Zaman sanki geriye akmış , her şeyin bir tekerrürden ibaret olduğunu gösterirken ay her zamanki gibi gökyüzündeki yerini almıştı.
Etrafta büyük bir sessizlik vardı ama bahçede oturmuş sabırsızlık içinde bekleyenler için bu tamamen yanılgıydı. Zihinleri bütün kaoslara bedeldi. Öyle ki düşüncelerinin içinde her biri kendini kaybetmişti. Düşmek ile yere çakılmak arasında sanılanın aksine oldukça kalın bir çizgi vardı. Bu çizgi öylesine kalındı ki sınırı aşsan bile hangisine daha yakın olduğunu asla bilemezdin.
Düşmek üzere miydi her biri yoksa çoktan yere çakılmışlar mıydı? Acının şiddeti bazen öylesine büyük olurdu ki hissetmek için acıdan çok daha fazlası gerekirdi. Bunun başında ise şüphesiz pişmanlık gelirdi.
Pişmanlık etraflarını çepeçevre sarmış , vicdan azabı boğazlarını sıkarken nefes almak her zamankinden daha zordu. Sabah yaşananların sadece bir rüya olması için içten içe dualar etseler de biliyorlardı ki , bu mümkün değildi. Çünkü hata yapmışlardı.
İki ay önceki sessizlik ve çaresizlik yeniden gün yüzüne çıkmış , ' gerçekten de bizden kurtulacağınızı mı sandınız? ' diyerek onlarla alay ederken karşılık dahi veremiyorlardı. Ve bunun getirdiği öfke ise sadece kendilerini yiyip bitirmekle kalıyordu.
Kraliçenin parmakları belli bir ritim içinde ahenkle masaya çarparken çıkan sesin farkında bile değildi. Ne olduğunu dahi anlayamadan kendisini anıların içinde bulmuştu. Her şey kontrolü dışındaydı ve buna alışmış olması gerekse bile yapamıyordu. Sanılanın aksine mükemmel değildi , sadece öyleymiş gibi davranıyordu.
Yaklaşık bir yıl önce yaşananlar yavaş yavaş gözünün önünden geçerken aradan hem asırlar geçmiş hem de saniyeler öncesiymiş gibi hissediyordu.
Briella'nın saraya ilk gelişi gözlerinin önüne gelmiş , korkarak etrafına bakan genç kızı hatırlamıştı. Tir tir titreyen bedeni ve göz bebeklerinden akıp yere damlayan acınası benliği.
İlk başlarda ki bilgisizliğini unutmak mümkün bile değildi. En ufak şeye dahi merakla bakışı ve öğrenmek için çabalayışı içini ısıtmıştı. Masumluğu berrak bir deniz misali ortadayken ona karşı herhangi bir kötü duygu beslemek mümkün bile değildi. Ama belli ki eksikti. Kendisi dahi fark edemese de küçük görmüştü genç kızı. Öyle ki sabah verdiği tepkileri dahi tahmin edememişti. Çünkü ondan her hangi bir tepki beklememişti. O kadar bilgisizliğin arasından kendine pay çıkartmak isteyen yanı yenik düşmüş , bir felaketin eşiğine dönüşmüştü.
Şimdiyse keşkelerle kendini tüketmekten başka bir şey yapamıyordu. Nasıl böyle bir hata yapabilirdi bilmiyordu. Bu konunun hayatları için ne kadar önemli olduğunu biliyordu. Ama hala daha Briella'nın tepkisine şaşırmadan edemiyordu.
Zihninin içinde kaybolmuş , ellerini boynuna götürürken tek amacı biraz daha nefes almaktı ama düşünmeye devam ederse bunun mümkün olmayacağı açıktı. Bu yüzden de oturduğu yerden hızlı bir hamleyle kalkmış üzerindeki gözlere aldırmadan saraya doğru adımlamaya başlamıştı. Daha fazla oturarak vakit harcamak istemiyordu.
Adımlarını saraya çevirmiş karmakarışık bir zihinle ilerlemeye başlamıştı. At arabasının saraya girmesinden sonra ki telaşını ve gördüklerini elbette ki hatırlıyordu. Unutulması kolay bir manzara değildi. Çünkü gerçeklerin bedelini gözler önüne seren ve duyguların nasıl bir felakete yol açabileceğini gösteren bir kanıttı.
Asırları devirdiği hayatında bir çok şey görmüş ve yaşamıştı. Ama bunların arasında esaret hiçbir zaman yer almamıştı. Ki bunun olmaması için de elinden geleni yapardı. Belki de bu yüzden esaretin bir zihinde neler bırakacağını bilememişti. Çünkü Briella onun gözünde küçük bir çocuktan farksızdı.
Ne yapacağını asla bilmez , her şeyi sürekli sorar , yavaş öğrenir ve öylece ortalıkta dolaşırdı. Her gün ona yapılması için işler verilse bile bunun da bir çok bölümünü başkaları yapardı. Ama o kendisinin yaptığını düşünür ve göğsünü kabartarak yürürdü. Masumluk muydu bunun adı emin değildi çünkü zihnine çoktan saflık olarak kazınmıştı.
