Öğrencilerin şikayetleri asla bitmiyordu. Jungkook o günlük sıradan bir ders işlemeye karar verdiyse, sıkıcı olduğundan yakınırlardı. Farklı bir etkinlik yapmaya karar verince ise yine hoşlarına gitmeyen bir şey buluyor, yapmak istemiyorlardı. Jeon Jungkook öğrencilere karşı fazla hassastı, çoğu zaman bu şikayetlere kanıp onlar ne istiyorsa o şekilde dersi devam ettirmeye çalışırdı. Kim Taehyung dikkatini çekmeye başladığından beri bu hassas tarafını köreltmeye çalışıyordu. Daha disiplinli olmak için uğraşıyor, öğrencilerin dersi öğrendiğine ve daha sonra üstüne düşündüğüne emin olmaya çalışıyordu.
Bu yüzden itirazlara aldırış etmeden her öğrencinin önüne boş bir kâğıt koymuştu. Sınıfın önüne tekrar geldiğinde onlara döndü ve kollarını göğsünde birleştirdi.
"İtiraz istemiyorum. Herkes en az sekiz dizeden oluşan, istediği konuda bir şiir yazacak. Bugünkü etkinliğimiz için dize sayısı ve zaman dışında sınırımız yok." Sesi pek de sert sayılmazdı ama böyle konuşmasına alışık olmayan öğrencilerin şaşırdığı belliydi. "Süre bittiğinde elinizde yeterli malzeme olmazsa puan kırabilirim, unutmayın. Yirmi dakikanız başladı."
Herkesten itiraz nidaları yükselse de riske atmak istemediklerinden, ellerine kalem alıp kâğıda dönmüşlerdi bile. Bazıları hemen bir şeyler yazmaya başlamış olsa da çoğu bir süre yalnızca kağıtlarıyla bakışmış, oflayıp durmuşlardı.
Jeon Jungkook öğrencilerini izlerken gülümsemesine engel olmaya çalışıyordu. Bu memnuniyetsiz halleri içini biraz cızlatsa da bunu yapmasının amacını düşünüp kendisini motive ediyordu. Şu an her birinin üzerlerinde bir baskıyla yazmaya çalıştığının farkındaydı. Süre koymasa, bir konu verse, yumuşak davransa bile şiir yazmak zorunda kaldıklarında böyle bir baskı altında kalacaklardı illaki.
Öğrenciler şimdi güvenli konular seçmeye çalışıyor olmalıydı. Doğa hakkında yazacaklardı ya da arkadaşlık hakkında birkaç alakasız dize. Puan kaybetmemek için yazım kurallarına öyle dikkat edeceklerdi ki yapmayacakları yazım hataları yapacaklardı. Yazacak şeyler kalmadığından, süre bitmek üzere olduğundan aynı sözleri tekrar edenler olacaktı. Jungkook tüm bunların farkındaydı. Bu yüzden kıvranan öğrencilere karşı gülümsemek fazla acımasız geliyordu.
Yine de kolundaki saate bakıp "Süreniz bitti, kalemler bırakın!" derken sırıtmaktan kendini alamadı. Öğrenciler başlarken çıkardıkları itiraz dolu sesleri bitirirken de kullanmaktan geri durmamışlardı.
"Şimdi herkes kağıdını ikiye katlasın, eline alsın ve kapının önünde tek sıraya girin." Çocukların kafası karışmıştı, öğretmenlerinin dediğini yaparken kendi aralarında mırıldanıp teoriler üretiyorlardı. Jungkook sırf bunları merak ettiği ve dinlemekten zevk aldığı için birkaç dakika fazladan oyalandı.
"Arka bahçeye iniyoruz. Dışarı çıkana kadar sessiz olalım lütfen, herkes derste." Şiirlerini sesli okumak zorunda kalacaklarını düşünüyordu öğrenciler, bu yüzden sınıftan çıkıyor olmalarına rağmen ayaklarını sürüye sürüye ilerliyorlardı. Kapıdan çıkmadan önce, terliklerini ayakkabılarla değiştirirken birbirlerine endişeli bakışlar atıyordu. Jungkook bu bakışların anlamını biliyordu: En rahat, en sevdikleri öğretmenleri onları hayal kırıklığına uğratmıştı.
Bahçeye geldiklerinde öğrencileri hilal şeklinde dizdi Jungkook. Kenarda, kimsenin fark etmediği bir yerde büyük, metal bir leğen duruyordu. Jeon Jungkook meraklı bakışlar eşliğinde gidip leğenle geri döndüğünde o bakışlar iyice meraklanmıştı.
Söylemek için dersin başından beri beklediği cümleye başlamadan önce, ellerini çırptı ve kocaman gülümsedi. "Gençler, lütfen kağıtlarınızı sekiz parça olacak şekilde yırtın ve buraya atın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
we started the fire
Fanfiction(and we'll end in flames) colleagues to lovers, misunderstandings, 90's love, highschool teachers @absimisa ile @diamiyamizu ortak hikayesidir