"Yüce Shepha!" dedi Ogvar, kaplanı aniden karşılarında görüp irkilirken.
Naddik, "Ben mağaraya hızlı gitmek sen gel." deyip Harhar'ın sırtına atladığında Ogvar'ın gözleri şaşkınlıkla açıldı.
"Sen onu sürebiliyor musun!?"
Naddik, bir kaç saniye Harhar'a baktı. Onun söylediklerini duysa da umursamamış gibi yapıp ondan tarafı bakmadan konuştu. "Harhar'a binmek istiyorsan bin. Kayaya çık, üstüne bacak at. İzin verirse sür." dedi kaplanın sırtından inerken.
Ogvar, gencin sesindeki soğukluğu hissederken ne olduğunu anlamamıştı. Dünyanın en normal şeyiymiş gibi önüne Kaplanı getirmesini izledi ve ne kadar korkuyor da olsa belli etmemeye çalışarak konu açmaya uğraştı. "Peki onu istediğin yere nasıl götürüyorsun?" diye sordu.
"Ben götürmem. Giderim, o gelir."
"Ama senin gideceğin yeri nasıl biliyor?"
Naddik bunu hiç düşünmemişti. "Bilmem." Dedi sadece ve başka bir kelime daha etmedi.
Ogvar, boğazını temizlerken çıktığı kayada ilk başta Kaplanın kendisine yan yan bakan suratına döndü ardından her şeye rağmen elini hayvanın sırtına koyup dikkatle onun üzerine oturdu.
Kaplan hırlama tarzı bir ses çıkardı. Üstündeki kişinin Naddik olmadığını pek ala biliyordu. Daha ağırdı ve sevmediği ama tanıdık bir insandı. Yanında da Naddik duruyordu. Kaplan, bir süre yerinde rahatsızlıkla kıpırdasa da sonrasında sakinleşti.
Ogvar, acemi ve korku dolu bir şekilde hayvanı tuttu. "Şimdi ne yapmalıyım?"
Naddik, onun yüzüne bakmadan hayvana yaklaştı ve usulca başını okşadı. Biraz kendi dili, biraz işaret diliyle karışık ona bir şeyler anlattı. "Onu mağaraya kadar götür. Çok istemezsen sırtından atarsın. Benim gururum yanında onun bir kaç kemiği kırılabilir." dediğinde gülümsedi.
Naddik kenara çekildiğinde Kaplan ileri doğru gitmeye başladı. Harhar birini taşımaya alışkındı ama adamın sürüş tecrübesi için aynı şey söylenemezdi.
Ogvar, hayvanı ne olur ne olmaz biraz rahatlatmak için başını okşamak istedi. Ama onu sevmek için eğildiği sırada Kaplan bunu hızlanması için bir işaret olduğunu düşünerek hızını artırdı.
Ogvar, ufak bir çığlık atıp boynundan tutunmak için biraz daha eğildiğinde Kaplan ikinci kez hızlandı.
Saçları yüzüne çarpan rüzgarla geriye savrulan Ogvar'ın o an yapabildiği tek şey hayvanın boynuna düşmemek için sıkı sıkı sarılabilmekti.
Sonunda gözlerini açmaya cesaret ettiğinde, altındaki toprağın inanılmaz bir şekilde geride kaldığını gördü. Bunun korkutucu olmak yanında nefes kesici olduğunu da düşündü.
Kışın buzlu bir tepeden kaymak gibiydi bu ama daha heyecan verici.
Naddik, o ikisinden önce mağaraya gelmiş bekliyordu. Şayet Harhar adamın korku dolu çığlıklarından zevk duyduğundan mağaraya dönüş yolunu uzatmaştı. Ta ki Ogvar, bu yolculuğun keyfine varıncaya kadar.
Harhar, o zevk almaya başlayınca bu yolculuğu bitirmiş mağaranın girişinde kendilerini bekleyen gencin yanına ilerliyordu.
"Dik otur!" Kendisine hızla yaklaşan adama bağırdı.
Ogvar, bu tavsiyeyi dikkate alıp duruşunu dikleştirdiğinde Kaplan da yavaşlamıştı.
Adam, uyuşmuş titreyen bacaklarla kaplanın sırtından indiği sırada şaşırdı. "Gerçekten de ben dik oturunca yavaşladı. Onu nasıl kontrol ettiğini bilmediğini sanıyordum." Dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mağara Adamı {Ara Verildi}
Ficção HistóricaMilattan Önce 350 bin... Bu bir Mağara Adamı hikayesidir. (BxB) #1 tarihöncesi #3 Tarihikurgu