Ayakkabısının çıkardığı sesler kulaklarında yankılanmış , düşünceler yavaş yavaş geri çekilmişti. Normalden çok daha uzun bir zaman alacaktı genç kızın odasına gitmesi. Ne demesi gerektiği konusunda tam olarak emin değildi ama bu sefer şansa bırakmamak konusunda kararlıydı. Bu yüzden de her şeyi tekrarlamış , yapması gerekenleri zihninde tek tek sıralaya dizmişti.
Pencerelerden içeri süzülen ışık etrafa loş bir hava katarken köşeyi dönmesiyle karşısına çıkan kapıya bakmış emin adımlarla ilerlemişti. Bundan sonrası ise sürükleyici ancak bir o kadar da yavaş ilerleyen bir yazı gibiydi.
Kapının açılması için bir kaç dakika beklemiş karşısına çıkan uykulu beden ile gülümsemişti. Karmakarışık saçları , zar zor açık tuttuğu gözleri ve dağılmış geceliği ile oldukça komik bir haldeydi.
" Biraz konuşabilir miyiz? "
Saniyeler içinde kendisini odanın içinde bulmuş , yavaş yavaş açılmaya başlayan uykusuyla yorganını düzeltip oturması için yer açan bedene bakmıştı. Her şey çok normal ve bir o kadar da saçmaydı.
Bir kaç dakika boyunca yatağın ucunda oturmuş , yanında oturan bedenin ayılmasını beklemişti. Bu bekleyişi sonuç vermeye başlamış , Briella oturduğu yerde dikleşmiş oturuşunu düzelterek , daha zinde bir şekilde ona bakmaya başlamıştı.
" Seninle sabah ki konu hakkında konuşmak istiyorum. Tepkilerin bazı şeyleri yanlış anladığını gösteriyor ama umarım yanılıyorumdur. "
Kendinden emin çıkan sesiyle alacağı tepkilere dikkat kesilmiş ancak ufak bir baş sallamasından başka bir şey alamamıştı. Bu içindeki gerginliği uyandırmış ellerini sıkmak istese de kendisine engel olmuştu. Kraliçe olmasının üzerinden çoktan üç asır geçmişti bile. Ve bu asırların içine kimsenin elde edemeyeceği tecrübeleri de eklemişti. Ustalaştığı şeylerde yanılması olanaksızdı.
Genç kız ise beklediği konu ile sadece başını sallamış ve boş gözlerle ona bakmaya devam etmişti. Ne yapacak bir şeyi ne de düşünecek hali vardı. Artık akışına bırakmak istiyordu. Bu çoğu zaman olanaksız gibi gelse de gözüne şu sıralar istediği tek şey buydu.
" Tam olarak neyi yanlış anladım. Bana da açıklar mısınız? "
Tepkisiz hali ise fark etmese bile bulunduğu durumu daha da çıkmaza sokuyordu. Ama sadece yapılan eylemler değil verilen tepkiler de benliğin bir parçasıydı. Bu yüzden sorgulamadı.
Hatta konudan fazlasıyla uzaktı. Öyle ki dalgın gözlerini öylece odada gezdirmiş ve bir kaç saniye ne yaptığını sorgulamıştı. Bu halleri kendisine pek yabancı gelmese de bir başkası için de aynı şey söylenemezdi. Kraliçenin ağzı hareket ederken büyük bir hararetle konuşsa bile sözlerinin bir anlam ifade etmemesi de bunun kanıtıydı.
Boşluk daha da derinleşirken bulunduğu durumun içinden nasıl çıkacağını bilmiyordu. Çıkmak bile aklına gelmiyorken bir çözüm aramak fazlasıyla mantıksızdı. Ama buna gerek kalmadı. Dakikalar sonra boşlukta yankılanan ve gittikçe şiddetlenen ses onu bulunduğu ana geri getirmek için yeter de artardı.
" Ve oğlum da iyileşecekti. Biz de bu yüzden çok sevindik. Bu yıllardır beklediğimiz tek şeydi. Bu yüzden de sana karşı hala daha çok minnettarız. "
O kadar konuşmanın içinden bir kaç cümle iyi gibi gözükse de boğazında acı bir tat bırakmış , yutkunamamıştı.
Haklı çıkmıştı. Yıllardır zihninde dolaşan birbirinden saçma düşüncelerin içinde; bilememekten yakınırken ilk defa bildiği bir şey için canı bu denli yanmıştı.
Kendisinin hiçbir anlamı yoktu. Varlığının bir başkasına mutluluk getirmesi ise sadece kurmacaydı. Evan olmasaydı eğer tüm o sevgi sözcükleri de olmayacaktı. Söylenen iltifatlar , şefkatle sarılmalar , yardımlar ve teşekkürler. Artık hepsi anlamsızdı. Varlığı sadece onunla sınırlıydı.
Ve hayatı boyunca ilk defa öğrenmemek istedi. Burada bulunmasının , bu saraya gelmesinin asıl sebebi de bu olursa eğer biliyordu ki yıkılacaktı. Çünkü elindeki tek ev diyebileceği yer burasıydı. Bu yüzden öğrenmemek en iyisiydi. Cahillik yeri geldiğinde mutluluk da getirebilirdi.
From stars ✨
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nigredo
RomanceBundan sonraki bütün gecelerinde yanında bir başkasının olacağını bilmek kazandığı onca zaferlerin içinde şüphesiz ki en güzel olanıydı.