Jeon Jungkook dudaklarını büzmüş, kollarını çaprazlamış şekilde tahtanın önünde dikilirken öğrencilerini izliyordu. Kesinlikle böyle bir ders beklemiyordu. Öğrenciler tahtadakileri defterlerine geçirirken çıt bile çıkarmıyordu, çok ilginçti. Dikkati dağınık görünen öğrenci sayısı bile inanılmaz azdı, hepsi kafasını gömmüş yazı yazıyorlardı.
Jungkook sabah sınıfa girerken tam tersi bir tepki beklemişti. Öğrenciler onu şaşırtmış, iki ders geçmesine rağmen şikayetlere başlamamışlardı. Jungkook'un nöbet günüydü bugün, Han Minsung alçısını çıkarttırmak için doktora gittiğinden bu sınıfın beden eğitimi dersini doldurmak durumunda kalmıştı. Şansına, sonraki iki ders de kendisine aitti. Önce konuyu işleyip görevini bitirmek, çocuklar sıkılınca da farklı bir etkinlik yapmayı planlamıştı. İsteseler onlarla top bile oynardı dışarı çıkıp fakat çocuklar dünyanın en örnek öğrencilerine dönüşmüş gibiydi. Hoş, bu sınıf her zaman diğerlerinden daha iyi dinlerdi dersi ancak bu kadarı da şaşırtmıştı Jungkook'u.
Bir sınıfta ders dinlenmesine sinirlenebileceğini hiç düşünmezdi de, işte o gün de gelmişti.
Gözlerini kısarak yazmayı bitirmiş, merakla devamı için kendisine bakan öğrencilerde gezdirdi bakışlarını. "Size ne oldu böyle?"
Çocuklar birbirlerine bakıp bu sorunun anlamını çözmeye çalışıyordu telepati yoluyla. Jungkook bunu fark edince derin bir nefes alıp kollarını çözdü ve öğretmen masasının köşesine oturdu.
"Hepiniz başarılı, iyi öğrencilersiniz zaten ama bu ders aşkının birden oluşmasını ilginç buldum. Zaten müfredattan önde gidiyorduk, siz de böyle devam ederseniz haftaya sonraki senenin konularını da bitireceğiz." Öğrenciler yine kafaları karışmış göründü. Öğretmenler hep bunu istemez miydi? Şimdi niye şikayet ediyordu Jeon Jungkook?
Suçlulukla başını eğmiş bir kız kafasını kaldırınca Jungkook'la göz göze geldi. Jungkook'un kaşlarını kaldırmasıyla kız da dökülmüştü.
"Öğretmenler nöbet günlerinde çok gergin oluyor. Çoğu azıcık ses çıkarsak bile zaten nöbetçi olduklarını, yorulduklarını söyleyip kızıyorlar. Siz bize çok yansıtmıyorsunuz Jungkooknim fakat siz de çok stresli oluyorsunuz. Boş derslerinizde hep... Balkona çıkıyorsunuz öyle değil mi?" Kız yine başını eğip sessizce bitirdi sözünü. "Bizim dersimize girdiğinizden bunu da yapamadınız."
Jungkook'un kaşları çatıldı. Üç yıldır Shin Ryujin'in dersine giriyordu ve tanımıştı onu. Kız ana karakter olmaya bayılıyordu. Böyle konuşmalar yapmak, gözlemlerinden bir şey çıkardığını sanmak ve sınıfı örgütlemek hobisiydi adeta. Bir keresinde bir hafta boyunca okuldan geç çıkmışlardı ve tüm sınıf okula pijamayla gelerek protesto etmişti. Fikrin Ryujin'den çıktığını bilmeyen yoktu, Jungkook diğer olayları hatırlamak bile istemiyordu.
"Nöbetçi öğretmenler için boş ders diye bir şey söz konusu değildir arkadaşlar. Bir öğretmen olmadığında buraya girip sizin de boş dersiniz olmadığına emin olmak benim görevim. Sözde balkon keyfimle veya nöbetçilik stresimle bir alakanız olamaz. Tüm bunlar mesleğimizin bir parçası, ve sizin sorumluluğunuzun tamamen dışında. Düşünceliliğinizi ve bu sayede derse olan ilginizi takdir ediyorum fakat lütfen bundan sonra da sadece derslerinizle ilgilenin. En azından okuldayken."
Masadan inip tekrar sınıfın ortasına geçti. "Madem derse bu kadar kapıldık... Ne yapacağımızı biliyorum. Bugün için bunu düşünmemiştim ama şimdi tam zamanı." Ceketinin iç cebinden bir kibrit kutusu çıkardı, içinden bir tane aldı ve çaktı. "Boş dersimde çıkıp kullanamadım nasıl olsa, bari kibritler bir işe yarasın öyle değil mi?" Yarısına kadar yanan kibriti sallayarak söndürürken Ryujin'in gözlerini kaçırdığını gördü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
we started the fire
Fanfiction(and we'll end in flames) colleagues to lovers, misunderstandings, 90's love, highschool teachers @absimisa ile @diamiyamizu ortak hikayesidir