2.0

54 9 18
                                    

"Ben Miya Osamu."

Bay Rintarou susup kalmış, ifadesindeki şaşkınlığı bozmadan karşısındaki adama bakıyordu. Bu şaşkınlık yıllar sonra sevdiği kişinin sesine benzer tonda bir ses duymasıyla beraber aynı zamanda karşısındakinin sevdiğine olan benzerliğinden de kaynaklıydı.

Aynı kişi olmadığını tabii ki biliyordu Bay Rintarou, ama o kişinin bir parçasını karşısında görmek ve beklenmedik bir misafir onu fazlasıyla şaşırtmıştı.

"Kaç yıldır içeridesiniz? 15? 20? Daha doğrusu, bunun bir önemi yok benim için. Ömrünüzü orada çürütseniz bile bu size olan nefretimi azaltmayacak. Aksine acı çekmeden öldüğünüz için sinirlenebilirim bile. Aynı şekilde sizin de acı çekerek ölmenizi dilerdim, dilemekteyim."

Gri saçlı oğlan dudaklarını ıslatıp karşısındaki kişiden çıt çıkmayacağını anlayınca konuşmaya devam etti.

"Böyle yapmanıza sebep olan şey neydi? Neden bunu yapmak istediniz? 16 yaşındaydık. Bu tarz olaylarla baş etmemiş olmamız gerekirdi. Tek uğraşımız voleybol olan çocuklar iken bizi neden böyle bir hayata sürüklediniz?"

Bay Rintarou konuşmak için ağızını aralasada sesini çıkaramamıştı. Masadaki demire kelepçelenmiş olan elini sıkarak tırnaklarını eline geçirdi.

"Konuşmak için buraya geldim, nefret dökmek için değil. Bu yüzden bir cevap verin."

Titrekçe bir nefes aldı Bay Rintarou. Ve şokun etkisiyle zorla tuttuğu telefona konuşmaya başladı.

"Babana ne kadar da benziyorsun."

"Huh?"

Karşısındaki adamın kaşları çatılırken verdiği ifade ile iyi bir başlangıç yapmadığını kavramıştı. Ama ağızından çıkan tek cümle buydu.

"Babama benzediğimi nereden çıkardınız?"

B. Rintarou tam konuşacakken bir polis kapıyı açtı ve bir uyarıda bulundu.

"Son 1 dakika."

Polis kapıyı hızlıca çarpıp ikiliyi baş başa bırakırken B. Rintarou hızlıca konuşmaya başladı.

"Beni dinle Osamu. Babanı çok yakından tanıyorum. Suna ile içinde olduğunuz döngüde bir zamanlar ikimiz vardık ve baban, biz döngüden çıkalım diye kendisini öldürmeyi seçti."

Söylediği şeyin ağırlığını tek nefeste söylemenin acısını derin bir nefesle azaltmayı denedi.

"Bunu bu şekilde açıklamak istemezdim ama sürem az. Senden beni affetmeni beklemiyorum, sonuçta değer verdiğin birisini öldürdüm ama bunu o istedi, zorundaydım. Sadece..."

Duraksadı ama bu sürenin az oluşu sebebiyle uzun sürmedi.

"... Sadece babanın ölümünü bu şekilde açıklamak zorunda olduğumu bil. Ve babana çok benzediğini de unutma."

Gri saçlı adamın duydukları ile gözlerinin dolduğu anlaşılabiliyordu.

"Az kalsın unutuyordum. O eve hiç uğradın mı bilmiyorum ama uğradıysan burada olmazdın, bu yüzden senden tek bir isteğim var. O eve mutlaka uğra, olur mu?"

İki polisin içeri girmesi ile B. Rintarou telefonu kapatıp yerine geri koydu. Polisler fevri davranıp B. Rintarou'yu odadan çıkarırken Osamu sadece izledi. Ardından Osamu'nun olduğu odadaki kapı yavaşça açıldı.

"Görüşme saati bitti bayım, çıkmanız gerekiyor."

Osamu harap olmuş bir şekilde telefonu kapatıp hiçbir şey söylemeden ayağa kalkıp kapıyı açmış polisin kenarı çekilmesi ile dışarı çıktı.

blanc en noir | SunaOsaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin