09

537 60 95
                                    

Wonwoo arkadaşı ile eve varmış ve üzerini değiştirip karnını doyurdujtan sonra tekrar merkeze dönmüştü. Seungkwan'ın söylediği şey sürekli olarak aklını kurcalarken Changkyun'un dediklerini hatırladı.

Ortada tek bir katil yoktu, ya da tek bir katil vardı ve o düşündüğü kişi değildi. Kim Mingyu'nun katil olduğuna adı kadar emindi ama. Karşısında kim olursa olsun böyle bir suçu üstlenmezdi.

Merkeze girdiklerinde etrafına bakınmış ve yanına gelen Seungkwan ile Cinayet Büro ekibinin yanına gitmişti. Jeongyeon elinde tuttuğu şeye bakarken bakışları Wonwoo'ya dönmüştü. "Ne buldunuz?" dedi masanın üzerindeki güle bakarken.

"Sadece bu" Jeongyeon dosyayı uzattı. Wonwoo, dosyanın içindeki fotoğraflara baktı kaşlarını hafifçe çatarak. "Fazla belli olmuyor ama katilin boyunu 1.85 civarı tahmin ediyoruz. Bundan başka bir şey yok yine gül bırakmış kurbanın üstüne"

Fotoğraflara bakmaya devam ederken gözlüğünü düzeltti sadece. Dün gece Mingyu kendisiyle birlikteydi ve bunu yapması imkansızdı. "Saat kaçta yaşandı cinayet"

"3 suları" tam da düşündüğü olmuştu. O saatlerde Mingyu ile birlikteydi ve bu durum katilin birden fazla kişi olacağını gösteriyordu. Sıkıntıyla nefesini dışarı verip dosyayı masanın üstüne bıraktı ve odasına adımladı. "Başka bir şey oldu mu?" diye sordu Seungkwan'a. "Biri geldi, akrabanız olduğunu söyledi ve odanıza geçti"

Wonwoo durdu, yanındaki oğlana dönüp birkaç saniye baktı ve hafifçe gülümsedi. "Tamamdır, sen işine dönebilirsin" diyip kendinden kısa olanın gidişini izledi. Ardından hızla odasına girdi ve kendisini bekleyen bedene baktı.

Sandalyesine oturmuş elindeki kırmızı gülü kokluyordu. Ayakları masanın üzerindeydi ve yüzündeki sırıtış bir an olsun silinmiyordu. Üzerine giydiği gömleğinin düğmeleri göğsünü açmış bir görsel şölen sunuyordu.

Wonwoo onu süzmeyi bıraktı ve kapıyı kapatıp ellerini kumaş pantolonunun cebine koyup masasının tam karşısında durdu. Bakışlarını birleştirip histerik bir gülüş sundu. "Soonyoung muydu?" dedi.

Soonyoung kafasını geriye atarak küçük bir kahkaha sundu ve ayaklarını masadan indirip ayaklandı. "Evet" Wonwoo onun her hareketini dikkatle izlerken elindeki gülü camın önünde duran çiçek dolu vazoya koyuşunu izledi.

Soonyoung rahat bir ifade takınarak ellerini pantolonunun arka ceplerine koydu ve Wonwoo'nun yanına geldi. Yüzündeki sırıtışı genişletip etrafında hafifçe turlamaya başladı. Yanından geçerken kusursun yan profiline baktı. Arkasına geçtiğindeyse geniş omuzlarında göz gezdirip dilini dudaklarında gezdirdi ve önünde durdu. Aralarındaki kısa bir mesafe bırakmıştı sadece.

Kendisine dikkatle bakan gözlüklü olana baktı. Kendisinden uzundu ve kanının tatlı kokusu yüzünden boynuna yapışmamak adına zor duruyordu. "Mingyu" dedi Soonyoung. Wonwoo duyduğu isime dikkat kesilirken siyah saçlı olan kafasını eğip alayla güldü. "O herifin bu konuda çok katı olmasından nefret ediyorum"

Kırmızıya dönen gözleriyle kahve gözler buluştuğunda Wonwoo derince yutkundu. Karşısındakinin sinirlendiğinin farkındaydı ve açıkçası içlerinde tam olarak nasıl bir hiyerarşi döndüğünü merak etmeye başlamıştı.

Aralarındaki kısa mesafeyi kapatan beden uzun olanın boynuna doğru yaklaşırken Wonwoo hareketsiz kalmayı seçti. Mingyu yüzünden ne tür bir güce sahip olduklarını biliyordu ve açıkçası ellerine düşme düşüncesi bile gerçekten korkunçtu.

Boynuna değen dudaklarla gözlerini kapattı gözlüklü olan. Sonu gelmiş gibi hissediyordu. Bu adamın kendisine acıması olmayacağını düşünüyordu ki öyleydi de. Tek seferde damarlarındaki tüm kanı mideye indirmemek için zor duruyordu.

red eyes dark night -minwonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin