20

366 43 6
                                    

O günün ertesi sabahıydı. Jeongyeon ve Wonwoo ikilisi hiçbir şey olmamış gibi merkeze girmiş ve arkadaşlarıyla konuşup devam etmişlerdi normal hayatlarına. Aralarından birkaçı Kim Taeho'nun yokluğunu fark etmişti ama pek de umursamamışlardı.

Seungkwan elindeki telefonla Wonwoo'nun yanına geldi. Endişeli duruşu gözlüklü olanın tedirgin olmasına neden olurken kaşları çatıldı. "Az önce bir ihbar geldi" dedi. "Bir araba uçurumdan aşağı yuvarlanmış, ölen kişinin Kim Taeho olduğunu söylediler" Wonwoo şaşırmıştı. Dün gece onu orada öylece bıraktıklarınden emindi ama şimdi bu haberi duymak şaşırtmıştı. Kim yapmıştı bunu? Soonyoung mu Mingyu mu?

"Hyung" ayaklanıp genç olana baktı. "Neler oluyor?" diye sordu kısa olan. "Ben de bilmiyorum" dedi. Odasından çıktığında herkesi tuhaf bir telaş bürümüştü. Kimisi üzülmüş kimisi de tepkisizce onları izlemeye başlamıştı. Adımları Jeongyeon'un yanına vardığında genç kadın ayaklandı ve Wonwoo'ya baktı. "Bay Kim kaza yapmış Wonwoo, gitmemiz gerek" dedi.

"Seungkwan sen benim ekibimle birlikte gel, sana ihtiyaçları olabilir" Wonwoo onayladığında Jeongyeon uzun olanla birlikte hızlıca merkezden çıktı. İkili arabaya bindiğinde Wonwoo emniyet kemerini takıp yanındakine döndü. "Neler oluyor?" diye sordu sadece. "Bilmiyorum, kaza yapmış" dedi sadece. Wonwoo dinlenildiklerini anladığında ofladı sadece. Bu kesinlikle Jeongyeon'un yapacağı bir şeydi. Lisede de böyle değil miydi hep? Wonwoo bazem bir şeylere bulaşır Jeongyeon da arkasından bir şeyleri düzenleyip olayı kapatırdı. İsteyerek olmazdı, genelde sadece denk geliyordu.

"Dün gece çok içti. Alkollü şekilde araba kullanmaması gerektiğini söyledik ama dinlemedi. Oraya kadar gitmesi bile bir mucize. Zaten iyi değildi, odasında olduğu zamanlarda sürekli düşünceli bir şekilde otururdu" Jeongyeon göz devirip ofladı. Wonwoo sessiz kalmaya devam ederken ikili olay yerine varmıştı. Gözlüklü olan arabadan inip uçurumdan aşağı yuvarlanmış arabanın arkasından baktı. Oldukça yüksekti.

"İyi günler Savcım" yanına gelen bedene bakışları kaydı. Changkyun elini uzatmış bir şekilde kendisine bakıyordu. "Ne işin var burada?"

"Ben de bilmiyorum. Ekiple birlikte buraya gelmem söylendi" Jeongyeon ile de selamlaştıktan sonra aşağıdaki ekibini gösterdi. "Dünki haberlerden sonra uyuşturucu kullanıp kullanmadığını öğrenmek istediler" Wonwoo hafidçe kaşlarını çattı. "Ne haberi?" dedi. "Oyunculuk yapsan iyi kazanırdın" Jeongyeon'un alaycı tavrı ile kafasını eğip gülüşünü bastırdı. "Bana yaptıklarını biliyorsunuz"

"Öldürdü" Changkyun nefesini dışarı verdi. "Yaşaman mucize" o an Jeongyeon ile Wonwoo'nun bakışları buluştu. Bu konuyu ona hiç anlatmamıştı ve gözlerindeki suçluluk duygusu açıkça belli oluyordu. Jeongyeon nefesini dışarı verip Changkyun'a baktı. "Ben bir bakınayım" dedi ve ikilinin yanından ayrılmak adına adımladı.

Wonwoo diğerlerinin Kim Taeho denen adamı oradan kurtarmaya çalışmasını izlemeye devam ederken Changkyun'a yaklaştı. "Söylediklerimden sonra sakin kalman gerekiyor" diye fısıldadı. Etrafta kimse yoktu ama yine de sessizce konuştu Wonwoo. "Mingyu" Changkyun anında kendisine döndüğünde elini şakaklarına götürdü. "O gün kurtaran oydu" dedi.

"Ne demek oydu?"

"Vurulduktan sonra o bulmuş. Kan kaybından ölmek üzereyken kanından içirmiş. Uyandığımda yanımda o vardı ve siz beni komada olarak bilirken ben aslında buna alışmaya çalışıyordum" Changkyun elini ağzına götürdü. "Ne demek komada değilken" kaşları çatıldı. "Arkandan ağladım göt herif. En azından bana haber verseydin. Jeongyeon bile biliyor"

Arkadaşının fısıldayarak bağırmasına karşılık dudaklarını birbirine bastırdı. "O orada olduğu için biliyordu" dedi sadece. "Yani sen vampir mi oldun?" Wonwoo kafa salladı. "Henüz insan kanı içmediğim için tam vampir diyemeyiz" Changkyun anladığını belirtir bir şekilde kafasını salladı. "Tuhaf" dedi. "Bir de bana sor"

red eyes dark night -minwonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin