02

672 73 94
                                    

Saat gecenin beşini gösterirken boş sokakta arabasını sürüyordu Wonwoo. Uykusu var sayılmazdı ama yorgun hissediyordu sadece. Yorgunluğun bir diğer nedeniyse vakalara fazla kafa yormasıydı.

Arabasını garaja park edip indi ve apartmana girmek adına ilerledi. Asansöre bindiğinde nefesini dışarı vermiş ve inmesi gereken katı beklemişti.

Asansörden iner inmez hızlıca evine adımladı. Uyumak istemiyordu, artık sadece oturmak ve boş duvara bakmak istiyordu. Sadece ailesi hakkında endişelenmek ve kardeşinin orduda nasıl olduğunu merak etmekle yetinmek istiyordu.

Soğuk duşun ardından kendisine gelmişti ve bir şeyler atıştırmak adına mutfağa ilerledi. İnsanların uyudukları ve ruhlarının hiçbir şey duymadığı bu saatlerde ayaktaydı.

Bir şeyler yedikten sonra tekrar odasına döndü ve masasının başına geçip dağınık dosyalara baktı. Ağrıyan gözlerini ovuşturmak adına gözlüğünü çıkardı. Üzerine yüklenen vakalarla ilgilenmek adına sandalyesine oturdu. Gözlüğünü takıp telefonunu kontrol etti ve bir kenara koydu.

Elindeki birkaç delilden başka bir şeye ulaşamamışlardı. Kimdi, neydi, neden böyle bir şey yapıyordu? Bilmemek normaldi ama bilmek için delil bulamamak sinir ediyordu.

Tabi ki de vampir olduğunu falan düşünmüyordu. Başta bu düşünce zaten saçmayı ama düşündükçe insanın aklına yatıyordu. Belki de katil bu izlenimi vermek istiyordu sadece. Onların kafası daha çok karışsın diye böyle bir yöntem seçmiş olabilirdi.

Kurbanların hiçbir darbe ve yara almadan sadece kan kaybından ölmeleri tuhaftı. Buna kendileri müsade ediyorlar gibi duruyordu ama cinayetlerin arkasında bambaşka bir neden olduğunu hissediyordu Wonwoo.

Ellerine geçen DNA'nın yapısının farklılığı tuhaftı. DNA örneğini laboratuvara gidip bizzat görmesi ve bilgi alması gerekiyordu.

Nefesini dışarı verip diğer dosyaları bir araya topladı ve çekmecesine koydu. Elinde tuttuğu son vakanın dosyasını açıp tekrar bakmaya başladı. Hiçbir delil yoktu, cinayet kusursuzdu.

Dosyaya bakmaya devam ederken çalan telefonu ile ona uzandı ve arayana baktı. Kyun. Aramayı açıp telefonu hoparlöre alıp arkadaşını dinledi.

"Eve geçtin mi?"

"Yaklaşık bir saat önce" dedi. "Savcılıktan aradılar" duyduğu şeyle kaşlarını çatıp telefonuna baktı. "Eğer vakaları çözemezsen cinayet büroya vermen gerektiğini söylediler. Seungkwan bu dava için çok çalıştığını ve böyle bir şeyi kabul etmeyeceğini düşündüğünü söyledi. Yani yarın bir kaos olabilir"

"Ne zaman kaos olmuyor ki" dedi alayla. "Cinayet büro da bu konuda bir şey yapamaz çünkü bir sonuca varamıyoruz Kyun"

"Biliyorum Wonwoo. Ne yazık ki katil titiz çıktı. Yarın kendiniz konuşup halledersiniz. İyi geceler"

Kapanan aramanın ardından elindeki dosyayı masanın üzerine bırakıp arkasına yaslandı ve gözlerini kapattı. Koca bir labirentin içine bırakılmışlardı ve nereye giderlerse gitsinler asla doğru yolda değillermiş gibi hissediyordu. Ya da bir çıkmaza girmiş de orada sıkışıp kalmış gibiydi.

Nefesini dışarı verip daha fazla dayanamayarak oturduğu yerden kalktı. Gözlüğünü çıkarıp masasının üstüne bıraktı ve yatağına yöneldi. Yorgun bedenini yumuşak yere bırakıp üzerine kalın pikesini çekti.

Gözlerini kapatıp uyumak için beklemeye başladı. Başladı başlamasına ama beyni o kadar çok doluydu ki uyuyamıyordu. Sadece uyumayı bekliyordu.

red eyes dark night -minwonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin