Hıçkırıkları giderek şiddetlenirken oturduğu yerde bilinçsizce sallanmaya başlamıştı genç beden. Gözlerinin akı ağlamaktan kırmızıya dönmüş , yanakları tahriş olmuştu. Ama yine de ağlamaya devam ediyordu. Öyle bir ağlamaydı ki bu sanki ruhu parçalara ayrılmış gözyaşları gibi azar azar terk ediyordu bedenini.
Hayatı karşısına oturmuş ete kemiğe bürünürken geçmişte biriktirdiği tüm duyguları , düşünceleri yüzüne çarpıyordu. O kadar uzun süre susmuştu ki artık çığlıkları bile bir işe yaramıyordu. Acıtıyordu. İçindeki bir şey canını öylesine çok yakıyordu ki ağlayışları zaman zaman yalvarışlara dönüşüyordu. Ama bunun dahi farkında olamayacak kadar kaybetmişti kendisini.
Kaybolmuş gibiydi. Ve bu onu öylesine boğuyordu ki ne yaparsa yapsın geçmeyecek gibiydi. Nerede olduğunu dahi bilemezken çıkış yolunu nasıl bulabilirdi ki?
Geçmişi çok fazla bastırdığında geçmiş olmaktan çıkar ve seni ele geçirirdi. Tıpkı sinsi bir yılan gibi yavaşça koynuna giyer bir dost gibi her anında yanında olurdu. Seninle üzülüyor seninle gülüyor sanırdın ama bu sadece bir yanılgıdır. O senden beslenir ve en ihtiyacın olduğunda da gırtlağını keser nefessiz bırakıverir. Güzelliği de buradan gelir.
Bu , zaman içinde hayattan öğreneceğin bir dersttir. Ve zamanı geldiğinde de hayat sana bu dersi verirdi. Hıçkırıklar içinde kendini kaybeden bedene bakarken bunu biliyordu. O bunu öğrenecek kadar yol kat etmişti hayatta. İstese de istemese de...
Şimdiyse elinden hiçbir şey gelmiyordu. Öğütlerin ve nasihatlerin anlamsızlığı da buradan gelirdi işte. Sen ne kadar söylersen söyle onun için zamanı gelmediyse eğer bunu öğrenemez. Herkesin hayatı kendisinedir. Ve hayat dış müdahalelere izin verecek kadar yüce değildir. Hepsini kendisi öğretmek ister.
Odasının ortasında tozlarla kaplı zeminde otururken bunun bilincinde olmak , zaten var olan yüklerini daha da ağırlaştırıyordu. Son üç gün onun için öylesine kötüydü ki yere çakılmak bile daha az yakardı canını. Ama yıllardır olduğu gibi yine bir şey yapamamıştı.
" Özür dilerim. Özür dilerim. Özür dilerim. Be- " Hıçkırıkları bir kez daha sözünü keserken saatler önce söylediklerini yine tekrar etmeye başlamıştı. Kalbi acıyordu. Göğsünün ortasında öylesine büyük bir ağırlık vardı ki nefes dahi alamıyordu. Çok zordu. Yaşamanın zor olduğunu sansa da asıl zor olan hissetmekti. Hislerle ve duygularla kaplı bir bedende nefes almaya devam etmek sanıldığı kadar kolay değildi.
Güneş doğmaya başlamış , perdelerden zar zor içeri giren ışık etrafi aydınlatmaya başlarken bu birlikte selamladıkları ilk sabahtı. Ama ikisi için de hayal ettiklerinden çok uzaktı.
" Ella... " Uzun bir aradan sonra konuşmasıyla genç kız başını yavaşça kaldırmış kızaran gözleriyle kendisine bakmaya başlarken bulundukları an canını yakıyordu. Hayat için hüzün kotasını doldurduğuna olan inancı yine yanılmıştı. Hüzün bir türlü bırakmıyordu yakasını. Yine de isyan etmedi. Bunun en ufak bir şeyi bile değiştiremeyeceğinin bilincindeydi.
Fazlasına gerek yoktu. Sol gözünden bir damla yaş yavaşça yanağından aşağı düşerken kelimelere ihtiyacı yoktu. Demek istediklerini anlamıştı yeşil gözler. Yüzü kasılmış yeniden ağlamamak için dirense de gözyaşları birbiri ardına akmaya devam etmişti.
Tüm acıları ve gözyaşları ile bulunduğu yerde dizlerinin üzerine geçmiş , bir kedi gibi bir kaç adım atarak önündeki bedene doğru ilerlemiş ve hiçbir şeyi umursamayarak kucağına oturmuştu. Bir kaç gün içinde bir asra bedel acı ve özlem birikmişti içinde. İkisi de bunun farkındaydı.
Kucağına oturmasıyla gözyaşları içindeki gözleri birbirini bulmuş hissettiklerini saklama gereği duymadan bakmışlardı birbirlerine. Bu yakın temas cesaret ister gibi görünse de ikisinde de bu duygudan en ufak bir kırıntı bile yoktu. Birbirlerine karşı olan iletişimleri artık öylesine bir noktaya gelmişti ki herhangi bir temas için düşünmelerine bile gerek yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nigredo
RomanceBundan sonraki bütün gecelerinde yanında bir başkasının olacağını bilmek kazandığı onca zaferlerin içinde şüphesiz ki en güzel olanıydı.