Orada, Jungkook bana sarılıyken ne kadar kalmıştık bilmiyordum ama Jennie ona beni dışarıya çıkarmasını, hava almanın bana iyi geleceğini söylemişti.Jungkook beni kendine yaslayarak yürümeme yön verirken, öylece ona ayak uydurmuştum.
Arka bahçeye çıktığımızda havanın soğuk olduğunu hatırlatan sert bir rüzgar esmişti. İstemsizce titrediğimde, Kolu sırtıma yaslı bir şekilde duran Jungkook bunu fark etmiş olacak ki "Bir dakika bekle," dedi. "Hemen geleceğim."
Bir dakikadan daha kısa bir süre sonra elinde, bana ait olmadığına emin olduğum mor bir kapüşonlu hırka ile döndüğünde ona baktım. "Ama o benim değil," dedim uzun süre ağladığım için kısılan sesimle. "Biliyorum," dedi Jungkook fermuarı kapalı olan hırkayı sweatshirt gibi başımdan geçirirken. "Benim zaten." Sanki bir bebekmişim gibi hırkanın kollarını da kollarıma geçirerek giydirdiğinde utandığımı hissederek bakışlarımı kaçırdım.
"Burada mı kalalım yoksa bir yere gitmek ister misin?" diye sorduğunda "Parka gidebilir miyiz?" diye sordum kendimden beklemediğim bir şekilde, hevesli bir sesle.
Gülümseyerek başını hafifçe eğdi. "Gidelim," dedi. "Nereye istersen oraya gidelim."
Sırası değil.
İçimdeki eşeklerin tepişmesinin, atların oynaşmasının, hayvanat bahçemin çığrından çıkmasının hiç ama hiç sırası değil.
Beraber sitenin içindeki parka doğru yürümeye başladığımızda "Daha iyi misin?" diye sordu Jungkook. Yavaşça başımı onaylarca salladım. "Hala korkuyorum ama şu an sakinim," dedim ellerimi hırkanın ceplerine sokarken. "Bazen böyle aniden, fazla korkak tepkiler verebiliyorum. Seni de uğraştırdım, üzgünüm." Ona baktığımda, bana dünyanın en boş şeyini söylemişim gibi baktığını gördüm.
"Seni de uğraştırdım, mı?" dedi inanamaz bir sesle. "Yani gerçekten mi?" diye devam ettiğinde istemsizce güldüm. İçinde bulunduğum durum düşünülürse gülmek imkansız gibi görünüyordu ama Jeon Jungkook, bir cehennemin içinde bile çiçekler açtırabilecek bir adamdı.
"Lalisa," dedi sonra işin espri kısmını bir kenara bıraktığını belli eden bir sesle. "Senin iyi olman için uğraşmaktan yorulmam."
Bir elini saçlarına atarak hafifçe saçlarını karıştırdı. Tanrım, O... Utanmış mıydı?
"Yani demek istediğim... Biz arkadaşız ve senin iyi olman, güvende olman beni mutlu eder bu yüzden, bunların olması için uğraşmaktan yorulmayacağım." Kulakları kızarmıştı. O gerçekten bunları söylerken utanıyor, konuşurken bir an için bile olsa bana bakmıyordu.
Minnettar bir ifadeyle ona baktım, üzerinden çekmediğim bakışlarımın farkındalığı ile kısa süreliğine bana baktı ve ardından hızla önüne dönerek adımlarını hızlandırdı. "Sanki dünki ergenim anasını satayım," diye söylendi kısık bir sesle. Muhtemelen duymadığımı düşünüyordu bu yüzden utanarak kendisine kızmasını, onu peşi sıra takip ederken gülümseyerek dinledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
someone you loved | liskook
Fanfiction"Sanırım tüm acıyı uyuşturma şeklin hoşuma gitmişti." ••• Lalisa Manoban, çaresizliğin kucağına doğmuş bir ruhun sahibiydi. Jeon Jungkook ise o ruhu sarıp sarmalamayı düşe kalka öğrenecekti. ••• "Sanırım kaçmama yardım etme şeklini sevdim." Jeon Ju...