Saldırı

1.1K 91 22
                                    

Güneş tam tepeden sıcak sıcak ışıyordu, rahatsız edici ama dayanılabilirdi. Seyrek ağaçlıkların bir karış açığında, mevzi alan erkekler bulunuyordu. Çevrede fundalıklar, çalılıklar ve yer yer kuru uzun otlar vardı. 

Naddik, bir taraftan gözleriyle etrafı kolaçan ediyor bir yandan da sıkıntıdan patlamamak adına mırıltılar eşliğinde ezgiye benzeyen sesler çıkartıyordu.

O anda bir ses duydu uzun otlar arasından. Durup dinlemeye başladı. Kendi çıkardığı minik mırıltılar dinmiş, taş kesilmiş gibi sesin geldiği yere bakışlarını sabitlemişti. İşittiği ses daha da yakınlaştı. Bir domuz solumasına benziyordu bu. Derken, bir gövdenin uzun otlar ve çalılıklar arasında ilerlerken çıkardığı sesler de işitilmeye başlamıştı. 

O sırada Naddik'in bir noktaya bu denli uzun bakması Kron'un da dikkatini çekmişti. Onun yanına sebebini sormak için gidecekti ki o sırada otların kımıldadığını fark etti. Otlar yarıldı, parıl parıl bir çift göz, upuzun burun ve koca beyaz dişlerle göz göze geldiler.

Tam da Naddik'in tahmin ettiği gibi, bir yaban domuzuydu kendisine doğru açlıkla gelen. Homurdanarak hızla gelen domuz tam otların çıkışına yakın bir anda durdu ve karşısındaki garip genci inceler gibi bir tavra büründü. O sırada diğerleri de her an saldırmaya hazır olan domuzu fark etmiş lakin kimse bir şey yapmak için harekete geçme cesaretini kendinde bulamamıştı.

Zuzkak bile ilk başta domuzu Naddik'ten uzaklaştırmak için bir şeyler fırlatmayı düşünmüştü lakin neredeyse kendisiyle aynı boyda olan bir yaban domuzunu karşısına almaya cesaret edememişti.

Domuz, bir iki kez tekrardan durduğu yerde homurdandı, ağırlığını bir ön ayaktan diğerine geçirdi, aynı zamanda başını iki yana oynatarak otları sallıyordu. Naddik ise, hala taş kesilmiş bir şekilde duruyordu yerinde. Korku yüreğini tamamen kaplamıştı ve bildiği bir şey vardı, o da korkunun karşısında bağırıp kaçılmayacağı idi.

Aradan geçen bir kaç saniye sonrasında ise yaban domuzunun gözlerindeki merak ve şaşkınlık kaybolmuş yerini yıkıcı bir parıltıya bırakmıştı. Karşısındaki genci tehdit edercesine başını iki üç kez tekrardan salladı. Ardından olduğu yerde bir kaç adım saydı.

İşte o zaman Naddik, bağırmanın tam sırası olduğunu düşünmüştü. Anlık olarak ortaya bir haykırış bıraktı ya da tiz bir çığlık. O an ki korkuyla çıkardığı sesin tarifi yoktu. 

Öleceğini düşündü şayet kabileden kimse böyle büyük bir yaban domuzuna karşı gelmezdi. Aralarından birisini alıp karnını doyurduktan sonra domuzun gitmesini beklemek onlar için daha kolay bir yoldu.

Kron'un bakışları Zuzkak'a kaydı ilk olarak. Kardeşi, tepki bile vermiyordu. Oysa onun bu çocukla arkadaş olduğunu düşünmüştü. Ona neden yardım etmeye gitmiyordu?! Diğerlerini anlıyordu, onlar birer korkaktı ama ya kardeşi?..

Sinirlenmişti bu duruma. Bu yüzden kimseyi umursamadan kendisi bir şeyler yapmaya karar vermişti. O an Kron, Naddik'e doğru koşarak tehditkar bir bağrış saldı domuza karşı. Naddik'in çıkardığı seslerden mi yoksa Kron'un tehditkar havasından mı bilinmez ama koşarken bir anda durdu yaban domuzu; kararsız bir şekilde bakmaya başladı bu ikisine karşı. Kron da bundan fırsat bilerek rüzgar gibi atılarak Naddik'in önüne geçti.

Dişlerini sıkıyor, hırlıyor, durmadan keskin bir sesle homurtular çıkartıyordu.  Kron, o kadar hızlı gelmişti ki domuz bile afallamış; kendisine doğru koşan bu adamın saldırısından kendini korumak için büzülmüştü.

Kron ise, hiç beklenmedik bir hamleyle bu sefer Naddik'e doğru kolları açık bir şekilde koşmaya başladı. Bu sahte saldırıyla domuz iyice şaşırmıştı. Naddik ise durumu anlamış, Kron'un kazandığı o bir saniyeden nasıl yararlanması gerektiğini anlamıştı.

Kendisine kolları açık bir şekilde koşan adama sarılmak için zıpladı ve boynuna kollarını doladı. Kron da koluyla onu düşmemesi için sıkıca tutarken Naddik bacaklarını beline sarmıştı.

Yakaladığı güçlü gövde, koştukça kasılıp geriliyor ardından gevşiyordu. Domuzlar dik yamaçlara çok çıkamazdı. Bunu bilen Kron, etraftaki kadın ve erkeklere mağaraya girmesi için güçlü bir çığlık attı. 

Bu işaretle diğerleri topladıkları meyvelerle hızla mağara yamacına koşarken yaban domuzu bu hengamede kimi kovalayacağını şaşırmış bir şekilde etrafına bakıyordu. Bir kaç dakikalık süreden sonraysa tüm kabile mağaraya hiçbir yara almadan girmeyi başarmıştı.

Naddik ise o anki şokla boynuna sıkıca sarıldığı adamı hala bırakmıyor tam tersi başını, güvende hissettiği omza iyice gömüyordu. Kron, bir an için onu kendinden ayırmayı düşündü, neden kendisini savunmadığının hesabını sormayı... Ama onun bu şekilde kendisine sıkıca sarıldığını görüyordu da... Hesabı daha sonra da sorabileceğini düşündü. Çok sonra...

UwU o kadar da kötü değil be bizim Reis

Mağara Adamı {Ara Verildi}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin