11

471 64 100
                                    

Ortamın gericiliği Wonwoo'nun nefes almasını engelliyordu sanki. Karşısında oturan adam bacak bacak üstüne atmış kendisini süzerken rahatsızca bakışlarını kaçırdı ve Mingyu'ya baktı. Ellerini cebinde birleştirmiş, sırtını da duvara yaslamış bir şekilde ikiliyi izliyordu.

"Ne bilmek istiyorsun Savcı Jeon?" Wonwoo rahat bir ifade takınıp ellerini Mingyu gibi kumaş pantolonun cebine koydu. "Size dair birkaç şey" dedi sadece. "Bir de katilin kim olduğunu"

"Katil?"

"Aranızdan birinin ya da birilerinin katil olduğunu biliyorum Yoon Jeonghan. İçinizdeki hiyerarşinin de farkındayım" kendinden emin sakin konuşmasından sonra Jeonghan yanık tenli olana döndü. "Beklediğimden daha zeki" dedi ve ayaklandı.

Odadın içinde adımlamaya başladığında sarı saçlarına ellerini geçirmişti. "Doğru, ben birinci ailenin kanını taşıyorum" dedi. "Seungcheol ikinci aileden ve hakkımızdaki kararları daha çok o veriyor"

"Hyung"

"Bölme Mingyu. Bu tatlı özün bir şeyleri bilmesi gerekiyor değil mi?" Wonwoo karşısına geçen bedene baktı dikkatle. "Katilin kim olduğunu bilmiyoruz" dedi. "Seungcheol şu an onun kim olduğunu bulma çabasında. Bulur bulmaz öldürmezse size teslim edebiliriz"

Gülümseyen bedene baktı birkaç saniye ardından kafasını sallayarak onayladı. "Anladım" dedi sadece. Jeonghan masaya yaslanarak onu izlemeye başladığında Wonwoo bir şeyler düşünmeye koyulmuştu. Muhtemelen o katil ellerine sağ bir şekilde geçmeyecekti.

"Yüzyıllardır dikkat çekmeden yaşamaya alıştık ve arkamızda kurbana dair bir şey bırakmamaya çalıştık Savcı Jeon. Sence böylesine bir şeyi affedebilir miyiz?"

"Bu diğer insanları öldürdüğünüz gerçeğini değiştirmiyor ne yazık ki"

"Elimizde olan bir şey olsa öldürmeyiz" Wonwoo dudaklarını birbirine bastırıp Mingyu'ya döndü. "Senin katil olduğuna o kadar inanmıştım ki" dedi. Yanık tenli olan bir şey demedi. "Mingyu hastanede çalışıyor sence mümkün mü insan öldürmesi"

Gözlüklü olan şaşkınca gözlerini araladı. "Ne?"

"Hyung, bu bir sırdı"

"Kan vermeye gelenlerden ek olarak bir serum daha kan alıyor ve eve geldiği an hepsini mideye indiriyor" Jeonghan'ın keyifle söylediği şeye karşılık Wonwoo Mingyu ile bakışlarını buluşturdu. Kelimenin tam anlamıyla her yerdeydiler ve bu korkunçtu.

"Her neyse, başka sorunuz var mı Savcı Jeon?"

"Neden bana söyledin?" sarı saçlı olan kıkırdadı. "Bunlar kanıt olmadan birisine sunamayacağın şeyler. Benden iyi biliyorsun"

"Kanıtım varsa?"

"Yok ederiz" Jeonghan göz kırpıp odadan çıktığında nefesini dışarı verdi Wonwoo. "Delireceğim"diye söylenip elini alnına götürdü. "Bence saçma adalet sisteminiz için boşa çabalıyorsun Wonwoo. Asıl bokluğun bizzat o yerde döndüğünü bilmene rağmen aptal gibi çabalıyorsun"

"Biraz susar mısın, lütfen" Mingyu sessizliğe büründüğünde Wonwoo ellerini beline atıp ofladı. Sinirli hissediyordu ve öğrendiği şeyler daha çok kafasını karıştırıyordu. "Nasıl bir şeyin içine düştüm" diye söylenirken kendisini izleyen bedene döndü ve ona doğru adımladı.

Kravatından tuttuğu bedeni kendisine çekip gözlerinin içine baktı. "Madem katil sen değildin ne diye beni oyaladın?" dişleri arasından konuşmuştu. Karşısında keyifle sırıtan Mingyu'yu görmek suratına bir yumruk atma isteğini tetikliyordu.

"Seninle oynamak istedim birazcık" duyduğu şeyden sonra hiçbir şey olmamış gibi gülümsedi ve geri çekildi. "Anladım" dedi. "Aslında amacım seninle oynamak değildi ama bana kozu veren bizzat sendin"

"Ne?"

"Seni bulup yanına geldiğim gecenim sabahına her şeyi unutman gerekiyordu ama sen her saniyesini hatırlıyordun. Bu da benim işime geldi sadece. Katilin ben olduğumu düşünüp peşimden gelmen hoşuma gitti"

"Manyak herif" Wonwoo söylenip odadan çıkmak adına adımladı. "Bir de" duyduğu şeyle arkasındaki bedene baktı. "Tadın çok güzeldi" sırıtarak kendisine bakan bedenden bakışlarını alıp odadan çıktı.

"Tadım güzelmiş sikik herif" Wonwoo bedenini bürüyen sinire baş kaldırırken ofladı ve asansöre bindi. Remsen Mingyu tarafından oyuna getirilmişti ve bu yüzden saçma salak şeyler uydurup doğru olduğuna inanmıştı.

Kendini salak gibi hissediyordu şu an. Bir ağa takılmış balıktan farkı yok gibi hissediyordu ve durum her şeyi bırakıp kaçıp gitmek istemesine neden oluyordu.

Dönen kapıdan geçip dışarı çıktığında bedenine nüfuz eden soğukla titrek bir nefes aldı. Esen soğuk rüzgar düşüncelerini alıp götürmüştü sanki o an. Bir rahatlama hissettiğinde bakışları sağına döndü. İçini bürüyen tuhaf hisle o yöne bakmaya devam etti. Nedense hiç iyi bir his değildi bu.

Sezgileri tehlikenin oldukça yakında olduğunu söylerken otoparka adımladı. Temkinli davranıyordu ve sezgisi onu bu duruma daha çok itiyordu.

Arabasının yana geldiğinde omzunda hissettiği elle arkasına döndü Wonwoo. Karşısında gördüğü bedene bir yumruk atıp geriye savrulmasını izlerken peşinden gelen başka birine döndü.

Dudağının kenarına yediği yumrukla sendelemesini fırsat bilen iki Wonwoo'ya hucüm etti tam anlamıyla. Gözlüklü olanı tutup yumruklar savurmaya devam ederken Wonwoo bir fırsat bulup silahını kavradı ve kendisine vurmak için hazırlanan bedenin ayağının yanına sıktı.

Arkasındaki bedenin karnına dirseğini geçirip kendisini bırakmasını sağladı ve bir yumruk atıp diğerinin yanına itti. Silahı ikiliye doğrultup kaşlarını çattı. "Kimsiniz lan!" nefes nefese kalmıştı ama sesi buna rağmen yüksek çıkmıştı. "Size bir soru sordum!" dedi. Yerdeki bedenler korkuyla yere kapandı.

"Bize sizi getirmemiz söylendi sadece"

"Kim söyledi?" dizlerini kırıp eğildi ve silahını konuşan bedenin çenesine koydu. "Kim söyledi dedim" karşısındaki adam kekelemeye devam ederken diğerine döndü bakışları. "Genel Müdür Bay Kim"  duyduğu isim nedense hiç şaşırtmamıştı Wonwoo'yu.

"Öyle mi" dedi kafasını eğip sinirle gülerken. "Yalvarırım söylemeyin. Karımı esir aldı sizi tehdit etti bizi"

"Tamam kes sesini. İkileyin şimdi sizi öldürmeden" hızlıca ayaklanan iki bedenin koşarak gidişini izlerken nefesini dışarı verip ayaklandı ve silahını beline koydu tekrardan. Bay Kim'i bir gün öldürmekten korkuyordu.

"Genel Müdür Bay Kim" duyduğu sesle arkasına döndü Wonwoo. Kendisine doğru gelen yanık tenli olana bakarken kaşlarını çattı. "Ne zamandır oradasın?"

"Çok değil. Ayrıca senden ne istiyor bu adam?"

"Ölmemi" Mingyu kafasını salladı hafifçe. "Peki neden?" Wonwoo karşısındakine alttan bir bakış attı. "Öyle bakma Wonwoo. Sadece yemeğimi kaybetmek istemiyorum" göz devirip arabasına yöneldi. "Onun için birçok sorundan ibaretim"

Mingyu, gözlüklü olanın peşinden ilerleyip kolunu tuttu ve kendisine bakmasını sağladı. Kahve gözlerine bakarken kendi gözleri çoktan kırmızıya dönmüştü bile. "Kaçıp durma artık. Bundan sonra birlikte olacağız"

"Birlikte mi?"

"Yani, sen katilin peşindesin biz ihanet edenin" Wonwoo birkaç saniye kırmızıya dönmüş gözlere baktı ve kolundaki elini tuttu. Bir şey söylemek adına dudaklarını araladığında Mingyu erken davrandı. "Senin için birkaç koruma ayarlayacağım"

"Gerek yok"

"Ölmeni istemiyorum sadece Wonwoo"






-
Sen şuna sana aşık oldum desene

red eyes dark night -minwonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin