sallayarak dinlediğini belli ediyordu. Yemekleri bitip etrafı topladıkları sırada Atsumu dışarı çıkma fikrini sunmuştu. Okullar kapalıydı ve tatil kendisi için çok sıkıcı geçiyordu, dışarı çıkmak fena bir fikir değildi.
Atsumu, Osamu'nun dolabından giyinmeyi severdi. Bir şekilde Osamu'yu ikna edip onun kıyafetlerinden bir şeyler alabilmişti. İkisi de ince ve terletmeyecek bir şeyler giymişti. İkizinden farklı olarak Osamu kafasına siyah bir şapka geçirmişti.
" 'Samu, ince giyinsen de siyah kıyafet her türlü seni terletecek."
Kardeşine hak verse de siyah giyinmeyi severdi, ayakkabısına kadar siyah giyinmişti. Kardeşinin sırtına orta hızda vurarak konuşmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
blanc en noir | SunaOsa
AzioneArkadaş kelimesi "arka taş" lafından gelir. Savaş sırasında sırtını yaslamak amaçlı kullanılan bu taşlar bir süre sonra "arkadaş" kelimesinin adı olacak şekilde türemiştir. Şu an arkadaş oldukları söylenemezdi ama bulundukları savaşta birbirlerine y...