18

467 49 36
                                    

Soonyoung ve Jiya geldikleri depoyu incelerken yakaladıkları katil de yanlarında onlarla birlikte duruyordu. Soonyoung, katilin ellerini arkadan kelepçelemiş ve sıkıca tutmuştu.

"Bu herif sandığımdan daha tuhaf" Soonyoung söylenip sandalyeye bağladıkları bedene çevirdi bakışlarını. Korkudan titriyordu ve gözlerindeki yalvarışı görmek sırıtmasına neden oluyordu.

"Bunu mu öldüreceğim?" katilin sorusu ile Jiya konuşmaya başladı. "Tek seferde ölüm böyleleri için ödülden başka bir şey olmaz. Elimizden geldiğince canını yakmamız gerek"

Soonyoung nefesini dışarı verip tuttuğu bedeni bıraktı ve ellerine geçirdiği eldivenleri düzelterek adama yaklaştı. Ağzına yapıştırdıkları bantı açmak için uzandığında kanının acı kokusu ile yüzünü buruşturdu. "Tam bir orospu çocuğuymuşsun" diye fısıldadı ve geri çekildi. Ayağını, adamın bacak arasında boş kalan kısıma koydu.

"Yanlış insana bulaşmışsın" acıyarak bakıyordu gözlerine. Uzanıp ağzındaki bantı tuttu. "Yalvaracaksan hiç açmayayım çünkü burada olma amacın zaten ölmek" sevimli bir şekilde gülümsedi. "Üstünü aradınız değil mi?"

"Evet, harhangi bir cihaz yok"

"Emin misin?" Jiya'ya omzu üzerinden baktı. "Eminim. Bizzat kendi ellerimizle aradık" Soonyoung tekrar oturan bedene döndü ve bantı çıkardı. "Neden beni kaçırdınız? Siz kimsiniz?" ardı ardına sorular sormaya başlayan adamın suratına bir yumruk geçirdi.

"Biliyor musun, boş konuşup kafa yoranları hiç sevmem" dudaklarını birbirine bastırdı ve geri çekilip nefesini dışarı verdi. "Wonwoo'nun arladaşlarıyız" dedi. Bunun doğruluğu şüpheliydi sonuçta bir zamanlar onun kanının peşindeydi. Şu an Mingyu'nun kanını taşıyor oluşu her şeyi değiştirmişti gerçi.

"Senin için türlü şeyler var aklımda ama hangisinden başlasam bilmiyorum" yanlarında getirdikleri katil dehşete düşmüşçesine ona bakıyordu. Kendi sabıka kaydı da kabarıktı ama Soonyoung'un ne tür bir manyak olduğunu çok kez duymuştu. Eline düşeni öylece öldürüp bir kenara atmak gibi bir huyu yoktu.

"Bana benim öldüreceğimi söylemiştiniz" dedi. Jiya yanındaki bedene bakıp küçük masanın üzerinde duran silahı işaret etti. "Sen sadece son anda tetiği çekeceksin" bakışları Soonyoung'a döndü. "Aklında ne var?"

"Bilmiyorum. Bakmak bile midemi bulandırıyor. Kanı çok acı" Soonyoung eline aldığı çekice bakınmaya başladığında yaşlı olanın gözleri sonuna kadar açılmıştı. "Ellerini çözer misin?" Jiya onu onaylayıp ellerini çözdü ve masanın üzerine uzattı. Bunu yapmadan önce Soonyoung yüzüne bir yumruk daha indirmişti.

Jiya, debelenmeye başlayan adamın suratına dirseğiyle vurdu ve Soonyoung'a döndü. "Böylelerini asla anlamıyorum. Öleceksin işte ne diye zorluk çıkarıyorsunuz ki"

"İnsanların ölüm korkuları cidden tuhaf" siyah saçlı olan elindeki çekiçi sertçe adamın parmaklarına indirdiğinde yükselen ses depoda yankılanmıştı. Ağzındaki bant yüzünden bağıramıyor oluşu canını daha çok yakıyordu ve açıkçası bu kimsenin umrunda değildi.

"Adam toplatıp yaptığın sikik plan pek işe yaramamış gibi" çekici bir kez daha parmaklarına indirdi. "Hangi elinle arayıp emri verdin? Seninle bir derdim yok ama anlamsız şekilde gıcık oldum" kaldırdığı çekici adamın kafasına indirmek için hareket etti fakat son anda durdu. Karşısında korkudan titreyen ve ağlayan bedene bakıp nefesini dışarı verdi.

"Wonwoo" diye mırıldandı. "Sandığın kadar toy değil" dedi. Çekiçle adamın çenesini kaldırıp kendisine bakmasını sağladı. "Kirli oynadığını zaten biliyordum ama bu yöntemi seçenlerin sonu hep aynı oluyor. Wonwoo bu ülkenin ileri gelen savcıları arasında. Ben mi yanlış biliyorum yoksa?"

red eyes dark night -minwonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin