I

859 19 1
                                    

Siyahlıkla kaplanmış ovanın üzerine dökülen kanlar toprağın rengini değiştirmeye yetmezken acı dolu çığlıklar yıllar süren sessizliği bozmuş , artık yaşam barındırmayan dağlarda yankılanmaya başlamıştı.

Ellerindeki demirden meşalelerle ilerleyen elf birliği önlerini aydınlatmaya zar zor yeten ateşin ışığıyla koşuyor , sınırlarına saldıran vampirleri yakalamaya çalışıyordu. İçlerindeki geçen her günle büyüyen öfke yorgun bedenlerini ayakta tutan yegâne şeydi. Öyle ki koştukları mesafenin uzunluğunu umursamadan aynı hızla yollarına devam etmiş ezeli düşmanlarını inlerine kadar takip etmişlerdi.

" Koşmaya devam edin! Kimse geride kalmasın. " Birliğin lideri kalın sesiyle bağırmış askerleri ilerlemeye zorlarken birkaç metre ötelerindeki vampir sürüsü içlerinde büyüyen korkuyla birlikte insanüstü hızlarıyla birkaç aydır kaldıkları yıkık kaleye sığınmış , kurtulmaya dair umutlarını canlı tutmaya çalışmışlardı. Ancak onlardan hemen sonra kaleye giren elfler o umudu yıkmakta oldukça kararlıydı.

Büyük bir hesapları vardı ve bu hesap kapanmadan da vampirlerin peşini asla bırakmazlardı.

Vampirlerden alacakları koca bir dünya vardı. Sadece elflerin de değil herkesin , her türün , en küçüğünden en büyüğüne her canlının vampirlerden alacağı vardı. Yitip giden hayatlar , sönüp giden bir doğa , hayali dahi kurulamayacak kadar kötü bir gelecek bırakmışlardı onlara. Ellerindeki her şey alınmış acı dolu bir yaşam kalmıştı geriye. Koruyamamışlardı kendilerini , ailelerini , evlerini. En çok da bu yüzdendi nefret edişlerinin sebebi. Çünkü ellerinden izlemekten başka hiçbir şey gelmemişti.

Birbiri ardına atılan adımların çıkardığı sesle her bir vampir tek tek yakalanmış ne halde oldukları umursanmadan ellerindeki meşalelerle diri diri yakılmaya başlanmıştı. Çığlıkları etrafa yayılsa da ölümlerine sebep olan bedenlerde ise tek bir hüzün yoktu. Gözleri merhametten yoksun , ruhları iyilikten uzaktı. Yitip gidenler geride sadece siyahlık bırakmakla kalmamıştı. O siyahlığı içlerine de yaymıştı. Artık eskisi gibi değildi hiçbirisi. Umut etmeyi bırakmışlardı. Zaman , ellerinde kalan tek şeyi de almıştı.

Üzerlerindeki ateşten kaçmak için bilinçsizce etrafa koşan bedenlere bakan komutanın içindeki nefreti gözlerine yansırken birliği bulundukları harabeyi aramaya başlamıştı çoktan. Tek bir vampirin bile ellerinden kaçmadığından emin olmak istiyordu her biri. Hepsinin öldüğünü bilmek bu karanlık günlerde içlerini rahatlatacak tek şeydi. Belki onları daha da siyahlığa yaklaştıracaktı ama zaten her yer ondan ibaretken bundan kaçınmaya çalışmak gereksiz bir çabaydı.

" Efendim. " Birliğindeki elf başını eğmiş selamını verirken gözleri hemen önündeki küle dönüşmeye başlayan bedene kaysa bile umursamamış görevini yerine getirmeye odaklanmıştı. Acımak artık yapacağı bir hata değildi. Kalbi o kadar temiz değildi." Aşağıda esirler var. "

Askerin söyledikleriyle etraflarındaki birkaç askerin bakışları üzerilerine dönmüştü. Komutan ise duyduklarıyla kaşlarını çatmış , içindeki dinen öfke yeniden alevlenirken hızla aşağı inmeye başlamıştı. Hür yaşamlarında bile acıdan uzaklaşamazlarken bir de halkının esir hayatı yaşamış olması gerçeği zihnindeki ateşi daha da harlandırmıştı. Adımlarını hızla atarken merdivenlerin yıkılan duvarları ile görüş açısına girmeye başlayan geniş ovayla aldığı nefesi vermişti yavaşça. Hüzün yine öfkenin arasına girmiş , içindeki yas kendisini belli etmişti. O kadar yıldan sonra sonlarının bu şekilde olmasını kabullenemiyordu bir türlü. Bunun bir son olduğunu özellikle de böyle bir son olduğunu kabullenmek istemiyordu zihni. Ama öyleydi. Artık ellerinden bir şey gelmezdi.

Gözlerini hızla önüne çevirmiş düşüncelerini zihninden atmaya çalışırken ilerledikçe görmeye başladığı bedenler selamlarını vermiş başlarını yerden kaldıramayarak komutanlarına yolu göstermişti. Yumruk yapmaktan eklem yerlerinin beyazlaştığı elleri ise aynı hisleri paylaştıklarının en büyük göstergesiydi.

NigredoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin