Jungkook, o gece eve gelmemişti.
Dün de eve gelmemişti.
Ve bugün, mahkemeye bir günden daha az bir zaman kalmışken o, hala burada değildi.
Uyuyamıyordum, yemek yiyemiyordum, onu çok fazla merak ediyordum.
Hiçbirimiz ona ulaşamıyorduk, telefonu kapalıydı. Evine de gitmemişti. Taehyung, olanları öğrenmekle baş edemediği için yalnız kalmak isteyebileceğini söylemişti ama ben öyle düşünmüyordum.
Bana geleceğini söylemişti, söz vermişti.
Ona inanıyordum.
Eğer söz verdiyse, mutlaka geri gelirdi.
Peki neredeydi?
Beklerdim, beklemek sorun değildi çünkü zaten hayatım, onu beklemekle geçmişti ve geleceğini bilirsem, onu bir ömür bekler, geleceği ana tutunarak yaşamaya devam ederdim.
"Hasta ettin kendini iki günde," dedi Jennie yatakta yanıma oturarak. "Jungkook dönüp seni böyle gördüğünde çok üzülecek." Anında dolan gözlerimle ona baktım. "Dönecek, değil mi?"
"Tabii ki dönecek," dedi kolunu omzuma sararak. "O seninle hayata döndü, sensiz nefes alabilir mi sanıyorsun?" İç çekerek başımı omzuna yasladım.
"Birbirimize bu kadar alıştığımızı fark etmemiştim," dedim kısık bir sesle. "Onu iki gün görmemenin, beni böyle mahvedeceğini bilmiyordum. Yıllarca görmeden beklemiştim oysa, şimdi... Şimdi neden böyle zor geliyor? Sanki... Sanki nefes alamıyor gibiyim."
"Çünkü bu defa, onu yalnızca bir arkadaşı sever gibi sevmiyorsun. Kalbindeki en özel yeri ayırmışsın ona ve gözlerin onu görmediğinde, kalbin sıkışıyor. Birini sevdiğinde böyle olur, yanında o varken aldığın nefes bile daha huzurlu gelir. Ve o yokken, onun yanında hissettiğin huzuru da ararsın."
"Sen de Taehyung'u öyle mi seviyorsun?" diye sordum. Güldü ve omzumdaki elini kaldırarak yavaşça saçlarımla oynamaya başladı. "Evet," dedi. "Ben de Tae'yi öyle seviyorum."
"Peki Yoongi?" diye mırıldandım. "O, Roseanne'yi nasıl seviyor?"
"Ah, o hikaye..." diye mırıldandı. "Rosie tam bir bebektir," diyerek anlatmaya başladı. "Sakardır, sevimlidir, çocuksudur... Filmlerden fırlamış gibidir yani. Biz üniversitedeyken, lisedeki arkadaşlarından sıkılırdı ve okul çıkışlarında sürekli yanımıza gelirdi. Kaç tane üniversite öğrencisinin ona çıkma teklifi ettiğini, bir süre sonra saymayı bırakmıştık. Ama o üzerindeki ilginin hiç farkında olmuyordu, Jimin'e ilgi duyuyordu."
Jimin'i gördüğümü hayal meyal hatırlayabiliyordum. Sarhoş olduğumuz gece, Roseanne'yi öptüğü için ona ırz düşmanı olduğunu söylemiştim.
"Jimin çok iyi biridir ve bir ara, gerçekten onun da Rosie'yi sevdiğini düşünüyordum ama sonra, Jimin'in hislerinin, okuldaki çoğu öğrenci gibi, gördükleri bu bebeksi kıza duyulan basit bir hoşlantı olduğunu fark ettim. Ve bunu benimle beraber fark eden bir diğer kişi de Yoongi'ydi. Rosie'nin babası biraz sert bir adamdır, hatalara pek tahammülü yoktur ve bu yüzden kızıyla iyi anlaşamaz. Rosie hatalar yapmaya meyillidir çünkü." Kaşlarımı kaldırdım. "Birkaç sakarlığın kime ne zararı olabilir ki?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
someone you loved | liskook
Fanfiction"Sanırım tüm acıyı uyuşturma şeklin hoşuma gitmişti." ••• Lalisa Manoban, çaresizliğin kucağına doğmuş bir ruhun sahibiydi. Jeon Jungkook ise o ruhu sarıp sarmalamayı düşe kalka öğrenecekti. ••• "Sanırım kaçmama yardım etme şeklini sevdim." Jeon Ju...