05

601 69 68
                                    

Wonwoo ve Changkyun içtikleri gecenin sabahına tuhaf bir şekilde daha dinç uyanmışlardı. Özellikle Wonwoo, bedenini diğer günlere oranla daha az yorgun hissediyordu.

Bu tuhaflığı kendisi de fark edip arkadaşına söylemişti. Changkyun bu durumun bir şey düşünmeden uyuyakaldığından kaynaklandığından bahsetmişti.

Şimdi ise ikili merkeze gitmek adına hazırlanıyorlardı. Wonwoo her zamanki gibi bir balıkçı yaka kazak giymişti. Gözlüğünü takıp telefonunu eline aldı ve odaya giren bedene baktı.

"Burayı evin gibi kullanmaya iyi alıştın" dedi silahını beline koyarken. "Sen de böyle giyinmeye iyi alıştın. Takım giymen gerekmiyor mu?" Wonwoo omuz silkti sadece. "Canım istemiyor"

"Ama zorunlu?"

"Mahkeme günlerinde giydiğim yetiyor zaten. Öyle olmasa çoktan uyarı almıştım" odadan çıkmak için adımladı ve Changkyun'un yanından geçti.

"Merkezde davasız ilk günün olacak" duyduğu şeyle nefesini dışarı verdi ve ceketini giyip kapıyı açtı. "Hatırlatma şunu"

"Delilleri yakarken aklından ne geçti gerçekten merak ediyorum" ikili evden çıkıp asansöre bindiğinde Wonwoo elini boyun girintisine götürdü. "Hiçbir şey" dedi sadece. Changkyun ona yandan bir bakış atıp önüne döndü. İkili bu konuşmanın ardından tek kelime dahi etmeden arabaya binmişti.

"Boynun nasıl?" sorulan soru ile direksiyonunu sola çevirdi. "İyi"

"Kafam çok karıştı senin yüzünden"

"Dava bizde değil artık boş ver Kyun" konuşarak devam eden konuşmaları merkeze gelmeleriyle sonlandığında ikili arabadan inmiş ve içeri girmişti.

Wonwoo odasına ilerlerken Seungkwan yanına gelmiş ve onunla birlikte odaya girmişti. "Hyung" ceketini çıkarıp genç oğlana döndü. "Cinayet Büro dün gece yeni bir vaka için olay yerine gitti. Bizim fark etmediğimiz bir şey yoktu ama katil cesetin üzerine bir gül bırakmıştı"

"Yine mi?" Seungkwan kafa salladı sadece. Wonwoo sessizliğe bürünürken bir an için katilin kim olduğu aklına gelmişti. Katil o gece gördüğü kişiydi, katil Kim Mingyu'ydu.

"Bir dakika" dedi bir anda. Genç oğlan kendisine dikkat kesildiğinde o günü hatırladı. Kim Mingyu tarafından masasına bırakılan gül aklına geldiğinde derince yutkundu. "Hyung bir şey mi oldu?" Seungkwan'ın sorusu ile ona baktı ve kafa salladı.

"Hayır, bir an için dava hala bizde sandım" genç oğlana bir gülümseme sunup odadan çıkışını izledi. Kapanan kapının ardından nefesini dışarı verdi ve arkasına yaslandı.

Kim Mingyu'nun kurban seçme tarzıydı bu. Belki Wonwoo diğerleri gibi ölmemiş olabilirdi fakat o da bir kurban haline gelmişti artık.

Bu düşünceler kafasında dönüp durarken sıkıntıyla ofladı ve gözlüğünü düzeltip ayaklandı. Katilin kim olduğunu biliyordu fakat delil olmadan onu buraya getirmek suçlamaktan başka bir şey olmazdı. Kim Mingyu bunun yeterince farkında olduğu için Wonwoo ile alay edercesine oynuyordu.

Odadan çıkıp hava almak adına dışarıya adımladığı sırada Jeongyeon ile karşılaştı. Sinirli duruyordu ve her an birilerine patlayacak gibi bir hali vardı.

Ellerini cebine koyup ona doğru ilerledi ve bakmaya başladı sadece. "Ne oldu?" dedi. Kendisine dönen delici bakışlara karşı alayla güldü. "Bir şey buldun mu?" Jeongyeon kafasını iki yana salladı.

"Katil manyağın teki" duyduğu şeyle dudaklarını birbirine bastırıp karşısındaki adama döndü. "Dava sandığımızdan daha uzun sürebilir"

"Öyle mi? Her neyse size kolay gelsin" umursamaz bir tavır takınıp iş arkadaşını gerisinde bırakmak adına adımladı. Elleri cebinde rahat bir şekilde merkezin içinde adımlıyordu. Davanın üzerinden alınmış olması kafasını rahatlatmış sayılırdı ama aklı hala Kim Mingyu denen o adamdaydı.

red eyes dark night -minwonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin