Başımdaki ağrı yavaş yavaş dinerken saate baktım. Gece yarısını çoktan geçmişti. Önümdeki albümde her fotoğrafta gülümseyen çocuk benim geçmişimdi.
Bütün fotoğrafları inceleyip albümü kapattım. Bugüne kadar Ali'yle geçirdiğimiz zaman dilimini düşündüm. Söylediği, yaptığı çoğu şeyde geçmişimizden bir iz vardı. Benden her bahsettiğinde kendimi kıskandığımı fark edip gülümsedim. Ama madem hatırlıyordu ne diye bana söylememişti?
Hatırladığımı direkt ona söylemektense zamanı gelince fark etmesini sağlayarak sürpriz yapmak istiyordum. Zamanı ne zaman gelir onu bilmiyordum işte. Yine beni sinir etmek için çok sevdiği çocukluk arkadaşından bahsedeceği bir an olacaktı illa ki işte o zaman gösterirdim ben ona gününü.
Artık yeni bir derdim vardı. Beni seviyordu ama halâ küçük Çalıkuşu olarak mı yoksa eşi olarak mı? Allah'ım ne kadar zor işler bunlar!
Albüme baktığımı Ali bilmemeliydi ve Pamuk teyze Ali'ye söyleyeceği için hatırladığımı çaktırmamalıydım. Albümü alıp sessizce Pamuk teyzenin odasının kapısını açtım. Albümü kapının yanındaki aynanın önüne bırakıp yine sessizce kapıyı kapattım.
Parmak uçlarımda yürüyerek Ali'nin odasına girdim. Uyuyordu. Yorganın içine girip onu izlemeye başladım. Düğünden gelir gelmez uykuya dalmıştı. Artık ona baktığımda sadece sevdiğim adamı değil çocukluk neşemi, dostumu her şeyimi görüyordum. Yıllar sonra güneş gözlü oğlanla evleneceğimi söyleseler küçük Zehra kahkahalara boğulurdu herhalde.
İlk defa bu gece kendi isteğimle kolumu Ali'ye sarıp başımı göğsüne koydum. İçim içime sığmıyordu resmen! Bu saatten sonra ne olursa olsun her şeyimi kaybetmemeye kararlıydım.
•••
Sabah çalan telefonla gözlerini araladı Ali. Zehra uyanmasın diye sesini kapatıp arayana baktı. Salih arıyordu. Çok sarsmamaya çalışarak yataktan çıktı. Odanın balkonun çıkıp telefonu açtı.
"Efendim kardeşim? Hayırdır sabah sabah?"
Salih'in sıkıntılı sesi duyulurken Ali içeriyi kontrol etti.
"Hayır mı şer mi bilmiyorum ama bir ceset buldu Erdemler. Zaferle eşleşiyor ama yüzü dağılmış tam teşhis edilemiyor. Kamera kayıtları, DNA her şey incelendi tutuyor. Ama yüzünün darmadağın olması şüphe düşürdü içimize."
Ali bir süre düşündü. Şaşırtmaca olabilirdi ama yüzü hariç her şey uyumluydu.
"Anladım Salih. O zaman biz artık dönüyoruz. Hem ordaki işler bayağı sıkışmıştır seni de bir başına bıraktım. Zehra'nın da artık hastaneye dönmesi gerekiyor."
"Dönün kardeşimde işte dediğim gibi içimiz de tam rahat değil."
Ali'nin de içine düşmüştü aynı şüphe ama artık İstanbul'a dönmeleri gerekiyordu.
"Tamamdır Allah razı olsun Salih'im. Kahvaltıdan sonra yola çıkarız inşallah. Yine haberleşiriz. Görüşürüz."
"Görüşürüz kardeşim."
Ali telefonu kapatıp odaya döndü. Zehra halâ uyuyordu. Saat 7'ye geliyordu. Biraz daha uyuyabilirdi. Yatağa girip tavanı incelemeye başladı. İstanbul'a döndüklerinde her şey bitecek miydi yani? Zehra'ya itiraf edecekti. Eğer kabul ederse Ali'den mutlusu olmazdı ama ya istemezse? O zaman boşanacaklardı ve bitecekti.
Sıkıntıyla nefes aldı. Uyumaya çalışıyordu ama olmuyordu. Yatakta dönüp dururken zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştı. Zehra yavaştan uyanıyordu. Gözleri tam açılmamışken Ali'ye bakarak gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇALIKUŞU (TAMAMLANDI)
Teen Fiction"Bıraksana yahu elimi! Gittiler işte." Ali elimi bırakıp arkasına yaslandı. Gözlerini kısmış düşünceli bir şekilde bana bakıyordu. "Onlar var diye tutmadım ki elini.." Heyecandan elim terlemişti. Kalbim, maratona girmiş bir şekilde kan pompalarken...