İsimsiz, meleklerin dahi gitmekten korktuğu şehirden, yorgun dönmüş bir gezgindir. Cennetin kapıları, bizim aksimize daha başından üstüne kapatılmıştır. Ne çaredir, ne yazıktır ki, dudağının kenarında duran Eden'e ulaşması için hiçbir yol yoktur. O kadar yakındır cennet ona ve o kadar uzaktır.
İsimsiz, kağıt gemilerden bir yığının ortasında boylu boyunca uzanır.
Zayıf bedeni bir haç işareti haline gelir bu uzanma halinde. Gemiler süzülür ufak çaplı bir fırtınada. Saçları geriye savrulur, gözleri kapanır, yüzü sever esintiyi. Dudakları kızarır.
İsimsiz, hislerini pek gizleyemez aslında. İfadesiz yüzü cansız dursa da, gözleri ağlar, kuru dudakları kıvrılır, İsimsiz, gözlerinde yatan kıskançlığı engellemez, kıskanır, hasetlenir, ayaklarını yere vura vura yürür. Eşyalarını hırsla oraya buraya fırlatır, kalbinin kırıklarını, bir şeyleri kırarak bastırmaya çalışır, sessiz çığlıklar atar, kendini çığlıklarında boğar, kapıyı çarpıp çıkar!
İsimsiz, pis bir kasabanın üstünde çakan şimşek, yürek hoplatan bir gök gürültüsüdür.
gecemin ışığı, eva'm, isimsizim...
jerome'un bu yazdığını paragraflar açık ara kitaptaki favori yerlerimdi... arada aklıma düşer açıp okurum tekrardan. bi anda içimden geldi, one-shot şeklinde yayımladım hesapta. o kadar seviyorum ki, herkes tekrar tekrar okusun istiyorum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Servant | Taekook
Fanfictionkısa alıntılar kitabın bütün hakları @/poeticadreary'e aittir.