14

517 56 120
                                    

"Buradan çıkınca ne yapmayı planlıyorsun?"

Wonwoo'nun hastanede geçen altıncı günüydü ve yaraları iyileşmiş sayılırdı bile. Sadece bedenini aşırı derecede yorgun hissediyordu ve yatağa yapışmış gibiydi.

Mingyu'nun sorusu ile nefesini dışarı verdi ve dudaklarını birbirine bastırdı. "Kim Taeho denen piçi öldürmekle başlayacağım" dedi. Mingyu şaşkınca kendisine döndüğünde gözlüğünü düzeltti. "Buna yetkin var mı?" kafasını iki yana salladı. "Benim öldürdüğümü öğrenmezlerse var"

"Aklında ne geçiyor?"

"O herif biraz acı çeksin istiyorum sadece Mingyu. Adaletsiz bir dünyada böylesine çabalamam canımdan etti beni. Biraz da onun canı yansın istiyorum"

Mingyu dudaklarını birbirine bastırıp kafasını salladı. "Peki nasıl yapacaksın?" Wonwoo omuz silkti. Açıkçası bunun için bir şey düşünmemişti henüz. Sadece öldürmek istediğini kafasına koymuştu.

"Bana yardım edecek birileri çıkar mı?" diye sordu. Yanık tenli olan elini çenesine atıp düşünmeye başladı. Kim yapabilirdi? Üçüncü ailenin kanını taşıyan dışında herkes özellikle dördüncü ailenin kanına sahip olanlar.

"Soonyoung ve Joshua" duyduğu isimle şaşkınca gözlerini araladı. "O iki herif de benim peşimde" dedi. Mingyu'nun kendisine gülüşüne karşılık kaşlarını çatarken dudaklarını araladı ama yine Mingyu ondan önce davranıp lafa dalmıştı.

"Aslında onlar hep öyle"

"Ne"

"Güzel bir av bulup onun için birbirlerine girerler. Neden bilmiyorum ama Joshua'yı ilk kez bu kadar kıskanmış gördüm"

"Bana girmeyeceklerini garanti edersen kabul ederim" Mingyu yüzünü buruştururken Wonwoo gülmüş ve üzerindeki örtüyü çekmişti. Yavaşça bacaklarını yataktan sarkıtırken Mingyu ayaklanıp yanına geldi. "Ne oldu?"

"Belim ağrıdı" yanık tenli olan, Wonwoo'nun kalkmasına yardım etmiş, gözlüklüklü olansa yardımı kabul edip yataktan kalkmıştı. Mingyu, Wonwoo'nun elini tutmaya devam ederken diğer elini de ince beline atmış ve destek olmaya çalışmıştı.

"Dibime girmeye devam mı edeceksin?"

"Yardım ediyorum" yanık tenli olan, yüzünün hemen önünde duran o güzel yüze bakmaya devam etti sadece. Belindeki elini sıkılaştırıp kendine iyice yaklaştırdığında Wonwoo kaşlarını çattı hafifçe. Kendisine yardım ediyordu sadece ve neden bu kadar ters davrandığına anlam verememişti.

Mingyu ile birlikte camın önüne geçtiğinde aşağıdaki karışıklığı fark etti. Kaşlarını çatıp hepsine bakmaya başladığında Mingyu araya girmişti. "Kim Taeho olay çıkarma peşinde"

"Neden?"

"Senin komada olduğuna inanmıyor. Aren halleder birazdan" Wonwoo göz devirdi ve kendisinden birkaç santim uzun olana döndü. "Buradan çıktıktan sonra ne yapmamız gerektiğini anlatacak mısın?" diye sordu gözlerinin içine bakarken.

Hastanede kaldığı iki gün boyunca hiç kan ile beslenmemişti ve şu an bu eksikliği tam anlamıyla hissediyor gibi de değildi. Sadece buradan sonrasına odaklanıyordu çünkü gerçekten sıradan bir hayatı olmayacaktı artık.

Mingyu ellerini cebine koyup nefesini dışarı verdi. "Şehrin dışında bir ev var, bu duruma alışana kadar insanlardan uzak durman en iyisi. Ayrıca arzularının kölesi olmaman adına bu durumu nasıl kontrol edeceğini falan öğrenmen gerek. Anlayacağın çok işimiz var"

"Tahminen ne kadar sürer?"

"Bilmiyorum, hepsi sana bağlı" Wonwoo dudaklarını birbirine bastırdı ve kafasını hafifçe salladı sadece. "Nasıl hissediyorsun?"

red eyes dark night -minwonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin