31

1.3K 109 63
                                    

Kalbimin içinden Jungkook'un kalbine uzanan bir köprü vardı, küçük Lalisa, o köprünün üzerinde Jungkook'a doğru koşuyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kalbimin içinden Jungkook'un kalbine uzanan bir köprü vardı, küçük Lalisa, o köprünün üzerinde Jungkook'a doğru koşuyordu.

Yaşanacak her şeyin sonunda, yolunun Jungkook'a çıkacağını bilseydim, gücümü hiç yitirmezdim, dedi küçük Lalisa.

Söylediklerimden sonra Jungkook, bana daha sıkı sarılmıştı ve ağlamıştı. Birbirimize sarılı bir şekilde öylece kalmıştık, konuşmaya ihtiyacımız yokmuş gibiydi. Su soğumaya başladığında, önce Jungkook sudan çıkmış, bornozla geri dönmüştü. Ayağa kalkmama yardım edip arkasını döndüğünde, iç çamaşırlarımı çıkartarak küvetin yanındaki kirli sepetine attım. Elindeki bornozu alıp üzerime geçirdiğimde, tekrar bana döndü. "Hemen üzerini giydirelim," dedi beni yavaşça kucağına alırken. "Üşütüp hasta olacaksın yoksa."

O odaya dönmek istemiyordum, o yatağı görmek istemiyordum ama huysuz, küçük bir çocuk gibi davranmak istemediğimden sessiz kalarak kollarımı Jungkook'un boynuna sardım ve başımı göğsüne yasladım. Saniyeler sonra halen Jungkook'un beni indirmeyişiyle başımı kaldırdığımda, odanın çıkışındaydık. Şaşkınca ona baktım. "Sen... Yani ben... So-sorun olmazdı..." diyerek konuşmaya çalıştığımda, bakışlarını bana çevirdi. "Yaşadıklarına ben bile dayanamıyorken, seni tekrar orada yatırır mıyım sence?"

Yutkunarak başımı tekrar göğsüne yasladım ve titreyen dudaklarımı birbirine bastırdım.

Misafir odasına girdiğimizde, beni tek kişilik yatağın üzerine oturttu ve "Bekle," dedi. "Sana kıyafet getireceğim."

Birkaç dakika sonra, ıslak pantolonu değiştirmiş, siyah bir eşofman giymiş bir şekilde gelmişti, üstü ise çıplaktı. Elindeki kıyafetleri bana uzatarak tekrar arkasını döndü ve kapıya yaslandı. Hızlıca bornozu çıkartıp iç çamaşırlarını ve gri eşofman altını giyindim. Siyah, benim olmadığı bariz belli olan büyük kazağı elime aldığım sırada, Jungkook bana doğru döndü. Yanıma yaklaşarak kazağı elimden aldığında, bakışlarımı yüzüne çevirdim. Yanık izime bakıyordu.

Elini yavaşça ize doğru uzattı ve titreyen parmakları, varla yok arası usul bir temasla tenime değdi. Gözlerimin dolduğunu hissettim.

Bir dizini yere yaslayarak belim hizasında durduğunda "Jungkook," dedim fısıltıyla. Dudaklarını tıpkı küvette yaptığı gibi yara izime bastırdı. "Bedenindeki izleri silemeyeceğimi biliyorum," dedi ve dudakları izin üzerinde ilerleyerek bir kez daha öptü yangınımdan kalan izi. "Ama ruhundan onun izlerini sileceğim, Lisa."

Gözümden akan yaşı hızlıca sildiğimde, başını kaldırarak bana baktı. "Jungkook," dedim tekrar. "Ben... Sevmesi zor biriyim. Ben bile kendimle uğraşmaktan yoruluyorum bazen ve ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. Yani... Olur da bir gün benden sıkılırsan... Ben sana kızmayacağımı bilmeni istiyorum."

Ayağa kalktı Jungkook, söylediklerime bir cevap vermeyerek elindeki kazağı bana giydirdi sonra.

"Ben, bana senin öldüğünü söylediklerinde bile, aklımı kaybetmeyi göze aldım, yine de seni sevmekten bıkmadım. Senden sıkılmak, bir ihtimal bile değil, Lisa."

someone you loved | liskook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin