Kim Taehyung'un odanın karşı köşesinde dikiliyor olması çok rahatsız ediciydi Jungkook için. Durum zaten yeterince utanç verici ve rahatsızdı, böyle yapmaya gerek yoktu. Jungkook da garip hissediyordu ve içten içe sakinleşmeye çalışıyordu ama dışarıdan korkmuş bir fareye benzemediğine emindi.
Taehyung yatağının ayak ucunda, ayakta duruyordu. Kucağında yastığı vardı, bir kalkan gibi önüne almış ama oyuncak ayıymış gibi sarılıyordu. Komik görünüyordu neredeyse, Jungkook gülümsemesini saklamak zorunda kaldı.
"Oturun lütfen, Kim Taehyungssi. Odanızı açtınız zaten, mahçubum."
"Böyle düşünmeyin, siz odanızdan oldunuz zaten. Hem bu öneride bulunan bendim. İyiyim böyle, görevliler de ek yatağı şimdi getirir."
On beş dakikadır böyle bekliyorlardı ve gelen giden olmamıştı. Jungkook'un eşyaları taşınmış, Taehyung'un odasında yer açılmıştı fakat ek yatak hala ortada yoktu. İkisi de tüm gün öğrencilerle uğraşmaktan yorulmuştu ve böyle garip bir ortamda beklemek zorunda kalmak adeta acı vericiydi.
"Sahi," dedi Jungkook sessizce. "Böyle bir şeyi kabul edeceğinizi düşünmemiştim. Aynı odada kalmamızı yani."
Taehyung kucağındaki yastığa sarılmayı bırakıp yastığı yatağın üstüne bıraktı. Kolları önünde bir şey olmadan birleşmişti şimdi. Geriye, duvara yaslanırken konuştu. "Keyif yapmaya gelmedik sonuçta, Jungkookssi. Öğrencilerimiz önceliğimiz. Başka şansımız olmasaydı dışarıda çadırda yatmayı teklif edecektim."
"Öyle tabii." Kendisi de aynı şekilde düşünüyordu ancak şimdi ters kaçmıştı dediği. Utandı, düzeltmek istedi. Ne yazık ki bir şey diyemeden odanın kapısı çaldı.
Gelen görevli ek yatağı, yastığı ve yorganı yerleştirip giderken ona teşekkür etmek dışında ikisi de konuşmadı. Jungkook eşyalarını alıp banyoya girdi, rahatça giyinmesi için Taehyung'a odayı bırakması gerektiğini düşünmüştü. Pijamalarını giyip odaya geri döndüğünde ışığın çoktan kapatılmış olduğunu gördü yatağına gitti sessizce.
Sırt üstü yattı, yorganı üstüne çekti. Yorgunluktan kasları sızlıyordu ve başı ağrıyordu ama gözleri cin gibi açık, tavanı izliyordu. Nasıl uyuyacağını bilmiyordu, birkaç metre yanında bir başka adamın varlığı zihninde alarm gibi öterken uyuyabileceğini sanmıyordu. Yokmuş gibi yapmaya çalışmaktan başka çaresi yoktu. Kendi başına, kendi evinde ve odasında nasıl uyuyorsa öyle yapmalıydı.
Gözlerini kapatıp her gece yaptığı gibi duasını okumaya başladı. Göz kapaklarındaki karanlık yerini sakin, tanıdık manzaralara bırakırken vücudu da yavaş yavaş gevşiyordu. Yine de öyle kolayca uykuya dalamayacağını biliyordu Jungkook ama bu da bir şeydi.
Jungkook mırıldandığının farkında değildi. Onun varlığını unutmuş olan Taehyung bu mırıltılarla adeta irkilmişti. Ne olduğunu anlayana kadar karanlıkta göz gezdirdi. Jeon Jungkook'un kendisine seslendiğini düşündü bir an, belki de iyi geceler dilediğini. Fakat adam sessizce bir şeyler demeye devam ediyordu. Taehyung duyduğunu belli etmemeye, ne yapıyorsa bozmamaya karar verdi. Biraz siniri bozulmuştu ama, uykuya dalmasına az kalmışken Jungkook'un sesiyle başa dönmüştü. Daha çok devam ederse tüm gece uyuyamayacağından korkuyordu Taehyung. Neyse ki Jungkook'un mırıltısı kısa süre içinde fısıltıya dönüştü ve sonra da kesildi, Taehyung da anlamadığı sözleri dinlerken çoktan uyuyakalmıştı bile.
Jeon Jungkook beklediğinden daha erken ve dinç bir şekilde uyanmıştı. Taehyung'un hala uyuduğunu görmek içinde garip bir zafer duygusu uyandırmıştı, öyle kalması için sessizce banyoya girip hazırlanmaya koyuldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
we started the fire
Fanfiction(and we'll end in flames) colleagues to lovers, misunderstandings, 90's love, highschool teachers @absimisa ile @diamiyamizu ortak hikayesidir