15 yıl önce
Wonwoo kolları arasındaki minik yavruya sımsıkı sarılmış, kulağına onu sakinleştirmek için bir ninni mırıldanıyordu. Changbin'i iki hafta önce ormanın derinliklerinde, ölümle yaşam arasında bir durumda bulmuştu. Yavrunun boynunda bir ısırık izi vardı ve Wonwoo bunun ne anlama geldiğini biliyordu.
Bir anne çelimsiz, ufak tefek bir yavruya can verdiğinde annenin eşi, yani alfa veya beta yavruyu reddederdi. Bu durumda anneye düşen ise yavruyu babasının acımasız pençeleri arasında paramparça edilerek ölmekten kurtarmaktı.
Bunu yapmanın ise tek bir yolu vardı; anne yavrusunu boğazından ısırarak boynunu kırar ve kendi yavrusunu kendi öldürürdü. Wonwoo, Changbin'in ne olduğunu biliyordu; sürünün en çelimsiz yavrusu.
Yavrunun ölmemesi ise nadir bir durumdu. Ancak anne ısırığıyla çelimsiz yavruyu öldüremeyecek olsa bile, onu beslemeyerek, ısıtmayarak ve sevgisini göstermeyerek yavrusunu terk ederdi. Sürünün en çelimsizi annesinin sorumluluğuydu, dolayısıyla onu öldürmek de öyleydi.
Bu yavrunun ölmemesi işe şaşırtıcıydı, yedi kış görecek kadar yaşaması, bunu da bir sürüye ait olmayarak başarması...
Wonwoo, sekiz kıştır alfasına bir yavru bağışlamak için uğraşıyordu. Başta ona güçlü bir alfa erkek vermek istemişti ancak her düşükle ve her ölü doğan yavruyla beraber kalbi daha fazla parçalanmış, yavrunun cinsini veyahut cinsiyetini umursamaz hale gelmişti -ki bir alfa oğlandan vazgeçmesi tam altı yıl önce olmuştu-. İki yıldır ise alfası Wonwoo'dan tamamen umudunu kesmiş, ondan bir çocuk beklemeyi bırakmıştı.
Wonwoo kendisi bu şartlar içindeyken bir annenin yavrusunu nasıl öldürebileceğini, onu nasıl ölüme terk edebileceğini hayal edemiyordu, bunu aklı almıyordu. Bir bildiği varsa bu da, bu çocuğun şimdiye kadar kaybettiği her bebeğin yerini tutması için ona Tanrı tarafından gönderildiğiydi.
Wonwoo kucağındaki yavruyla arasında birçok benzerlik görebiliyordu. Belki kendisi hiçbir zaman sürünün en çelimsizi olmamıştı ama -Wonwoo hasta ama iri bir yavru olarak doğmuştu- hep güçsüz bir bedene sahip olmuş, sık sık hastalıkların pençesine düşmüş, gözleri hep yarım görmüş ve şimdi de görüldüğü üzere alfasına bir yavru vermeyi bile başaramamıştı. Wonwoo da Changbin de... eksikti.
Wonwoo yavruyu hızla evine getirdikten sonra onu iyileştirmiş, sevmiş, karnını doyurmuş, ona daha önce hiç tatmadığı bir sevgiyi tattırmıştı.
Ama en önemlisi de onu alfasından saklamıştı.
Bir alfa başka bir alfaya ait yavruyu asla kabul etmezdi, kendi kanından olmayan bir çocuğu ne olursa olsun öldürürdü, bu bir gurur meselesiydi. Bu yüzden Wonwoo hayatında ilk defa alfasından bir şey saklamıştı ama bundan biraz olsun pişmanlık duymuyordu.
Her şey yolundaydı, bebek sonsuza kadar onun olabilirdi, her şey yolundaydı. Ta ki Mingyu yavruyu keşfedene kadar.
Mingyu, meşgul bir alfa olmuştu. Omegası ona bir yavru veremedikçe evden uzaklaşmış, sürüsüne daha çok hizmet etmeye başlamıştı. Çoğu gece eve gelmez, geldiği günlerde ise güneş çoktan dağların ardında yok olmuş olurdu.
Bu yüzden yavruyu Mingyu'dan saklamak zor olmamıştı. Onu, alfasının eve geldiği nadir gecelerde battaniyeleri arasında dolapta uyutmuş ve korumayı başarmıştı. Kendi, gerçek, yavrusuna sahip olmasa ve asla olamayacak olsa bile Wonwoo, mükemmel bir anneydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
How Not to Get a Pack; by Seo Changbin/ChanChang
FanfictionNasıl bir sürü edinilmez; Seo Changbin tarafından a/b/o Smut içerir.