13

469 59 79
                                    

Hani insanlar öleceğini anladığı an tüm hayatı film şeridi gibi gözlerinin önünden geçtiğini söylerdi ya, şu an Wonwoo o şeridin içindeydi. Tüm anıları, tüm yaşadıkları birer birer gözlerinin önünden kayıp gidiyordu.

İlkokula başlayışı, orada ilk zorbalığa uğraşyışı, voleybol takımına katılması, babasıyla birlikte dövüş sanatlarına gitmesi ve haberlerden gördükten sonra savcı olmaya karar verişini izliyordu.

Zaman ileri sarılmış bir biçimde lise yıllarına geldi. İlk günü, arkadaşları, ilk aşkı olan çocuk ve diğer her şeyi bir bir görüyordu.

Canı yanıyordu ve gözleri hala kapalıydı. Kulağına piyano ve keman sesleri geliyordu ama nereden geldiğini bilmiyordu. Onun dışındaki her şey bulanık ve boğuktu.

Zorla da olsa gözlerini araladı Wonwoo. Boğazı ağrıyordu ve sanki diğer tarafı boylamış gibi hissediyordu. Birazdan sorgulamak için gelecekler gibiydi.

Kendisini karşılayan beyaz ışık gözlerini tekrar kapatmasına neden olurken kulağına ulaşan başka bir ses daha vardı. O da şu an yaşadığı gösteren makinenin "bip" edişiydi.

Yutkunmayı denedi ama kesinlikle başaramıyordu bunu. Nerede olduğunu ve kaç saattir bu halde olduğunu da bilmiyordu Wonwoo. Işığa alıştığını düşünüp gözlerini tekrar araladı ve olduğu yere göz gezdirdi.

"Yaşaman için yapman gerek Wonwoo!"

Hatırladığı şeyle başına keskin bir ağrı girmişti. Neyi hatırladığına dair hiçbir fikri yoktu ve şu an sadece su istiyordu. Kafasını hafifçe soluna çevirdiğinde gördüğü bedenin kim olduğunu algılamaya çalıştı.

Uyuşmuş bedenini hareket ettirmek istedi fakat yapabilecek hali yoktu. Küçük bir ses çıkarıp dikkati kendisine çektiğinde bu kişinin Mingyu olduğunu fark etti. "Sonunda uyandın" dedi yanına gelip. "Neler oldu hatırlıyor musun?" Wonwoo, buz kesilmiş eline değen sıcaklıkla titrek bir nefes aldı. Üşüyordu.

Kaşlarını kaldırdı sadece. "Su" dudaklarından dökülen şeyle Mingyu ayaklanmış ve odada masanın üzerinde duran şişeyi almıştı. Uyanınca su isteyeceğini bildiğinden pipetini de hazırlamıştı çoktan.

Wonwoo'yu hafifçe doğrultup suyu içmesini sağladı ve elindekini bırakıp yatağın yanında beklemeye başladı. "Hiçbir şey mi hatırlamıyorsun?" Wonwoo birkaç saniye yanık tenli olana bakıp hafifçe nefesini dışarı verdi.

"Beş gündür buradayız ve uyanmanın daha uzun süreceğini söyledi doktor. Olay yerine gittiğiniz gün vuruldun ve kan kaybından ölecek durumdayken buldum seni" Wonwoo dikkatle onu dinlerken her şey teker teker aklında canlanmaya başlamıştı.

"Yaşaman için tek şansın vardı yoksa oracıkta ölecektin Wonwoo" Mingyu nefesini dışarı verdi ve şakaklarını okşadı. "İyi hissettiğin an her şeyi anlatacağım" dedi. "Şimdi anlat, ben iyiyim" kablolara bağlı olan, kendisine emin olmayan bir bakış atan adama baktı ve yutkundu. "İlk kez ölümden dönüşüm değil" kurduğu cümleleri zorla nefes aldığı için kesiliyordu.

"Emin misin Wonwoo"

"Anlat gitsin Mingyu" dedi sadece. Yanık tenli olan birkaç saniyelik sessizliğe bürünüp nefesini dışarı verdi ve odada biraz dolandı. Tam olarak nasıl anlatacağını bilmiyordu. O sırada odaya giren doktor ile dikkatleri o yöne döndü.

Genç kadın ikilinin yanına gelip gülümsediğinde bakışları Mingyu'ya döndü. "Neden haber vermedin?" daha çok azarlar gibi çıkmıştı sesi. Giydiği palazzo pantolonu ve kazağı ile Wonwoo'ya benziyordu. Wolf cut saçlarını özenle geriye taramış ve hafif makyaj yapmıştı.

red eyes dark night -minwonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin