32

1.2K 102 68
                                    

"Yurdun sahibi her kimse, Joon Seon'u tanıyor olmalı, eğer şu an onu şikayet edersek bizim Jane'i almamıza izin vermeyecek," dedi Taehyung sıkıntıyla elini alnına yaslarken

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Yurdun sahibi her kimse, Joon Seon'u tanıyor olmalı, eğer şu an onu şikayet edersek bizim Jane'i almamıza izin vermeyecek," dedi Taehyung sıkıntıyla elini alnına yaslarken. Jane bugün hastaneden tekrar yurda gönderilmişti, akşam olmadan önce, kimin onu alacağı belli olacaktı. Taehyung ve Jennie, çökmüş görünüyorlardı. Bir haftadır her gün hastanede, Jane'in yanındaydılar ve Taehyung bir yandan Joon Seon ile uğraşmak zorunda kalmıştı. 

"O...O şu an nerede?" diye sordum tedirgince. Aklıma o gece geldikçe ürperiyordum. Üzerinden geçen iki üç günde o anları atlatmam pek mümkün değil gibiydi. "Onu benim eski evime kapatmıştık," dedi. "Ama bu sabah yurdun sahibi arayarak Jane'i almamız için ufak bir ihtimal bile varsa, Joon Seon'u elimizde tutarak bu şansı kaybedebileceğimizi söyledi. Kendisinde bir takım sakatlıklar bıraktık tabii ama onu yurda geri götürmek zorunda kaldık."

Sıkıntıyla iç geçirerek başımı ellerimin arasına aldım. Bizi Jane ile tehdit ediyordu. Elimizi kolumuzu bağlıyordu. Artık Taehyung ve Jennie de Jane'e duygusal olarak bağlanmaya başladığından, karar vermek ve mantıklı düşünmek hepimiz için çok zordu. "Yurt, Jane'i bize vermeyecek," dedim başımı kaldırıp Taehyung'a bakarak. Başını onaylarcasına salladı. "Bunu tahmin edebiliyorum. Jane'i o şerefsiz alırsa, onu şikayet edebilir, geri alabiliriz. Sorun, biz Jane'i alana kadar olan sürede onunla kalmak zorunda olması. Neler yapabileceğini hepimiz az çok biliyoruz artık."

Yapabileceklerinin bir sınırı olmadığını biliyoruz.

Peki ama o... Tüm bunları neden yapıyor?

"Biz Jane'i geri alır almaz, o orospu çocuğunu öldürmemem için hiçbir sebep kalmayacak," dedi Jungkook sinirle yanıma otururken. Gergindi, düzensiz nefes alışlarından ve sıktığı yumruklarından bunu anlamak zor değildi. Taehyung'un yüzünde tehlikeli olarak adlandırabileceğim bir gülümseme belirdi. "Öldürmek mi?" dedi bunu beğenmediğini belli eden bir tonlamayla. "Ölmek onun için bir kurtuluş olmaz mı sence de?" Dedikleri üzerine Jungkook duraksadı ve ona baktı. Çabuk öfkeleniyordu ve Taehyung'un bakış açısından daha önce düşünmediği belliydi. 

Taehyung ayağa kalkarak "Ben bir Jennie'ye bakayım," dedi ve yanımızdan geçerken Jungkook'un omzunu sıvazlayarak "Sabırlı ol," diye mırıldandı. 

Yutkunarak önüme döndüm. İşin bu kısmına, girmek istediğimi pek zannetmiyordum. Bilmesem de olurdu. Korkuyor, kolayca ağlıyor, pes edişin eşiğinde duruyor olabilirdim ama Joon Seon'a zarar vereceklerini söylediklerinde 'Lütfen bunu yapmayın, o kötü birisi ama siz onun gibi değilsiniz,' diyemezdim. Ona, istedikleri gibi zarar verebilirlerdi. Söz konusu o olduğunda, acıma ya da merhamet duygularım devre dışı oluyordu. Canını yaktığı tek çocuk değildim, onlarcası vardı. Ne yaşarsa yaşasın, ona zarar veren hiç kimseye dur diyeceğimi sanmıyordum. Bunu ben yapsaydım, karanlık bir odada korkuyla ağlayan küçük Lalisa'ya ihanet olurdu. Bize ihanet olurdu. Joon Seon'un, ölmeyi dilemesini ancak yaşamaya devam etmesini diliyordum. 

someone you loved | liskook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin