14

612 84 5
                                    

Changbin, bileklerine bağlı iplerin tenini giderek daha fazla yakmaya başladığını hissediyordu. Alfalardan birisi üstüne abanmış, koku bezini ısırmış, onu formunu değiştirmeye zorlamıştı. Changbin karşı koymaya çalışmamıştı, şansı olmadığını biliyordu, ama yine de kuzu gibi her dediklerini kolayca yerine getirmeye niyeti yoktu, her zamanki gibi. Changbin'in kollarını arkasından bağladıktan sonra başka bir ipi de boynuna dolamışlardı ve peşlerinden köpek gibi sürüklüyorlardı şimdi.

     Changbin, onlar karşısında böyle güçsüz ve savunmasız kalmaktan nefret ediyordu. Bir kurt için bu şekilde köpek yerine konmaktan daha onur kırıcı bir şey olamazdı ancak Changbin, süprüntü bir şekilde yaşamaya alışmıştı. 'Keşke Felix gitme deseydi.' diye düşünüp durmaktan kendini alıkoyamıyordu ancak eninde sonunda kendini bulacağı yerin burası olacağını da biliyordu. Bu şekilde sürüyü tehlikeye sokmamış oluyordu en azından.

     Onların sürüdekilere neler yapabileceğini hayal edebiliyordu. Chan'ı öldürme işini en sona bırakırlar, her şeyi izletirlerdi muhtemelen. Changbin de her şeyi hissederdi. Önce Minho'dan başlarlardı ancak onu öldürmezlerdi, sadece Jisung'ın acı çekeceğinden emin olurlardı. Minho'yu yanlarında götürmek için saklarlardı. Sonra Jisung ve Felix'i öldürür, cesetlerinin üzerine işerlerdi. Betalardan hangisine ne yapacaklarından emin değildi ancak Chan'a geldiklerinde kafasını elleriyle vücudundan yavaş yavaş ayırırlardı, her şeyi hissettiğinden emin olmak için. Bunların düşüncesi bile alfasının boynunda  bıraktığı ısırığın sız sız sızlamasına neden oluyordu.

     Sonunda dinlenmeye karar verdiklerinde Changbin'in ayakları yerdeki taşlar ve dallardan su toplamıştı. Çocuğu ağacın dibine oturtup bir ateş yakmışlardı. Changbin, ne kıyafetleri ne de onu ısıtacak tüyleri olmadan o kadar üşümüştü ki parmak uçlarını, burnunu hissedemiyordu. Av için görevlendirdikleri kurtlar iki dağ keçisini peşlerinden sürükleyerek geldiklerinde dün akşamdan beri bir şey yemeyen Changbin'in karnı guruldamıştı. Alfa, onu yakaladıklarında erzağını almış ve içinde ne olduğuna bile bakmadan fırlatıp atmıştı.

     Kurtlar, Changbin'e tek bir lokma bile vermemişlerdi. Changbin, hayatını, özellikle de son yıllarını, bu şekilde geçirmesine rağmen tok olmaya nasıl bu kadar çabuk alıştığını bilmiyordu. Yerinde kıpırdanıp daha rahat bir pozisyon almaya çalıştığında boynunu ağacın kovuğuna bağladıkları ip ses çıkararak birkaçının dikkatini çekti. Ekibin başındaki alfa, baştan aşağı Changbin'i süzdükten sonra burnunu havaya dikti ve derin bir nefes aldı. Etin kokusu dışında başka bir şeye odaklanamayan Changbin, kokusunu nasıl ayırt ettiğini bilmiyordu alfanın.

     "Küçük sürtüğün cinsiyeti belli olmuş."

     Suratındaki çirkin sırıtışla ağzında gevmekte olduğu kemikten kalanları yere tükürdü ve kalkıp Changbin'in yanına geldi. Yanına oturup bir elini baldırına, parmakları bacak arasına kayacak şekilde yerleştirip diğeriyle, omuriliğini gıdıklayacak şekilde sırtından kuyruk sokumuna kadar indi. Changbin, tüylerinin diken diken olduğunu hissedebiliyordu ancak kıpırdamaya çalışmadı.

     "Konuşmaya hazır mısın yoksa beni yoracak mısın çocuk? Alfanın sırlarını almak için kendi yöntemleri olduğunu sen benden iyi biliyorsun. Yerinde olsam o ısırığı bırakanın kim olduğunu söylemekle başlardım."

     Changbin, şansını baş alfayla denemeyi tercih ediyordu. Onun yöntemlerini çok iyi biliyordu ancak onun karşısında ağzını kapalı tutmasını da biliyordu. Başını çevirip gözlerini yere diktiğinde boğazından dökülen hırıltıların kontrolünde değildi. Vücudu kaskatı kesilmişti ancak yine de kendi kendisini hiçbir şeyden korkmadığı konusunda ikna etmeye çalışıyordu. Daha önce başına gelmeyen hiçbir şey yaşatamazlardı ona.

     "Sürtüğün dişleri geri keskinleşmiş, biraz köreltmek lazım alfa."

     Ateşin yanında oturan betalardan birinin kahkaha atarak söylediği şeyle alfanın yüzündeki gülümseme genişledi ve birbiri üzerine binen dişlerini ortaya çıkardı. Changbin, boğazına yediği yumruğa hazır değildi. Sırtının üstüne yığılıp boynunu tutmaya çalıştı ancak bileklerini tutan ipler engel oldu. Nefes alamıyor, boğazı cayır cayır yanıyordu. Sanki bir daha asla nefes alamayacak gibi hissediyordu. Vücudunun her yeri karıncalanıyordu. Rahat bir pozisyon bulabilirmiş gibi yerinde kıvranıyordu ancak canı sanki vücudundan daha da çekiliyordu. Gözleri yaşlarla ıslanmış, soğuğun etkisiyle şimdiden yanaklarında kurumaya başlamışlardı.

     "Bir daha bana hırladığını duyarsam ses tellerini tek tek boğazından çeker çıkarırım, duydun mu sürtük?"

     Yanından kalkmadan önce hala bacağının arasında duran elindeki pençelerini çıkararak etine sapladı ve dizine kadar derisini soydu. Neyseki Changbin, tekrar nefes alabilmek için çabalamaktan bacağındaki acıyı da akan kanı da hissetmemişti.

     Changbin, nihayet kendine gelebildiğinde herkes sessizleşmiş, ateşin feri bile sönmüştü. Ses çıkarmaya çalıştığında yanan boğazından bir fısıltı dışında hiçbir şey dökülmemişti. Yan dönüp vücudunu olabildiğince küçülttü ancak teni hiçbir şekilde ısınmıyordu, altındaki toprağın soğukluğu da yardımcı olmuyordu. Yine de gözlerini kapadı ve biraz olsun dinlenmeye çalıştı. Chan'ın kendisini hissedip hissedemediğini, bağlarını koparıp koparmadığını merak ediyordu.

----------

     Chan, daha önce sürüsünden hiç bu kadar uzaklaşmamıştı ve içinden bir ses değip değmediğini sorgulayıp duruyordu. Ancak bir anda tüm vücudunu sarmalayan acı ve çaresizlik duygusu dizlerinin üstüne çökertirken bedenini, geri dönemeyeceğini de anlamasını sağlamıştı. Bitmek bilmeyen acı bağını bir süreliğine koparmayı gözden geçirmesine bile neden olmuştu ancak bunu yapamazdı, yoksa ne Changbin'in ne durumda olduğunu bilebilir ne de onu bulabilirdi.

     Yanına Jisung ve Hyunjin'i almıştı. Geride kalanları korumak için bir alfa gerekiyordu ve Chan normalde Jisung ve Minho'yu ayırmaktan yana olmasa da Felix'e ihanetinden dolayı hala öfkeli olması, kararını bu şekilde vermesine neden olmuştu. Jeongin, gelemeyecek kadar küçüktü hala gözlerinde. Seungmin ise Hyunjin kadar güçlü değildi.

     Changbin'in böylesine bir acı hissetmek için kendisini ne duruma soktuğunu merak ediyordu Chan ancak onu ilk bulduklarındaki hali düşünülürse kendisine zarar vermek konusunda uzman olduğu konusunda şüphesi yoktu. Eğer ki çocuk başından büyük belaya bulaştıysa ,Chan üç kişi onu nasıl kurtarabileceklerini bilmiyordu. Neden onu kurtarmayı düşündüğünü de bilmiyordu. Sonuçta Changbin onların düşmanıydı, bulur bulmaz çocuğu muhtemelen öldürmeliydi, omega başlarına kendi sürüsünü getirmeden önce, alfasına söz geçirebilirse tabi.

     Belki de Seungmin'i yanlarına almalıydılar, Changbin'in yaralarının ağır olma ihtimaline karşı. Pençelerini yere saplayıp uludu. Neden hala ona yardım etmeyi düşündüğünü bilmiyordu. Hyunjin ve Jisung, arka patilerinin üstüne oturmuş endişeli gözlerle alfalarını izliyorlardı. Zorlukla doğrulup kendini toparlamaya çalıştı Chan, çocukları endişelendirmek istemiyordu. Onları rahatlatmak için sırasıyla burnunu burunlarına değdirdi. Jisung, önce ona izin vermek istememiş ancak sonrasında razı olmuştu. Nedenini biliyordu Chan, alfasının kendisine yalan söylemesini, ondan bir şey saklamasından mutlu olmuyordu Jisung.

     Yollarına devam etmeleri için önlerine geçti ancak bir kez daha koku bezinde hissettiği sızıyla tökezlemişti. Bu, bugün üçüncü oluyordu ve bu şekilde yoluna devam edemeyeceğini biliyordu Chan, bağı koparmaktan başka çaresi yoktu. Zaten bir süredir yönünü değiştirmemişti Changbin, birkaç saat içinde yeniden kontrol edebilirdi hala doğru yolda olduklarından emin olabilmek için.

     Öyle de yaptı. Tekrar kontrol ettiğinde acı olabildiğince azalmıştı ancak çaresizlik hissi hala oradaydı. Omegasına giderek yaklaştığını da hissedebiliyordu. Dinlenmek için durmuş olmalıydı. Ona yaklaştığını saklamak için elinden geleni yaptı Chan, tekrar harekete geçmesini istemiyordu çocuğun. Changbin, kendi bağını kontrol etmek konusunda alfası kadar başarılı değildi belli ki çünkü onun hissettiği her şeyi hissedebiliyordu Chan.

     Çocuklar yorulmuştu, kendisi de öyle. Ama şimdi durmanın zamanı değildi. Mesafeyi kapatmak için tek şansı buydu. Yoksa ona asla ulaşamazmış gibi hissediyordu.

How Not to Get a Pack; by Seo Changbin/ChanChangHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin