Naddik, ilerleyen günlerde mağarasında ve dışarıda ne bulduysa Ogvar'ın yanına getirip hepsinin adını ondan öğrenmişti.
Onun dilini anlamaya bir iletişim kurmaya çalışıyordu. "Ogvaa-,..?" Dedi Naddik elinde bir odun tutarken.
Adam uzandığı kürkte gözlerini aralayarak gence baktı. Naddik odunu ona uzattı, "Ogvaa, odun?"
"Odun, Naddik evet, odun." dedi başıyla onaylarken. Sonra tekrar gözlerini kapattı. Kendini yorgun bir o kadar da aptal ve utanmış hissediyordu heyecanlandığı için.
Naddik, tekrardan gözlerini kapatan adama bu sefer bir kap getirdi. İçinde su vardı. "Ogvaa..?" Dedi yalvarır bir şekilde adama ikinci kez seslenirken. "Bouuu" diyerek ona uzattı. "İyçç."
Ogvar, onun kendi dilini öğrenme çabasını takdir ediyordu. Yerinden yüzünde bir gülümsemeyle doğrulup kendisine uzatılan suyu onu onaylayarak aldı ve tek seferde içti.
Ardından boş kabı tutup ona doğru salladı. "Sen kimsin Naddik? Kimlerdensin? Bunları nasıl yaptın?..." dediğinde karşısında kendisine meraklı gözlerle bakan Naddik'i süzdü. "Sorularımın cevabı için sana daha fazla şey öğretmem gerekecek sanırsam."
_____________________________________
1 Ay SonraOgvar'ın ilerleyen vakitle yarası artık daha iyi durumdaydı. Ayağı kalkıp ateşte hevesle bir şeyler pişiren Naddik'e seslendi. "Naddik, artık dışarıya çıkmak istiyorum. Daha iyiyim." dedi ayağını sallarken.
"Ogvaa, sargı kes. Sabah bacak gör." Dedi adamın sarılı bacağına yanına gelerek dokunurken.
"Sargıyı çıkaracaksın ve ben sabah dışarıya çıkabileceğim? Doğru mu anladım?"
Naddik, sonunda biraz da olsa iletişim kurabildiklerine sevinir bir şekilde başıyla onayladı. "Ogvaa şimdi değil dışarı. "
Ogvar, ufak bir kahkaha ile geri mağaranın ortalarına dönüp gencin uğraştığı şeyi izlemeye başladı. Kelimeleri çabuk öğrendiğini düşündü.
İşin güzel yanı öğrendiği şeyleri hatırlayabiliyordu. Telaffuzunda sıkıntı vardı elbet ama bunu alışık olmadığına verip fazla ses etmiyordu.
Hem onun konuşması ve telaffuzları ile kendi diline kattığı egzotik havayı seviyordu. Yani bu durumla sonra da ilgilenebilirdi.
Asıl sıkıntı soyut kavramlardı. Her renk için bir isim Naddik'in kafasını karıştırıyordu. "Hafızan güzel Naddik, iyi hatırlıyorsun. Yakında mavi, lacivert, yeşil ve koyu yeşil gibi renkler arasındaki farkları da hatırlayacaksın." Bir eliyle oğlanın saçlarını karıştırdı.
"Hayır," dedi Naddik başının okşanmasıyla gözlerini hafifçe kısarken. "Naddik, dener. Hep zaman dener. İyi hatırlamak değil."
"Sende olan şu öğrenme azminin birazı bende olsaydı şuan görünüşüm yanında başka olumlu vasıflarım da olacaktı." dedi eliyle önüne düşen bir kaç saç tutamını arkaya savururken.
Naddik, adamın dediği her şeyi anlamasa da onu övdüğünü biliyordu. Ogvar'a gülümseyip işine geri döndüğünde adam da ona yardım için karşısına oturdu ve akşama kadar yapılacak çoğu günlük işi el ele bitirdiler.
Ardından uyumadan önce Naddik sargıyı çıkarmak için Ogvar'ın uzandığı kürkün oraya gitti. Naddik, sargıyı yaranın üzerinden ona acı vermeyecek şekilde çıkarıp kenara attı.
İkisi de sonucu görmek amacıyla bacağa bakmak için eğildiler. Deri tümüyle birleşmiş sadece yara izi kalmıştı.
Naddik, adamın daha iyi olduğuna sevinip onu biraz dinlenmesi için kendi haline bırakmaya karar verip yerinden doğruldugunda Ogvar, genci kolundan yakaladı. "Teşekkür ederim." dedi minnettar bir gülümsemeyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mağara Adamı {Ara Verildi}
Ficción históricaMilattan Önce 350 bin... Bu bir Mağara Adamı hikayesidir. (BxB) #1 tarihöncesi #3 Tarihikurgu