"Alii? Nerdesin?"
Karanlık koridorda gecenin bir yarısı Ali'yi arıyordu Zehra. Kitap okumak için gece bahçede gizlice buluşacaklardı ama Ali gelmemişti.
Yatmış olması gereken saatte fısıltıyla Ali'ye seslenerek onu bulmaya çalışıyordu. Yemekhaneye inip oraya da bakmaya karar verdi. Orda da bulamayınca tam koridora çıkıyordu ki kapının kenarından birisi fırladı.
"Böö!"
Zehra çığlık çığlığa koşmaya başladı. Korkuttuğu için pişman olan Ali ise peşinden gidiyordu. Koşarak bahçeye çıkıp bir banka oturdu Zehra. Ellerini yüzüne kapatıp ağlamaya başladı. Çok korkmuştu.
Ali hemen yanına gelip yüzünü açmaya çalıştı.
"Bırak konuşmuyorum ben seninle!"
Ali sadece biraz eğlenmek istemişti ama fazlasıyla pişman olmuştu.
"Çalıkuşu ağlama hadi özür dilerim. Bu kadar korkacağını düşünmemiştim."
"Banane. Karanlıkta seni ararken ne kadar korktum haberin var mı? Bir de sen gelmişsin beni korkutuyorsun."
"Özür dilerim gerçekten bir daha yapmayacağım hadi barışalım." deyip sarıldı Ali.
"Hem daha kitap okuyacağız. Hocalar uyanmadan kitabımızı okuyup yatmaya gitmeliyiz."
Kitap okuma lafını duyunca hemen açtı yüzünü Zehra.
"Tamam barışırım ama kitap okumak için."
O da gülerek Ali'ye sarıldı.
"Söz veriyorum bir daha korkutmayacağım seni. Ben yanında yokken karanlık yerlere gitme bir daha tamam mı? Korkarsan ben seni korurum Çalıkuşu."
•••
Gözlerimiz birbirine kenetlenmişken. Ali elini cebine atıp siyah kadife bir kutu çıkarttı.
"Gerçek evli değiliz ama arkadaşlarımız hariç herkes gerçek olduğunu düşünüyor. Bu yüzden yüzük takmamız gerektiğini düşünüyorum."
Haklıydı. Hele bir de tüm magazin nikâhın fotoğrafını çekmişken yüzüksüz gezmek olmazdı. Kutuyu açıp içindeki yüzükleri gösterdi.
"Aceleye geldiği için ben seçtim ama beğenmezsen gidip değiştirebiliriz."
Yüzüklerden benim için olanı beyaz altındı. Ortasında tek bir tane içe gömülü pırlanta vardı ve o kadar naif duruyordu ki.. Beğenmemem mümkün değildi. Evinden sonra Ali'nin zevkine bir kez daha hayran kalmıştım.
Kendisine gümüş almıştı. Erkeklere altının haram olduğunu biliyordu en azından.
"Hayır, gayet güzel. İyi düşünmüşsün." diyerek yüzüğü almak için elimi kutuya uzattım. Uzattığım elimi tutarak diğer eliyle kutudan yüzüğü aldı. Sağ elimin yüzük parmağına yüzüğü geçirdikten sonra bana baktı.
"Sende benimkini takmalısın."
Ne yapmaya çalıştığını anlamamıştım. Yüzükleri kendimiz de takabilirdik. Arkamdan gelen sesle başımı çevirdim.
"Oo gençler yüzüğü de cami de mi takıyorsunuz." diyerek gülümsedi imam. İmam yanlış anlamasın diye takmıştı herhalde yüzüğü.
İmam amcaya ufak bir tebessüm gönderip kutudan Ali'nin yüzüğünü aldım. Sağ elini tutup yüzüğü parmağına takarken midemdeki kelebekler ejderhaya dönüşmüş gibi hissediyordum. Ufak ufak kanat çırpması gereken kelebeklerim kalbimi maratona sokacak kadar hızlı kanat çırpan ejderhacıklara dönüşmüştü. İmam yanımızdan ayrılırken ayağa kalktık. Ali'yi beklemeden çıkışa yürümeye başladım. Kadife kutuyu cebine attı, o da peşimden geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇALIKUŞU (TAMAMLANDI)
Teen Fiction"Bıraksana yahu elimi! Gittiler işte." Ali elimi bırakıp arkasına yaslandı. Gözlerini kısmış düşünceli bir şekilde bana bakıyordu. "Onlar var diye tutmadım ki elini.." Heyecandan elim terlemişti. Kalbim, maratona girmiş bir şekilde kan pompalarken...